YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Osman Can: Cumhurbaşkanı, milletin sağduyusunun sesine kulak verdi

Marmara Üniversitesi Öğretim Görevlibi Doç. Dr. Osman Can, Şike Yasası’nın veto edilmesini doğru bulduğunu söyledi....

Marmara Üniversitesi Öğretim Görevlibi Doç. Dr. Osman Can, Şike Yasası’nın veto edilmesini doğru bulduğunu söyledi. Lobilerin Ankara’yı abluka altına alarak, parti içi demokrasinin de yokluğu nedeniyle, liderleri ikna edip kanun çıkarttıklarını savunan Can, "Cumhurbaşkanı ise milletin sağduyusunun sesi olarak buna kulak veriyor." dedi.
Can, Cihan Haber Ajansı Muhabiri'nin gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün veto ettiği 'Şike Yasası'nı değerlendiren Can, Cumhurbaşkanı'nın yasayı meclise göndermesini desteklediğini kaydetti. Can, şöyle devam etti: "Her şeyden önce bu yasaya karşı bu kadar direnişin toplumda dile getirilmesi beni umutlandırdı. Zira demokratik temsilciler de olsa, bu örnekte gördüğümüz gibi, lobiler Ankara’yı abluka altına alarak, parti içi demokrasinin de yokluğu nedeniyle, liderleri ikna edip kanun çıkartabiliyor. Güzel tarafı ise, hem meclis içinden hem de dışından buna karşı direnişler örgütlenebiliyor. Bu direnişler sonuç veriyor. Cumhurbaşkanı ise milletin sağduyusunun sesi olarak buna kulak veriyor. Bunlar birçok yönden tartışılabilir. Ancak Türkiye’nin toplumsal duyarlılığın sağlam olduğunu da gösteriyor. Bu duyarlılık üzerine anayasayı yapmak ve Ankara’ya fırsat vermemek gerekiyor. Bu çok açık değil mi?"
Anayasa değişikliği konusunda kavram karmaşası yaşandığını ifade eden Osman Can, "Öncelikle bir kavram karmaşasını ortadan kaldırmak gerekiyor. Eğer anayasa değişikliği dersek, bu mevcut anayasanın içinde bir değişiklik demektir, ki şu ana kadar 17 değişiklik yapıldı. Tüm bunlar, mevcut Anayasada ve onun kurallarına uyularak yapılan değişikliktir. Geçen yılki referandumda gerçekleşen şey de bir Anayasa değişikliğiydi. Yani Anayasa değişikliği derken, ‘Anayasanın bütünüyle değiştirilip, yerine yeni bir Anayasa koymayı’ kastetmiyoruz. Bugün Türkiye’nin tartıştığı konu yeni Anayasa yapımıdır. Anayasa değişikliğinde mevcut anayasanın kurallarına uymak gerek. Bu şu demek, değişiklik için gerekli olan usule ve sayıya riayet etmek gerek. Bir de değiştirilemez maddelere dokunulamayacak demek." diye konuştu

