İSTANBUL (AA) - Suna ve İnan Kıraç Vakfı Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri Koleksiyonu kapsamında, araştırmacı Avner Wishnitzer, dönemin zaman algısına odaklanan "Osmanlı Zamanına Dönüş" başlıklı konferans verdi.
Pera Müzesi Oditoryumu'ndaki etkinlikte konuşan geç Osmanlı döneminin sosyal ve kültürel tarihi alanında uzman Avner Wishnitzer, Osmanlı'da zaman anlayışının geleneksel ve dini bir anlayış olduğunu ve 19. yüzyılda bu anlayışın değişmeye başladığını söyledi.
Wishnitzer, zaman algısının birtakım alışkanlıklar ve geleneklerle oluştuğunu belirterek, "Geçmiş tarihlerde zaman, bir kavram olarak değil, davranışlar bütünü olarak görülüyordu. Osmanlı'nın zaman kavramı, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren değişmeye başladı. Zamanın gündelik yaşama yansıması kavramsal anlamını değiştirdi." dedi.
- "İnsanlar güneşin batışıyla beraber saatlerini 12.00'ye ayarlıyorlardı"
Osmanlı'nın ilk zamanlarında, zaman anlayışının müneccim ve gökbilimciler tarafından kavramsallaştığına dikkat çeken Wishnitzer, "Mekanik saatlerin kullanılmaya başladığı dönemlerde ise Osmanlı halkının saat tayini, Avrupalılardan farklı olarak devam etti. Çünkü İslam'da gün, güneş batınca başlıyor ve insanlar güneşin batışıyla beraber saatlerini 12.00'ye ayarlıyorlardı. Osmanlı'daki zaman anlayışı Avrupa'daki saat ve zaman anlayışıyla büsbütün farklıydı." diye konuştu.
Wishnitzer, Osmanlı Devleti'nin "Nizam-ı Alem" kavramıyla hem politik hem de sosyolojik olarak zamanı tanımladığına işaret ederek, "Zaman kavramının diğer bir tanımı da vakittir. Ancak vakit kavramı, zaman kavramından farklı olarak daha özel bir anlamı içerir. Vakit, zamanın içindedir, diyebiliriz. Osmanlı'da muvakkitlik adında bir meslek vardı. Zamanın önemi ve doğru kullanımı konusunda halk Osmanlı'nın son dönemlerine kadar çok bilinçliydi." dedi.
- "Zamanı doğru kullanmak ilerlemenin temel unsuru olarak kabul ediliyordu"
Osmanlı padişahlarından III. Selim'in zaman kavramının anlaşılması ve saat konusunda belirli reformlar yaptığını ifade eden Wishnitzer, şunları kaydetti:
"Zamanın farklı bir şekilde örgütlenmesi ihtiyacı doğmaya başlayınca, merkezi idare iş gücünü tarif etmek gibi çeşitli görevler edinmişti. Bu tarifin içinde çalışma zamanı ve sürelerin belirlenmesi gibi konular, yeni reformları ihtiyaç haline getirdi. II. Abdülhamit döneminde şehir meydanlarına çok sayıda saat kulesi inşa edilmesi de bu reformların devamı niteliğinde görülebilir.
Buna bağlı olarak toplumun zaman algısı da gelişmeye başladı. Medeniyete doğru evrildi. Zamanı doğru kullanmak bu yıllarda ilerlemenin temel unsuru olarak kabul ediliyordu. Osmanlı'nın son döneminde entelektüeller, vaktin kıymeti üzerine yazılar kaleme alıyor, medeniyeti ve modernliği roman, hikaye ve şiirlerinde zamanı doğru kullanmak şeklinde değerlendiriyorlardı."
20. yüzyılın başlarında da topluma zamanı doğru kullanmayı tavsiye eden yazıların dergiler ve okul kitaplarında yer aldığını aktaran Wishnitzer, "Geçen süre içinde, zamanın gökbilimsel bir olgu olduğu ve ancak öyle anlaşılabildiği dönemlerden sadece mekanik zaman aletlerinden istifade edilerek anlaşıldığı dönemlere gelindi. Soyut bir kavram olan zaman, bir saatin mekanik olarak varlığıyla, insanların zamanı algılama biçimlerini de değiştirdi." değerlendirmesinde bulundu.