Mynet Trend

BİZE ULAŞIN

Osmanlı Ordusunda General Olmasına Ramak Kalan Fransız: Napolyon Bonapart

İnsan "acaba olsa ne olurdu" diye sormaktan kendini alamıyor...

Osmanlı Ordusunda General Olmasına Ramak Kalan Fransız: Napolyon Bonapart

Sezar'dan sonra Avrupa'nın yetiştirdiği en büyük komutan olarak nitelendirilen Napolyon, 1795 yılının Ağustos ayında Osmanlı İmparatorluğu için görev almak istemiş hatta bunun kıyısından dönmüş. Hem el yazması günlüğünde hem de kardeşine yazdığı mektupta bu olaydan bahseden Fransız askerin isteği, biri kont biri meclis üyesi 2 makam sahibi tarafından reddedilmiş.

Peki biz bunu nereden öğreniyoruz? (Maalesef) 1840 yılında yayınlanmasına rağmen dilimize 4 sene önce kazandırılan, Alman tarihçi Johann Wilhelm Zinkeisen’in “Osmanlı İmparatorluğu Tarihi” isimli eserinden...

Olayın ayrıntıları çok ilginç.

O zamanlar Fransız Ordusu'nda (üstelik 26 yaşında) Tuğgeneral rütbesinde olan Napolyon, 1795 yılının ağustos ayında komutanlarına başvurarak Osmanlı Ordusu'nda görev yapmak istediğini belirtiyor.

Gerekçe olarak "Rusya ve Avusturya'nın soğuk savaş dönemine girdiğini, bu sebeple Osmanlı'nın askeri anlamda güçlendirilmesi gerektiğini" söylüyor. Komutanları her ne kadar bunun doğru olduğunu düşünse de, ileride imparatorluğun başına geçecek olan genç adamın ülkesinde daha yararlı olacağı kanısına vararak Osmanlı'ya yollamıyor ve rütbesini yükseltip ülke içinde görev almasında karar kılıyor.

Napolyon günlüğünde bu olaya yer ayırmış...

Genç asker, Zinkeisen'in eserinde yer alan günlüklerinde olayı şöyle anlatmış.

“...Rusya İmparatoriçesi ile Avusturya arasındaki ilişkiler gittikçe sıkıntılı bir döneme girdi. Böyle bir gelişmeden Fransa da istifade etmeli ve Osmanlı devletinin askerî gücünü daha caydırıcı hâle getirmek için kendine düşen herşeyi yapmalıdır. Bu şekilde hareket, Fransa’nın menfaatinedir. Osmanlı devleti kalabalık bir orduya ve cesur askerlere sahip ama savaş sanatının kuralları konusunda çok cahil. Harbin kazanılması için uygulanan modern taktiklerde, müstahkem mevkilerin elegeçirilmesinde ve savunmada son derece etkili olan topçu birliklerinin faydası ve düzenlenmesi gibi konular Osmanlı devletinde henüz bebeklik aşamasında bulunuyor. Durumun farkında olan Bâbıâli, birçok defa bizden defa topçu ve istihkâm subayı talebinde bulundu. Şu anda taleplerinin bir bölümünü yerine getiriyoruz ama gidenlerin sayısının az ve eğitimlerinin de mükemmel olmaması yüzünden, kâfi bir netice almak zor.

Çeşitli durumlarda, özellikle de Toulon kuşatması sırasında topçumuza kumanda eden ve bu görevinde sağladığı başarı ile belli bir şöhret kazanmış olan General Bonapart, Osmanlı devletine müracaat ederek ordularında görev alabileceğini bildirdi. Kabul edildiği takdirde, yanında savaş ilminde yeterli seviyeye gelmiş altı veya yedi subay götürecek. Yeni kariyerinde Türk ordularını caydırıcı seviyeye yükseltip Türk İmparatorluğu’ndaki müstahkem mevkilerin savunmasını mükemmel hâle getirebilirse, vatanına önemli bir hizmet yapmış olacağına inanacak...”

(Napolyon Bonapart günlüğünde kendinden 3. şahıs olarak bahsedermiş)

Kardeşine yolladığı mektupta da bu isteğini dile getirmiş...

Başvurudan hemen önce kardeşine bir mektup yazan genç asker;

"Talep ettiğim takdirde, hükümetin temsilcisi olarak Büyük Sultan’ın topçusunu düzenlemek üzere ve topçu generali olarak iyi bir maaş, diplomatik unvan ve iyi kabul görme şartlarıyla Osmanlı devletine gitme imkânını elde edeceğim. Benimle beraber gelebilmen için seni konsolos, kuzenim Villeneuve’u da mühendis tayin ettireceğim. Bu takdirde hareketimden bir ay önce Cenova’da olacağım. Yola çıkacağımız zaman Livourne’a beraberce gideriz. Yanımda beş veya yedi subay daha olacak. Ama, ordunun hem idaresinde hem de harekât planlarında benden istifade etmek isteyen ve hakkımda çok iyi düşünceler taşıyan Halk Kurtuluş Komitesi’nin,Osmanlı devletine gitmem konusunda bana izin vermeyeceğini sanıyorum. Bakalım, göreceğiz”.

Kaderin cilvesi; 3 yıl sonra Osmanlı İmparatorluğu toprağı olan Mısır'a saldırıyor

Olayın üzerinden 3 yıl geçtikten sonra 1798 yılında, ordusu ile beraber Mısır'a saldıran fakat Osmanlı ve İngiliz Orduları tarafından geri püskürtülüp Paris'e dönen komutan 1804 yılında İmparator oluyor ve 10 yıl boyunca tahtta oturuyor.

1815 yılında ise o çok ünlü Waterloo yenilgisini alıyor ve Saint Helena Adası'na sürgün ediliyor. 6 sene sonra zehirlenerek hayatını kaybediyor.

Düşünsenize acaba bu isteği kabul olsa ve Osmanlı Ordusu'nda rütbeli bir subay olarak çalışsa tarih nasıl şekillenirdi?

Bunu asla bilemeyeceğiz :)

En Çok Aranan Haberler