"ANAYASA YAPICILARIN NEYİN DEĞİŞTİRİLİP DEĞİŞTİRİLMEYECEĞİNE KARAR VERİR"
Yeni anayasanın yapıldığında, mevcut anayasanın ne dediği, hangi usulü veya yasakları öngördüğünün anayasa yapıcılarını ilgilendirmeyeceğini belirten Can, anayasa yapıcılarının isterse salt çoğunlukla, isterlerse oybirliğiyle anayasa yapmaya karar vereceklerini dile getirdi. Anayasa yapıcılarının neyin değiştirilemez olup olmadığına da kendilerinin karar verebileceklerini kaydetti. Can, şöyle devam etti: "Türkiye’de, insanların yeni bir anayasaya karar vermişken, eskinin hiçbir kuralıyla bağlı görmediği anlamına geliyor. Eskinin değişmezlerini ileri sürmek, yeni anayasa yapmak istemiyorum demektir. Eğer halkın ilk defa tarihinde kendi anayasasını yapma imkânına saygı duyuyorsak, bırakalım halk kendi geleceği, öncelikleri, barışı, rejimi, politikası konusunda karar versin. Unutulmamalıdır ki, bugüne kadar geçerli olan Anayasal düzen, halkın değil, belirli bir sınıfın çıkarlarını esas alan, onlar tarafından belirlenen bir düzendir. Halkın değil… Cari anayasanın değişmezleriyle halkın iradesini bağlamak, halkın iradesini tanımamak, ona karşı bir azınlık diktatörlüğünü savunmak demek. Çok daha kötüsü, 12 Eylül darbecilerinin iradesinin halkın iradesinden üstün olduğunu savunmak demek. Bu tezlere ve önerilere saygı duymak mümkün değil. Demokrasilerde hayat hakkı tanınmaması gereken ideolojileri demokrasiye geçerken halkın önüne değişmezler olarak çıkarmak, bu önerileri ortaya atanların siyasal sistem hakkında söz hakkı sahibi olmaması gerektiğini gösteriyor."

"ESKİ ANAYASANIN DEĞİŞMEZLERİ BİZİ İLGİLENDİRMEZ, YENİNİN DEĞİŞMEZLERİNİ HALK BELİRLEMELİ"
Mevcut anayasadaki ilk üç maddenin eski anayasanın maddeleri olduğuna dikkat çeken Can, eskiyi yenisiyle ikame edeceğimize göre, eski anayasanın değişmezlerinin bizi ilgilendirmeyeceğini vurguladı. Yeninin değişmezlerinin ise milletimiz kendi özgür iradesinin belirleyeceğini kaydeden "Can, bu değişikliğin cumhuriyete zarar verdiğini iddia etmenin ise cumhuriyetten ‘azınlık diktatörlüğünü’ anlamak demektir. Böyleyse haklılar. Zira yeni Anayasal düzen bu düzeni ortadan kaldırmalı." dedi.
Osman Can, dört partinin anayasanın değişmez maddeleri konusunda anlaşıp anlaşmamaları ile ilgili de şöyle konuştu: "Dört parti ön şartsız bir şekilde masaya oturduklarına göre, eskiyi masaya kim koyarsa bu taahhüdüne aykırı davranmış olacaktır. Oybirliği kuralı kabul edildiğine göre, ‘demokratik hukuk devleti’ ifadesi dışında dördünün uzlaşacağı bir madde yok gibi. Bu da Türkiye’nin lehine bir durum zaten.İlla değişmez madde olacaksa, bunun insan onuru temelinde demokratik hukuk devletiyle sınırlı tutulmaması gerekir."

"ANAYASANIN HANGİ DEĞERLER ÜZERİNE KURULU OLACAĞINA TOPLUM KARAR VERİR"
Osman Can, Anayasa tartışmalarının kısır bir çekişmenin içine hapsetmemek için nasıl bir yöntem izlemek gerektiği konusunda da değerlendirmelerde bulundu. Partilerin başlangıçta söz verdikleri gibi önkoşulsuz ve kırmızı çizgisiz bir şekilde yollarına devam ederlerse, masadan kalkmazlarsa önemli bir aşama kaydedeceklerini ifade eden Can, şöyle konuştu : "Bu Anayasanın ne olacağı ve hangi değerler üzerine kurulu olacağına da kendileri değil de, toplumun karar vereceğini, anayasanın topluma ait bir karar olduğu ve kendilerinin yalnızca onun icracısı ve inşa edeni olduğunu unutmazlarsa pek sorun çıkmaz. Ama Anayasa yapımını partilere ait bir işlev görürlerse, Ankara için bir pazarlığın konusuna dönüşür. Bu durumda anayasa çıkmayabilir."

