HABER

Osmanlı astrolojisi

Osmanlı astrolojisi

Fatih, İstanbul’u fethederken astrolojiden nasıl faydalandı?

>> Astroloji çağımızın yeni trendi. Her gün astrologlar televizyonlarda, gazetelerde “ahkâm” kesiyor...

>> “Ahkâm kesmek” tabirinin Osmanlı’daki müneccimbaşılardan geldiğini biliyor muydunuz?

>> Fatih Sultan Mehmet münnecimlere danışmış mıydı? Hürrem Sultan hangi burcun kadınına benziyordu? Eşref saat neydi? Hepsi Osmanlı Astrolojisi’nin içinde. Tarihçi Salim Aydüz ve astrolog Barış İlhan anlattı.


Yüksek lisans tezini “Osmanlı Müneccimbaşıları ve Müneccimbaşılık Kurumu” üzerine yapan Fatih Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Salim Aydüz’e göre astroloji bütün devletler için önemliydi. Babür Devleti’nin (1526–1605) kurucusu Babür Şah, astrolojiyi “levâzım-ı saltanat”tan yani saltanatın gereklerinden biri sayarmış. İslam dünyasının en büyük astronom ve matematikçilerinden Nasiruddin Tûsî (ö. 1274) İslam dünyasının üç büyük rasathanesinden ilki olan Meraga Rasathanesi’ni Hülagu Han’a bir oyunla yaptırmış:


Sarayda bir gürültü duyulur. Hülagu Han korkar, Tûsî sakindir. Tûsî “Sarayın çatısından bir kazan yuvarlandı. Bilerek yaptırdım. Olacağı bildiğimden korkmadım, ama siz bilmediğiniz için korktunuz. Açılacak rasathane ile siz de geleceği bilebilirsiniz” der ve Meraga Rasathanesi 1259’da kurulur.


İlk büyük rasathane Semerkand’ta Sultan Uluğ Bey’in girişimleri ile kurulur. Son rasathane ise Sultan III. Murad’ın desteğiyle Takiyüddin Rasıd tarafından 1577’de açılır.


Takiyüddin Rasıd bilim adamı olmasına rağmen Sultan III. Murad’a astrolojik tahminler yapmış. İlk resmi takvimler, Sultan II. Murad devrinde (1421–1453) yapılmış. Zamanla müneccimler takvimlere bir “ihtiyarât” sütunu eklemişler gelecek yılda olacak olayları yorumlayan bir de “ahkâm” bölümü koymuşlar. İhtiyârât uğurlu-uğursuz vakitleri incelermiş ve Osmanlı’da her önemli iş için müneccimlere uğurlu saat tespiti yaptırılırmış. II. Bayezid ve Kanuni devrinde müneccimbaşılık kurumu oluşmuş. Her 21 Mart’ta Nevruz’da takvim başta padişah olmak üzere tüm devlet büyüklerine dağıtılırmış. Takvimin sunulmasına bir tören yapılır ve Nevrûziye adıyla kendisine ikramlar verilirmiş. Müneccimbaşılık kurumu Osmanlı Devleti’nin yıkılmasına, 1924’e kadar varlığını sürdürmüş.


En mühim faaliyet ise başta sultanın olmak üzere ailesi ve yakınları ile devlet işlerinin yapılacağı en uygun zamanı belirleme yani eşref saatin bulunmasıymış. Buna “zâyiçe çıkarmak” ya da “eşref, yani uğurlu saat” belirlemek denirmiş. Savaşa başlamak gibi önemli bir konudan, bir caminin temelini atmak gibi dini konulara pek çok konuda eşref saat tespit edilirmiş.


