Osmanlı İmparatorluğu köklü ve çok uluslu bir devlet olarak bilinir. Büyük bir imparatorluğu yönetmek kimi zaman karşılıklara neden oluyordu. Bu nedenle Osmanlı’da mali planmada iki farklı takvim kullanılıyordu. Ancak bu içinden çıkılmaz bir sorunu da beraberinde getirdi ve yeni bri kavram oluştur. Sıvış yılı olarak bilinen bu kavram pek çok kişinin kafasını karıştırdı. Peki sıvış yılı nedir?
Osmanlı İmparatorluğu, mali planlamada iki farklı takvim kullanıyordu. Gelirleri güneş takvimine göre toplayan devlet, giderleri ise ay takvimini referans alarak belirliyordu. Ancak bu noktada büyük bir problem oluştu. Çünkü 33 güneş yılının karşılığı olarak 34 kameri yıla denk geliyordu. Bu da bir yıl açıkta kalması anlamına geliyordu. Osmanlı Devleti, o sene hiçbir vergi almaksızın bütçesinden harcamak zorunda kalıyordu. Hicri takvim esaslı maaş ödenen ulufelerin maaşları bütçede büyük bir açığa neden oluyordu.
Osmanlı İmparatorluğu’nda her 33 yılda bir o yıl hiç yaşanmamış kabul ediliyor ve hicri takvimden bir sene atlanıyordu. Devlet bu durumu o yılı yaşanmamış kabul ederek çözüm buldu. Çözüme ise sıvış yılı adı verildi. Osmanlı tarihinde sıvış yılı özellikle bütçe açısından sıkıntı yaratan bir yıldı. Daha net anlatmak gerekirse her 33 yılda; 32 adet vergi geliri alınıyor ancak 33 adet maaş ödemesi gerçekleşiyordu. 33 yılda, 32 adet vergi geliri alınması öte yandan 33 adet maaş ödemesi gerçekleşmesi Osmanlı mali dengesini alt üst ediyordu. Denklik sağlamak için çözümler düşünülmeye başlanmıştı.Bu durum devlet bütçesinde yaklaşık yüzde 30 finansman ihtiyaca sebep oluyordu.
Osmanlı Devleti döneminde meydana gelen tüm askeri ayaklanmalar sıvış yılında oluyordu. Sıvış yılı sebebiyle ortaya çıkan ilk isyan Buçuktepe İsyanı’dır. İkinci Murad’ın, oğlu Mehmet’i tahta çıkarmasının ardından vuku bulan ve Mehmet’in tahtı tekrar babasına bırakmak zorunda kaldığı bu yeniçeri isyanı, yeniçerilerin maaşlarına buçuk oranda zam yapılmasıyla son bulmuştur. Yeniçerinin problemi tahta bir çocuğun çıkmış olması değildir aslında. Dertleri ulufedir ve maaşlarının verilmeme sebebi de bu dönemin sıvış yılına denk gelmesidir. İkinci Osman’ın katlinden Vaka-yi Hayriye’ye kadar daha birçok olay sıvış yılına denk gelir.
Devlet bu duruma çare bulmak için sürekli zam ve devalüasyon gibi çözümlere başvurmuştur. Ortaya atılan çözümler Osmanlı’nın çöküşünde etkili olmuştur.