“YENİ ANAYASANIN YAPIMI BİR YILDAN DA KISA SÜREBİLİR”
Can,önümüzdeki yıl içinde tamamlanması düşünülen yeni anayasanın bir yıl içinde tamamlanıp tamamlanmayacağı konusunda da açıklamalarda bulundu. Anayasa yapanların, toplumun taleplerinin, beklentilerinin, itirazlarının ve toplumsal sorunları esas alarak bir çalışma yürütmek zorunda olduğunu kaydeden Can, bir yıldır sivil toplum çok hareketli olduğunu kaydetti. Birçok anayasa çalışması ortaya çıktığını söyledi. Geçen yıl Ağustos ayından itibaren yeni bir anayasanın yol haritası üzerinde çalışarak ‘Yeni Anayasa Platformunu’ ortaya çıkardıklarını anlatan Can, “Bu yol haritası şu an muhalefet dâhil olmak üzere tüm anayasa çalışmalarının ortak diline dönüşmüş gözüküyor. Bu çalışmalarla toplumsal beklentiler, talepler önemli ölçüde derlenmiş ve anayasal ilkelere dönüşmüş durumda. Dolayısıyla bundan sonrası, Meclis komisyonunun sistemleştirme ve yeni anayasanın esaslarının ve iskeletinin toplumsal taleplere göre somutlaştırılması olacaktır. Bunun için şahsen alfabeyi, okuma yazmayı yeniden öğrenmeye kadar gitmeye gerek yok. Bir yıldan dahi kısa sürebilir.” ifadelerini kullandı.

"YENİ ANASAYA HİÇBİR DEĞER YARGISI İÇERMEMELİ"
Can, toplumun tüm kesimlerini yansıtan bir anayasa nasıl olması gerektiği konusunda da şu açıklamalarda bulundu: "Yeni anayasa, hiçbir değer yargısı içermemeli, ideoloji, inanç, mezhep, kültür veya etnisiteye referans vermemeli. Çerçeve niteliğinde olmalı. Devletin özgürlükler konusunda söz hakkı olmamalı. Yerel yönetimler Ankara’yı dengeleyecek şekilde güçlendirilmeli. Tüm devlet organları katılımcılığa dayandırılmalı. Siyasetin çoğulcuğu sağlandıktan sonra, önü açılmalı, kurumlar siyasete sınır çizen değil, siyasetin icrasını kolaylaştıran araçlara dönüştürülmeli… Tüm bu saptamalar, bizim Yeni Anayasa Platformu olarak yaptığımız Anayasa Halk Toplantıları’ndan elde ettiğimiz sonuçlardır. Yani benim kişisel görüşümü aşıyor."
Osman Can, siyasi cephenin dışında, anayasaya askerlerin karşı gelinmesinin de doğal olduğunu ifade etti. Can, "Askerlerce üretilen ve askerlerin siyaset üzerindeki hakimiyetinin hukuki imkanı ve meşrulaşma aracı olan bir düzen ortadan kaldırılıyorsa, buna itirazları olacaktır." dedi.