Sarayda ve halk arasında yeni doğan çocukların talihlerine bakmak yaygınmış. Müneccim Yakup Efendi’den anlatılan bir hadise ilginç: “III. Mustafa oğlu Sultan III. Selim’in ilkah anını not etmiş, doğum emarleri belli olunca, müneccimbaşıya zayiçesini ve uğurlu doğum saatini hazırlamasını emretmiş. Müneccimbaşı doğacağı saati belirlemiş. Ancak doğum o saatten önce başlamış. Hekimbaşı uğurlu saate denk getirmek için doğumu geciktirmeye çalışsa da başaramamış ama durumu padişaha bildirmemişler. Sultan Mustafa; şehzadenin uğurlu saatte doğduğunu zannederek çok sevinmiş ve hatta vefat ederken saltanat Abdülhamid’in hakkı olduğu halde Selim’i veliahd tavsiye etmiş.”


Muhyiddin Arabi’nin “Şecere-i Kübra” eserine göre Osmanlı padişahları hakkında önemli işaretler bulunuyor: Mesela, Sultan I. Selim’in Şam’ı fethedeceği önceden işaret edilmiş. Osmanlı devletinin kuruluş yılları hakkında işaretli bilgiler olduğu gibi; yıkılış yıllarına dair karanlık bir işaret varmış. Sultan II. Abdülhamid, yıkılış emarelerinin kendi dönemini göstermesine bakarak eserin neşredilmesini yasaklamış.


Müneccimbaşı makamı Hüseyin Efendi ile 17. yüzyılda tekrar önem kazanmış. Hüseyin Efendi’nin yaptığı hesapların isabetli çıkması üzerine Edremid Kazası Arpalığı’nı almış.


IV. Murad’ın vefatını, hazırladığı takvimde “Hüseyin-i Nâ- Murad” (Murad’sız Hüseyin) kelimeleriyle yazarak önceden haber vermiş. Bu başta Sadrazam Kara Murad Paşa olmak üzere herkesi hayrete düşürmüş ve Kara Murad Paşa onu himayesine almış, ne derse inanır olmuştu. IV. Murad’tan sonrası Sultan İbrahim, hüküm sürdüğü sekiz senenin sonunda, tahttan indirildi, sonra öldürüldü. Yerine ise henüz yedi yaşında olan oğlu IV. Mehmed geçirildi. Olaydan sonra bir mecliste müneccimbaşının bunu önceden bilemediği ileri sürülünce hemen o senenin takvimindeki şu beyti göstermiş:


Ve def’i çâk et safa idüp/Ara bul rehâ hem-i dem sen.

Şifrenin anahtarını da takvimden göstermiş. Beytin -bugünkü Türk alfabesine göre- 1, 5, 8, 11, 16, 23, 26, 29, 30, 32’inci harfleri bir araya gelince “İbrahim’im vefatı” sözleri çıkıyormuş. Hüseyin Efendi, sadrazam, şeyhülislam gibi önemli makamlara istediği adamları atamaya başlamış.


Yazdığı bazı haberler hatalı ve yanlış da çıkmış. Meselâ, Sultan IV. Mehmed’in tahta çıkışındaki ay tutulmasını yanlış hesaplaması ve bunu onun vefatı olarak yazması gözden düşmesine neden olmuş ve azledilmiş.


Her hareketi için zayiçesine bakan Hüseyin Efendi, yardımcısına “Talihimiz iyi görünmüyor, yalıda takıldık. Yarın kayıkla Anadolu yakasından kaçalım” demiş. Asesbaşı da İstanbul’dan çıkıp Hüseyin Efendi’yi denizin ortasında yakalamış. Boğmuş ve cesedini denize atmış. Müneccimbaşı’nın gözden düşmesi üzerine Sadrazam Murad Paşa da azledilmiş ve Yedikule Zindanı’na idama götürülmüş. Hüseyin Efendi’nin kehanetlerine güvenen ve 40 sene sadarette kalacağına inanan Murad Paşa, idam anında bile kendisinin 40 sene sadrazam olacağını iddia etmiş.


Fatih Sultan Mehmet “Eşref Saati” kullandı Fatih’in İstanbul kuşatması esnasında son hücum öncesi önce bazı müneccimlere danıştığı Dukas’ın “Bizans Tarihi” adlı eserinde ve Tacizâde Cafer Çelebi’nin “Mahrûse-i İstanbul Fetihnâmesi” adlı eserinde kayıtlı. Tursun Bey de Rumeli Hisarı’nın temelinin atılmasında müneccimlerden uğurlu saat alındığını belirtir. Fatih’in zayiçesini Müneccim Hatayî Geylanî, “Tali’-i mevlûd-u Sultan Mehmed Han” (Farsça) adıyla yazmış ve bu eserde Fatih’in Maltepe’de 50 yaşında vefat edeceğine açık olarak işaret etmiş.


Yüksek lisans tezini “Osmanlı Müneccimbaşıları ve Müneccimbaşılık Kurumu” üzerine hazırlayan Fatih Üniversitesi, Tarih Bölümü, Öğretim Üyesi Doç. Dr. Salim Aydüz’e göre astroloji bütün devletler için önemliydi.


Astrolog Barış İlhan, tarihimizin ilk kadın müneccimesinin Anadolu Selçuklular zamanında yaşamış Bibi Müneccime olduğunu söylüyor.


Astrolog Barış İlhan, Osmanlı öncesi de Türk tarihindeki müneccimlik makamına dikkat çekiyor. Gazneli Mahmut’un müneccimi, Batı’da İslam bilgini El Biruni imiş. Tarihimizde bir kadın müneccime var, Anadolu Selçuklular zamanında yaşamış: Bibi Müneccime. 1234’te Eyyubilere karşı savaşında Sultan Alaaddin Keykubat’a “o gün o saatte zaferin iyi haberini alacaksınız” demiş. Kehaneti gerçekleşince bir sürü ödüle boğulmuş.


İlhan, Alpaslan’ın Malazgirt Savaşı’na başlamadan önce müneccimleri topladığını ve sefere çıkmadan onlara danıştığını söylüyor. Müneccimlerin o güne dair olumsuz beyan bildirmelerine rağmen Alpaslan o günün Cuma oluşu nedeniyle Malazgirt seferine çıkmış.


İlhan zamanın edebiyatında astrolojinin görüldüğünü söylüyor. Kutadgu Bilig’de astrolojiyle ilgili bir pasaj varmış: “Geometri bilmelisin, yedi küreyi avucunun içinde tutmalısın, insanın dünya üzerindeki ahvali için bunu öğrenmelisin, hesapların yanlışsa işler altüst olur, bir şey yapmaya niyetlendiğinde zamanın uygun olup olmadığını araştır. Şanslı günler ve aylar vardır, araştır ve şanslı günleri seç...”


Osmanlı’ya pozitif bilimi getiren, gökbilimci ve matematikçi Ali Kuşçu’nun şu şiirindeki astrolojik göstergeler de ilginç:

“Terazi elinde bulunan bakkalın suretine hayran oldum. Ey Müşteri beri gel de kameri mizan burcunda gör”... Müşterinin diğer anlamı Jüpiter gezegeni. Kamer Ay demek, yani “Ay Terazi burcunda iken güzeldir”...


İlhan Osmanlı’da müneccimlerin astrolojiye göre yeniyıl kabul edilen, 21 Mart yani Nevruz’da törenle yıllık takvimlerini sunduğunu ve astrologların takvimin yanı sıra kişinin talihini ve en çok da ölüm tarihini hesapladıklarını söylüyor: “Asrologlar ilk iş şehzadenin ölüm tarihini hesaplıyordu çünkü tahta çıkma olasılığı da olduğundan, ölüm tarihleri de hesaplanıyordu.”


İlhan, II. Beyazıt zamanında astrolojinin geliştiğini ve Beyazıt’ın Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli âlimlerinden Kadızade Rumi ile Ali Kuşçu’nun torunu, astronomi, matematik âlimi Mirim Çelebi’den “İlm-i nücum” yani astroloji dersi almış.


İlhan, sarayın son müneccimbaşısı Hüseyin Hilmi Efendi’ye dair ilginç bir anekdot aktarıyor: Sultan V. Reşat I. Dünya Harbi sırasında, düşman Çanakkale’yi zorladığında, ülkenin merkezini taşımayı düşünmüş. Sultan V. Reşat Hüseyin Hilmi Efendi’ye düşmanın İstanbul’a girip girmeme tehlikesi olduğunu sormuş.


O da Fatin Gökmen’le yaptığı çalışmada “Üç gün sonra yıldızların pozisyonu değişecek ve düşman bunu yapmaya muhaffak olamayacak” demiş. Gerçekten de üç gün sonraki atak başarısız olur ve düşman Çanakkale’den çekilir...


Lale Devri’nde Mirzade Salim Efendi’nin tercüme ettiği “İkdül Cüman” adlı eserde bulunan, Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki burç ve takımyıldızı resimlerinden biri.


Topkapı Sarayı’nda bulunan, Fatih Sultan Mehmet döneminde hazırlanmış bir takvim örneği. İçinde astronomi ve astroloji dair sayfalar bulunuyor.


Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan bir yazmadan, burçları gösteren bir minyatür.


Sarayın son müneccimbaşısı Hüseyin Hilmi Efendi, Çanakkale Savaşı’nda düşmanın geri çekileceğini yıldızların durumuna bakarak üç gün önceden bilmiş...


Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan aşkının astrolojik analizi

Kanuni Sultan Süleyman (27 Nisan 1495) Boğa burcu ama haritasında savaşı, cesareti gösteren Mars gezegeni Akrep burcunda. Akrep sembolik olarak ele geçirmeyi, sahip olmayı sever. Kanuni’nin çok toprak fethetmesi Mars’nın Akrep burcunda olmasından kaynaklanıyor. Mars Akrep’te çok güçlüdür ve aynı zamanda stratejiktir. Kanuni’nin ikinci özelliği kanun getirmiş olması. Astrolojide yapıyı, düzeni Satürn gezegeni temsil eder. Haritasındaki Satürn güney ay düğümüyle kavuşumda. Yapı kurmak, düzen getirmek konularını çok önemsiyor. Yazdığı gazellerle ünlü, Merkür ve içdünyayı temsil eden Ay ise yazmayı ve iletişimi temsil eden İkizler burcunda. Yani duygularını şiire dökebiliyor.


Hürrem Sultan’ın haritasını bilemiyoruz, (1500 ya da 1506 doğumlu) ancak öyküsü bir plan çerçevesinde ilerlediğini gösteriyor. “Mekke’ye bağış yapacağım, köleler bağış yapamıyor” deyip kendini kölelikten azad ettiriyor, sonra da “cariyen değilim, seninle olamam” deyip Kanuni ile evleniyor. Yeraltında yavaş yavaş yapılan plan, Akrep burcunun arketipidir. Açıkça sana meydan okumayan, kendisini sana göstermeyen ama birdenbire örümcek ağı gibi kendini içinde bulduğun durumu simgeler. Akrep bir arketiptir yani bir tipin ilk örneği anlamına gelir. Sabit, yeraltından hareket eden, uzun süre planlı, dayanıklı planının izini sürme gücüne sahip bir tipoloji. Kanuni’yi daha önce hiç yapılmamış şeylere itmeyi başarıyo


Ayrıca Kanuni’nin haritasında düzeni, yapıyı gösteren Satürn ile Hürrem Sultan’ın devrimi, yeniliği gösteren Uranüs gezegeni birleşiyor. O zamana kadar devlette hiç nikâh kıyılmazken, ilk kez nikâh kıyılması sarayda devrim niteliğinde ve Uranüs de devrim gezegeni. Bu gezegenler üst üste geldiğinde düzende devrim niteliği çıkabilir.

En Çok Aranan Haberler