'Ortadoğu'daki Gelişmeler Akademik Sorgulama Sürecini De Başlattı'

Mardin Artuklu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü ve Tarih Bölüm Başkanı Doç Dr. İbrahim Özcoşar, özellikle son yıllarda Ortadoğu'da yaşananların, sadece politik değil aynı zamanda akademik ve entelektüel bir sorgulama sürecini de başlattığını belirtti.

Mardin Artuklu Üniversitesi'nin düzenlediği, 13 ülkeden yaklaşık 60 bilim adamı, akademisyen ve entelektüelin katıldığı 'Ortadoğu: Değişim, Çatışma ve Dönüşüm' sempozyumu başladı.

Erdoba Elagans Oteli'nde düzenlenen sempozyuma Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay, araştırmacı yazar Ahmet Ağırakçe, Mardin İl Müftüsü Dursun Ali Çoşkun, Stratejik Düşünce Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Yasin Aktay, yabancı bilim adamları ve davetliler katıldı.

"ORTADOĞU BATININ KENDİNE GÖRE KURGULADIĞI BİR COĞRAFYA OLDU"

Sempozyumun açılışında konuşan Mardin Artuklu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Doç.Dr. İbrahim Özcoşar, Ortadoğu'nun, farklı alanlarda olduğu gibi akademik camianın da en çok konuştuğu konulardan biri olduğunu belirtti.

Doç. Dr. Özcoşar, özellikle son yıllarda Ortadoğu'da yaşananların sadece politik değil aynı zamanda akademik ve entelektüel bir sorgulama sürecini de başlattığını belirtti.

Sempozyumun ana temasını 'Ortadoğu' kavramı ve algısının oluşturduğunu ifade eden Özçoşar, "Bu temayı 'Ortadoğu: Kurgu mu Gerçek mi?' şeklinde sorunsallaştırdık. Ortadoğu, kendini ontolojik olarak evrenin merkezinde gören bir medeniyetin, batı medeniyetinin, yine kendine göre kurguladığı bir coğrafya mıdır? Bizlere bu soruyu sorduran bir süreç yaşanıyor." dedi.

"SURİYE HALKI, KIRK YILDIR SÜREN BABA-OĞUL ESED'LER REJİMİNİN ARTIK DEĞİŞMESİ GEREKTİĞİNE KANAAT ETTİ"

Daha sonra kürsüye gelen Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Serdar Bedii Omay ise Ortadoğu kavramının dar anlamda Türkiye, İran, Mezopotamya, Arap Yarımadası, Körfez ülkeleri ve Mısır'ı içine alacak şekilde kullanılmakta olduğunu söylemenin mümkün olduğunu ifade etti.

Ortadoğu'nun, İslam medeniyetinin; neşet edip yayıldığı, buradan kurduğu hâkimiyetle, birçok büyük devlet kurduğu yer olduğunu kaydeden Prof. Dr. Omay, şöyle devam etti: "Son yıllarda, Ortadoğu'da başlayan halk hareketlerinin haklılığını ve saygınlığını zedelemek için sadece mevcut iktidarlar değil, bazen küresel güçlerin de ciddi bir çaba içinde olduğunu görüyoruz. Öte yandan birileri, 2-3 asırdır bitmek bilmeyen bir fitnenin musallat olduğu bu coğrafyanın yeniden şekilleneceğine dair iddialar, ortalığa atılmış durumdadır. Suriye’de yaşananlara ehl-i İslam ve ehl-i insaf olanlar kayıtsız kalamaz. Suriye halkı, kırk yıldır süren baba-oğul Esed'ler rejiminin artık değişmesi gerektiğine kanaat ederek taleplerini ifade edince, yoğun bir zulüm sağanağına yakalanmış oldu. Peki Suriye'deki bu elim hâlin çözümü, akan bu kardeş kanını durdurmanın yolu nasıl mümkün olacak?" diye sordu.

İsrail'in, iki gün önce, Gazze Şeridi'ne yine saldırdığını hatırlatan Omay, "İsrail'in varlığını sürdürdüğü Ortadoğu'da, ata peygamber Hz. İbrahim'in çocukları arasında bir sulh olamayacak mı? İsrail'in siyonist emellerini dizginlemek nasıl mümkün olacak? Örfi, yerel, kültürel ve etnik farklılıkların altını çizerek oluşturulan Ortadoğu'daki yapay sınırların, bunun sonucunda vaktiyle tepeden indirilerek iş başına getirilen ulus-devlet, aşiret-devlet tarzı iktidarların akıbeti ne olacak? Asırlar boyunca Kudüs'te tüm inanışların ve kültürel yapıların hayatiyetini sağlayan İslam devletlerine karşı, az önce andığım mütehakkim devletlerin himayesinde olan İsrail, Kudüs'ün sadece bir Yahudi şehri olacağını ve diğer inanışlara, özellikle de Müslümanlara hayat hakkı tanımayacağını her fırsatta gösteriyor.” şeklinde konuştu.

PROF. DR. ATAY: ORTADOĞU'DAKİ ŞİDDET İSRAİL'E YARIYOR

Açılış konuşmalarının ardından 'Ortadoğu Kavramının Ortaya Çıkışı, Temsil Sorunu ve Gelecek Senaryoları' konulu oturum yapıldı. Oturum başkanlığını yapan Stratejik Düşünce Enstitüsü başkanı Prof Dr. Yasin Aktay, konuşmasına İsrail’in Gazze'ye düzenlediği saldırıları kınayarak başlayarak başladı.

Ortadoğu’da yaşanan şiddetin İsrail’e yaradığına dikkat çeken Atay, "Ortadoğu’nun bu kurulmasının en önemli sebeplerinden bu şekilde paramparça varlığı, iki ülkenin bir araya gelmesini engelleyen o kalın duvarların hepsi, en önemli gerekçelerinden bir tanesi kolay yönetilebilirliksizliktir. Diğeri de İsrail’in varlığı ve güvenliği korumaktır.” dedi

"Burada herkes birbirine düşman olacak ve herkes paramparça olacak ki İsrail bölgede varlığını sürdürebilsin. Böyle bir güven anlayışı vardır." diyen Atay, şöyle devam etti: "Böyle bir güven anlayışından bölgede hiçbir insana hayır gelmez. Kendi güveninizin herkesin cehennemi yaşaması pahasına kurabiliyorsanız. Böyle bir yer aslında size de bir zaman hayrı dokunmayacaktır. Bugün yeni bir safhaya gelmiş bulunuyoruz Ortadoğu’da bilhassa 2010 yılında başlayan ama sosyolojik açısı çok daha gerilere giden bir süreç yaşamaktayız. Arap halklarının uyanışı ve Müslüman halkların uyanışı ve Arap baharı başladı. Bu isme de Ortadoğu ismi kadar itiraz ediliyor. Ama bu isim her neyse bizce bir süreç yaşanıyor. Bu süreç inşallah Ortadoğu’nun belki de kendisini bulması aynı zamanda o kendi aralarında konulmuş olan bu suni ulus devlet sınırlarının genişlemesi ve tekrar buluşması anlamına gelecektir. Tabi bu birilerini kaçınılmaz olarak rahatsız edecektir. Burası bir yerde bir sivilce gibi bir ur gibi kendini hissettirecektir. Arap baharı süreci başladığı günden itibaren fitnenin kaynağı acaba ne zaman bitecek. 3 gündür Gazze’de yaşanan tabi İsrail’in tam da tabiatına uygun o saldırı burada bu vesileyle lanetliyoruz.”

Daha sonra oturama katılan yabancı bilim adamları, Ortadoğu’da yaşanan şiddetin kaynağı ve gelecek senaryoları hakkında katılımcılara önemli bilgiler sundu. 18 Kasım Pazar günü sona erecek konferansta, 13 ülkeden gelen 60 bilim adamının tebliğ sunacağı belirtildi.