"HİÇ KİMSENİN ANA DİLİ ÖTEKİSİNDEN ÜSTÜN DEĞİL"
Osman Can, anadilde eğitim ile Kürtlerin kültürel haklarının yaşanması ile ilgili BDP'nin talebi ve bu talebin nasıl sonuçlanacağı konusunu da değerlendirdi. Can, Kürtlerin kültürel haklarının kazanılmasındaki taleplerin sadece “BDP’lilerin talebidir.” demenin çok yanlış olduğunu söyledi. Bu talebi, Türkler dâhil olmak üzere toplumum büyük bir kısmının hak olarak gördüğünü altını çizen, Can, "Eğer anadilde eğitim bir hak değil denirse, Türkçe eğitimi de yasaklayabileceksiniz demektir. Eğer hayır yalnızca ‘Kürtçe anadil eğitimi yasaklanmalı’ denirse, bu ahlaken doğru değil. Zira hiç kimsenin anadili ötekinden üstün değil. Bu ayrımcılık demektir. Bunu reddeden, benze, ülkenin birliği ve bütünlüğü kafasında bitirmiş demektir. Bir de Kürtlerin taleplerini BDP’nin talebi olarak görmek, insan haklarına yönelik talepleri kriminalize etmekle neticelendirir. Müslümanların taleplerinden bir çoğu, El Kaide’nin talepleridir diye yaftalamayı ahlaken doğru bulmuyorsak, bunu da öyle görmeliyiz. Ayrıca özgürlükler ne devletin, ne de çoğunluğun tasarrufundadır. Anayasa bu konuda hiçbir engel veya tanımlayıcı kural içermemeli, zamanla ve algılar yönetilerek meclisçe ve uygulamada çözüme fırsat verilmelidir." ifadelerini kullandı.

"TERÖRLE MÜCADELE VE SİYASİ PARTİLER KANUNUN DEĞİŞMESİ ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİ KOLAYLAŞTIRACAKTIR"
Osman Can, anayasadan önce Terörle Mücadele Kanunu'nu ve Siyasi Partiler Yasası'nı değiştirmenin, anayasa için daha yol açıcı olup olmayacağını da değerlendirdi: “Bu değişiklikler, Anayasa’nın değiştirilmesinde mutlak bir ilişki kurulamasa da, kolaylaştırıcı ve dirençleri kırıcı bir etkisinin olabileceğini söyleyebiliriz. Demokrasiyi istemeyenleri ‘isteyenler’ tarafına dahil etmek zor olsa da, en azından onların dayandığı tabanı eritebilir. Kürtler bakımından tabii ki daha etkileyici olabilir. Bunlardan bağımsız olarak her iki kanunun ülkeye yakışmadığını, hele SPK’nın topluma saygısızlığın bir ifadesi olduğunun da altını çizelim.”
Türkiye ‘de gerçek özgürlüğün getirilmesi gerektiğini altını çizen Can, 100 yıllık yapının tasfiye edilmezse, bu yapının gerçekleştirdiği yıkımlarla, katliamlarla, asimilasyonlarla hesaplaşmazsak, Kemalizm’in tüm düşünsel, sembolik ve kurumsal yapılarını devletten söküp atamazsak, 2023 vizyonunun hazin bir hayal olma riskinin artacağını belirtti.

"KCK, TERÖR İLE İÇ İÇE GEÇMİŞ BİR YAPI, ANAYASAL DÜZENİ DEĞİŞTİRİRSEK BU YAPILANMALARIN DA İMKANI KALMAYACAK"
Osman Can gündemdeki diğer konularla ilgili de değerlendirmelerde bulundu. KCK’nın, terör ile iç içe geçmiş bir yapı olduğunu anlatan Can, bu bağlamda devletin mücadele görevi olduğuna işaret etti. Can, şöyle devam etti: "Yürütülen operasyonlarda meşruluğu zedelenmemesi için daha titiz çalışma yapma zorunluluğu var. Tutukluluk süreleri, tutukluluk müessesesinin amacının dışına taşacak biçimde uygulanması hızla çözümlenmesi gereken bir sorun. Bu yönde de bazı adımların atılması gerekiyor. İkinci olarak devlet de temiz değil. 100 yıllık faşizan, tek partici, darbelerle ideolojisi, siyasal refleksleri, siyasal öncelikleri biçimlenmiş, belirlenmiş bir devletten söz ediyoruz. Bu devletin anayasal düzeninin meşruluğu zaten tartışmalı. Bu anayasal düzeni değiştirmek ve devleti halka ait kılmak şart. Bu yapılırsa, bugünkü KCK gibi yapılanmaların da imkânı kalmayacak. Yani gri alan sorunu aynı zamanda devleti de tanımlayan bir sorun.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler