12 Ekim'den bu yana Doğu Akdeniz'de sismik araştırmalar yürüten Oruç Reis, Türkiye'nin görev süresini uzatmaması üzerine 30 Kasım sabahı Antalya Limanı'na döndü.
Türkiye'nin bu adımı, Akdeniz'deki hidrokarbon faaliyetleri nedeniyle yaptırım paketinin görüşüleceği AB Zirvesi'nden sadece 10 gün önce atması dikkat çekti.
Diplomatik kaynaklar, Türkiye'nin gerilimin azalması ve yaptırım paketinin gündemden düşmesi amacıyla bu adımı atmasına karşın, yaptırım olasılığının güçlü bir şekilde masada durduğuna dikkat çekiyorlar.
Fransa'nın liderliğinde, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin girişimleriyle zirveden Türkiye aleyhine bir karar çıkarılmasına çalışıldığını kaydeden kaynaklar, Berlin'de henüz tam kararın oluşmadığını ancak "Türkiye ile müzakere yorgunu" Almanya'nın bu kez yaptırım baskısına direnemeyebileceği görüşünü dile getiriyorlar.
Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği açısından son derece önemli bir döneme giriliyor.
AB devlet ve hükümet başkanları 10-11 Aralık günlerinde AB Konseyi Zirvesi'nde bir araya gelecekler. Zirvede resmi gündemin en önemli başlıklarından birini Doğu Akdeniz'deki gelişmeler ve AB'nin Türkiye'nin faaliyetlerine dönük alacağı kararlar oluşturacak. Liderler toplantısından önce AB dışişleri bakanları 7 Aralık'ta toplanacaklar ve zirvede alınacak kararlar açısından son hazırlıkları değerlendirecekler.
AB, 1 Ekim'de yaptığı liderler toplantısında, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de tek taraflı faaliyetlerine devam etmesi ve uluslararası hukuku çiğnemesi durumunda, Aralık zirvesinde yaptırım uygulayacağı uyarısında bulunmuştu.
Gerilimin artmaması durumunda ise Türkiye'ye gümrük birliğinin güncellenmesi, vize serbestisinin müzakere edilmesi, göç anlaşmasının yenilenmesi ve Doğu Akdeniz için uluslararası konferansı da içeren "pozitif gündem" sunan AB, diplomaside "havuç-sopa" olarak tanımlanan bir yaklaşımı benimsediğini göstermişti.
Türkiye ise bu paketi yeterli bulmadığını açıklamış ve Eylül ortasında Antalya'ya çektiği Oruç Reis gemisini 12 Ekim'den itibaren Yunanistan'ın Meis ve Girit adaları arasında yer alan bölgede sismik araştırmalar yapmakla görevlendirmişti.
Türkiye'nin bu adımı üzerine Yunanistan, yeniden başlaması için uzlaşılan "istikşafi görüşmelerin" Oruç Reis bölgede olduğu sürece gerçekleşmeyeceği açıklamasında bulunmuş ve AB'den yaptırım çağrısında bulunmuştu.
Diplomatik kaynaklara göre, zirveye 10 gün kala tarafların pozisyonları şöyle:
Türkiye, son dönemde yaptığı iki önemli hamleyle AB'ye güçlü bir mesaj verme yolunu seçti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin geleceğinin AB'de olduğunu söylemesini ve Başdanışmanı ve Sözcüsü İbrahim Kalın'ı Brüksel'e göndermesine dikkat çeken kaynaklar, hükümetin reform söylemine paralel olarak başta AB olmak üzere dış politikada da değişime gitme mesajlarının not edildiğini belirtiyorlar.
Ancak AB içerisinde Türk hükümetinin kapsamlı bir demokrasi reformu gerçekleştireceğine çok az kişinin inandığı, Ankara'nın bu yöndeki mesajlarının tutarlı olmadığı görüşünün daha fazla taraftar topladığı da kaynaklarca dile getiriliyor.
Ankara'dan gelen ikinci hamle ise Oruç Reis gemisinin görev süresinin uzatılmaması oldu. Ankara, bu adımıyla NATO dışişleri bakanları toplantısı ve AB zirveleri öncesinde gerilimi yumuşatan ülke algısı yaratırken, Atina'nın istikşafi görüşmelerin başlatılması için öne sürdüğü koşulu da karşılamış oldu.
Ancak diplomatik kaynaklar, bu adımın AB için sürpriz olmadığını, Ankara'nın tam da zirveden hemen önce -aynı Ekim zirvesi öncesinde olduğu gibi- böyle bir adım atmasının beklendiğini vurguladılar.
Kaynaklar, bu nedenlerle AB'nin, Türkiye'nin hamlelerini yaptırım olasılığını bertaraf etmek amacıyla yaptığı görüşünde olduğunu belirttiler.
Bu olumsuz tabloya karşın, diplomatik kaynaklar, Türkiye'nin 7 Aralık ve 10 Aralık günlerine kadar geçecek sürede başta Almanya olmak üzere etkin bir diplomasi uygulayarak, yaptırım gündeminden uzaklaşılmasına çalışacağını öngörüyorlar.
Türkiye'nin bu kapsamda kullanacağı adreslerden birinin NATO olacağını belirten kaynaklara göre Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 1-2 Aralık günlerinde yapılacak NATO dışişleri bakanları toplantısında Türkiye'nin Yunanistan ile sorunlarını diyalogla çözme konusundaki kararlılığını tüm bakanların önünde bir daha gündeme getirebilir.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'de 30 Kasım'da yaptığı bir açıklamada, Oruç Reis'in bölgeden ayrılmasının ittifak çatısı altında sürdürülen Türk-Yunan gerilimi azaltma çabaları açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi.
Türkiye-AB ilişkilerinin daha da gerilmemesi için Doğu Akdeniz geriliminin başından bu yana en çok uğraşan ülke AB dönem başkanlığını da yürüten Almanya oldu.
Ağustos ve Eylül aylarındaki bunalımın azaltılmasında ve sonrasında Ankara-Atina arasında müzakerelerin yeniden başlatılması kararı alınmasında kritik rol oynayan Almanya, 1 Ekim toplantısında yaptırım için bastıran Fransa ve Yunanistan'ı engellemiş ve pozitif gündemin önerilmesini sağlamıştı.
Ancak diplomatik kaynaklara göre, Türkiye'nin 12 Ekim'de Oruç Reis'i bölgeye göndererek gerilimi artırması, Berlin'de ciddi hayal kırıklığı yarattı. Berlin'in Türkiye'ye yaptırım uygulanmasına ilkesel olarak karşı olduğu, ancak son iki ayda yaşanan süreç nedeniyle Fransa ve Yunanistan'ın baskıları karşısında sert muhalefetini yumuşatmak durumunda kaldığı biliniyor.
Zirvede gelişecek duruma göre, AB'den Türkiye'ye "son bir güçlü uyarının" ya da etkileri sınırlı bir yaptırım paketinin de çıkabileceği, dönem başkanı sıfatıyla Almanya Başbakanı Angela Merkel'in yaklaşımının kararın şekillenmesinde önemli rol oynayacağı kaydediliyor.
Merkel'in Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı Türkiye ile istenilen düzeyde ilerleme sağlanamadığı tespiti Berlin'in pozisyonunun Ekim ayından farklı olarak yaptırımları dışlamadığı olarak değerlendirildi.
AB Komisyonu Sözcüsü Peter Stano da 30 Kasım'da yaptığı açıklamada, "AB liderleri, tek bir açıklama ya da hamle üzerinden hareket etmeyecek. Değerlendirme sürecinde, belirlenen süre zarfındaki davranışlar ve açıklamalar göz önünde bulundurulacak," diyerek Türkiye ile ilgili kararın sadece Oruç Reis'in çekilmesi üzerinden verilmeyeceğini kayda geçirdi.
Diplomatik kaynaklar, Ankara ile birçok dış politika alanında karşı karşıya gelen Paris'in 10-11 Aralık Zirvesi'nden yaptırım kararı çıkarttırmak için ciddi bir diplomatik baskı uyguladığını kaydediyorlar.
Özellikle Almanya ile temaslarını sıkılaştıran Fransa Dışişleri Bakanı Jean Yves le Drian, her fırsatta Türkiye'ye karşı net bir yanıt verilmesi gerektiğini, AB'nin kendi çıkarlarını ve üyelerini koruma konusundaki kararlılığını göstermesi gerektiğini kaydediyor.
Ancak Fransa'nın bu baskıcı tavrının AB içerisinde "antipati" yarattığı, Macron yönetiminin AB'yi kullanarak Türkiye karşısında bir hamle gerçekleştirip iç politikada kazanım elde etme arayışının hoş karşılanmadığı değerlendiriliyor.
Fransa'nın Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile beraber yaptığı çalışmalarda, Türkiye'ye uygulanacak yaptırım listesinin sembolik değil, tam tersine ekonomiyi, bankacılık sistemini hedef alacak şekilde oluşturulması çabasında olduğu kaydediliyor.
Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti, AB Zirvesi'nden mutlaka yaptırım çıkmasını istiyor. Fransa ile bu süreci koordine eden Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye'nin Oruç Reis'i geri çekmesinin tamamen taktiksel olduğunu, AB'nin sert yanıt vermemesi durumunda tek taraflı adımlara devam edeceği uyarısında bulunuyorlar.
Yunanistan'ın bu süreçte Türkiye'nin istikşafi görüşmelerin başlatılması çağrılarına yanıt vermesinin beklenmediğini kaydeden kaynaklar, zirve öncesinde gerilimin düştüğü algısını ve dolayısıyla yaptırım olasılığını azaltmak istemediğine dikkat çekiyorlar.
Türkiye'ye yaptırım uygulanmasına karşı ülkelerin başında İspanya ve İtalya geliyor. Fransa'nın Akdeniz politikasından rahatsız olan her iki ülke, Türkiye ile ilişkilerin daha da gerginleşmemesi için diyalog kanallarının açık tutulması gerektiğini vurguluyor.
Her iki ülke de 1 Ekim toplantısı öncesinde açık bir şekilde yaptırıma karşı olduklarını açıklamışlardı.
Ancak kaynaklar, AB içerisinde Almanya'nın da içinde yer aldığı geniş bir uzlaşı çıkması durumunda Madrid ve Roma'nın istemeyerek de olsa birlik dayanışmasına katılacağı değerlendirmesini yapıyorlar.
Diplomatik kaynaklara göre, Türkiye'nin Oruç Reis gemisini çekmesi AB başkentlerinde büyük bir etki yaratmadı.
Türkiye'nin Ekim ayında uyguladığı politikanın Ankara'nın asıl amacına ilişkin şüpheler uyandırdığına, yaptırım karşıtı ülkelerin bile artan gerilimden Türkiye'yi sorumlu bulmaya başladığını anımsatan kaynaklar, Ekim ayından bu yana geçen 2 aylık sürenin Ankara'nın aleyhine olduğunu vurguluyorlar.
Aynı kaynaklar, AB'nin yeniden pozitif gündeme dönüp Ekim ayında dile getirdiği somut önerileri bu zirvede Türkiye'nin önüne sunmasının gerçekçi olmayacağını, bu açıdan önemli bir fırsatın kaçtığına işaret ediyorlar.