Türkiye; Oktar Babuna adını, 1999 yılındaki ilik nakli kampanyası ile duydu. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden 1987’de mezun olduktan sonra ABD’de ihtisasa başlayan Oktar Babuna, Türkiye’ye geldiği sırada kansere yakalandığını öğrendi. Oktar Babuna’nın babası Prof. Dr. Cevat Babuna, oğluna uygun iliğin bulunması için nüfusunu da kullanarak gazeteler aracılığı ile büyük bir kampanya başlattı. Babuna ailesi, uygun iliğin sahibine o tarihte 10 milyar lira ödül verileceğini ve gönüllü kişilere ücretsiz kan testi yaptırılacağını duyurdu. Prof. Dr. Cevat Babuna’nın, Mart 1999’da destek istediği kampanya kısa sürede çığ gibi büyüdü. 160 bin kişiden ilik ve kan örneği alınırken, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı ve İstanbul Valiliği tarafından bankalarda açılan kampanya hesaplarına dönemin parasıyla yaklaşık 440 milyar lira yardım yapıldı. Toplanan yardım paralarının Abdi İpekçi Spor Salonu’nda düzenlenen dev kan verme kampanyasında kullanılan tıbbi aletlere harcandığı, üstelik İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı’nın dört ayrı tıbbi alet satan şirkete yaklaşık 100 milyar liraya yakın parayı kendi kasasından ödediği açıklandı.
Milliyet gazetesinden Mert İnan'ın haberine göre, günde ortalama 30 kişiye test yapılan İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı’nda günde en az 100 kişiye bakılması için bir kriz masası oluşturulurken, Prof. Dr. Mahmut Çarin başvurulara yetişmek için Almanya’dan gelecek malzemelerle kapasitelerini artıracaklarını belirtti. Ancak çok geçmeden Babuna için başlatılan kampanya sırasında 160 bin kan örneğinden 120 bininin kaybolduğu, Türk halkından toplanan kan ve ilik örneklerinin Amerika Birleşik Devletleri’ne gönderildiği ortaya çıktı. Oktar Babuna’nın Adnan Oktar grubu ile bağlantılı olduğu da anlaşıldı.
Dönemin MHP’li Sağlık Bakanı Osman Durmuş, “Kapı kapı dolaşıp para arıyorlar. Bu olay bana ikinci Titan olayını hatırlatıyor. Kan örneklerinin yurtdışına gönderilmesi, genetik şifremizin çözülmesi açısından Türkiye için stratejik tehlike oluşturur” diyerek karşı çıktı ve Türk halkının gen haritasının ABD’nin eline geçtiğini açıkladı. O dönem, bu sözlerinden ötürü bazı kesimler tarafından hedef tahtasına oturtulan Durmuş, Türkiye’de toplanan kan örneklerinin Connecticut yakınlarındaki Stamford’da bulunan “LifeCodes” adlı laboratuvarda rehin tutulduğunu, kan örneklerinin Türkiye’ye iade edilmemesinin “uluslararası dolandırıcılık” anlamını taşıyacağını söyledi. Durmuş’un açıklamalarının ardından soruşturma başlatılırken, toplanan ilik ve kanların ABD’den iade edilmesi için girişimde bulunuldu. Bu sırada Türkiye’de durdurulan kampanyanın Avustralya’da sürdürülmeye çalışılması üzerine harekete geçen yetkililer, Avustralya bakanlığını uyararak kampanyanın durdurulmasını sağladı.
O dönem İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı, toplanan paralar nedeniyle İstanbul Valiliği kanalıyla dört kez soruşturma geçirse de bir sonuç çıkmadı. Vakıf yöneticileri hakkında Mart 2000’de “kemik iliği bankasının kurulması için Yardım Toplama Kanunu’na muhalefetten” açılan soruşturma ise takipsizlikle sonuçlandı. Aylardır kendisine uygun ilik aranan beyin cerrahı Dr. Oktar Babuna’ya kısa süre içerisinde 6’da 6 uyumlu ilik bulunduğu açıklandı. Ancak, bu açıklamanın Sağlık Bakanı’nın kampanyayı “Titan benzeri bir saadet zinciri”ne benzettiği gün yapılması soru işaretlerine yol açtı.
Sağlık Bakanlığı, lösemi hastası Dr. Oktar Babuna’ya uygun iliğin ABD’de Nisan ayı başında bulunduğunu ancak kampanyanın hız kesmemesi için Haziran’a kadar kamuoyundan gizlendiğini de belirledi. Bakanlık, Babuna’nın hastalığının ilik naklini gerektirmediği, bugüne kadar gördüğü ilaç tedavisiyle hastalığın büyük ölçüde geriletildiği görüşüne varıldığını duyurdu. Bakanlığın, Babuna kampanyasını durdurmaya karar vermesine yol açan soruşturmayı yürüten müfettişler ise kampanyanın “Adnan Hoca” olarak tanınan Adnan Oktar yanlıları tarafından örgütlenip yürütüldüğü, İstanbul Tıp Fakültesi Vakfı’nın da bu amaçla “kullanıldığı” sonucuna vardılar.
Durmuş, “Oktar Babuna ve Adnan Oktar’a yönelik şikâyetçi olmak, suç duyurusunda bulunmak gibi bir girişimde bulunmayacağım. Artık bakan ve milletvekili değilim. Geçmişte, bu kişilerin kan örneklerini ABD’ye pazarladıklarını söylerken, sesimi duymak istemediler. Devlet bilgimi başvurursa, bildiklerimi anlatırım. Bunun dışında kişisel girişim içinde olmam” dedi. Kan örneklerinin ABD’ye gönderilmesine karşı çıkan dönemin Sağlık Bakanı Osman Durmuş, o günleri şöyle anlattı: “Dünyada genetikle ilgili araştırma yapan sekiz laboratuvar var. Bu laboratuvarlardan ikisi elindeki bilgileri kimseyle paylaşmıyor. Babuna için toplanan kan örnekleri de bu iki laboratuvardan biri olan Stamford’da bulunan merkeze yollandı. Laboratuvar sahipleri o dönem kanların iadesi ve tahlil ücreti olarak 3.4 milyon dolar ödeme talep ettiler. Bu örnekleri Türkiye’ye getirtmek için girişim başlattık ancak iade etmediler. Uluslararası Kemik İliği Destek Laboratuvarı sahibi Linda Mickle, 3.4 milyon dolarlık ödeme talebini içeren bir mektup yazmıştı.”
“Gen haritası biyolojik savaşın ön çalışmalarıdır. Irak Savaşı’nda ABD Hava Kuvvetleri, Irak hava sahasına grip virüsü saldı. Irak askerlerinin birçoğu paçavra adı verilen hastalık nedeniyle savaşma kabiliyetini yitirdi. Bu tehdit bizim ordumuz için de geçerli. Babuna için gerçekleştirilen kampanya sonrası gen haritamız çıkartıldı. Muhtemel bir savaşta bizim genlerimize duyarlı virüs üretip, Türk askerlerinde savaşacak güç bırakmayabilirler. Bu tehditlere o zaman hep dikkat çektik. Kimileri gülüp geçti, kimileri ciddiye almadı, kimileri de karşı çıktı. Bizden alınan kan örnekleri ABD’deki gen laboratuvarına barkodsuz gitti. İşin tuhafı, bazı siyasiler ve subaylarımız bile şahsıma, ‘Kızılay kan toplamasın mı?’ diye eleştirel sorular yöneltiyordu.
O dönem ABD’deki laboratuvarın yetkililerini Türkiye’ye çağırdım. Basın müşavirim Bekir Metin’den görüşmeyi anlaşılmadan kaydetmesini istedim ve kayıt yaptık. ABD’li heyet, Babuna için toplanan kan örneklerinin bir bilgi bankasında toplanıp ihtiyacı olanlara verilebileceğini söylediler. Ancak bu iş için bizden o zamanın parasıyla 3 milyon dolar istediler. Bu tür bir pazarlık içerisinde olmayacağımı söyledim. Bizim kuracağımız bilgi bankasına kan örneklerini vermeleri durumunda isteyen herkesin 50 dolar karşılığında yararlanacağını ilettim. Ancak bu teklifimize yanaşmadıkları gibi rakamı yükseltmeye çalıştılar. Pazarlık yapma hakkımızın olmadığını söyledik. Sonuçta halkımızın genetik bilgileri ABD’lilerin eline geçti. O dönem savcılığa yazdık ama ilgilenen olmadı.”