SPOR

Osmanlıspor-Galatasaray maçını spor yazarları değerlendirdi

Spor Toto Süper Lig'in 2. haftasında Osmanlıspor'u deplasmanda 3-1 mağlup ederek 2'de 2 yapan Galatasaray'ı değerlendiren usta kalemler, Galatasaray'a övgüler yağdırdı. Galatasaray'ın temposu nedeniyle teknik direktör Igor Tudor'a övgüler yağdıran spor yazarları, sarı-kırmızılıların ligin şu an için en pozitif futbol oynayan takımı olduğunu savundular.

Osmanlıspor-Galatasaray maçını spor yazarları değerlendirdi

Spor yazarları, Galatasaray'ın deplasmanda Osmanlıspor'u 3-1 mağlup ettiği karşılaşmanın ardından değerlendirmelerde bulundu.

İşte o görüşler:

TUDOR'UN HAKKI (ŞANSAL BÜYÜKA)

Galatasaray’da öyle bir kalite var ki, Belhanda’nın o pasları vermesi, Gomis’in o füzeleri çıkarması, Ndiaye’nin slalomları, Mariano’nun hücum bindirmeleri için Igor Tudor’a ihtiyaçları yok. Hoca kim olursa olsun, bunları yapacak kaliteleri var. Ama bu kadar kreatif ve kaliteli adamı bu kadar kısa sürede “savaşan” adam haline getirmek, bu kadar koşturmak, böyle bir coşkuyu yakalamak... İşte orada duralım ve Igor Tudor’un hakkını teslim edelim.

Geçen yılı hatırlayalım... Rakibin yanında sadece “refakat” koşuları yapan, adeta ayıp olmasın diye rakibe temas bile etmeyen “buyrun geçin” diyen Galatasaraylı oyuncular. şimdi “Pitbull” gibi saldırıyorlar. Kaptırdıkları topu geri almaları 8-10 saniyeyi bile geçmiyor. Üstelik rakip kafasını kaldırdığında, başında en az 2-3 Galatasaraylı oyuncu görüyor. Nefes bile alamıyorlar, hemen yanındaki takım arkadaşına topu atma fırsatını bile bulamıyorlar.

Bir kere ne olursa olsun, Galatasaray’ın bu sağ kanadı herkesi “felç” eder. Önde Rodrigues, arkadan nefes almadan bindiren Mariano, hemen yanlarında Ndiaye, yetmedi, Fernando... Birini kessen, diğerini durdursan, üçüncü-dördüncüsü “bela” gibi başında... Galatasaray bu sağ kanattan adeta “Çin ordusu” gibi saldırıyor. Sonra o Gomis nedir öyle... Adamın ayaklarından şut değil, sanki “füze” çıkıyor...

Sonuçta baktığınızda hücum anlayışı ve yaratıcılığı ile özellikle ilk yarıda göz kamaştıran bir Galatasaray izlerken, savunma anlayışına “eyvah, eyvah” dedirtti. Her şeye rağmen ortada geçen yıldan farklı bir Galatasaray var. İki maçta 7 gol atıp 6 puan toplayan, yeni santrforuyla gene 2 maçta 3 golle taraftarlarını selamlayan bir Galatasaray... Taraftarlar gönlünü rahat tutsun. Bu Galatasaray asla geçen yılların hayal kırıklığı yaratan Galatasaray’ı olmaz...

ÇARESİZCE KAYBEDİYOR (HAKAN ÜNSAL)

Galatasaray’ın iki maçta en dikkat çekici ve etkili yanı orta sahada yapılan tavizsiz ve sert pres. Kaptırılan toptan sonra Ndiaye, Belhanda, Fernando ve Tolga ile yapılan pres, sahanın bir başka bölgesinde en az 3 oyuncu ile yapılınca rakip çaresizce topu kaybediyor. Bu pres gücünde ve fiziki kalitede, sezonu çok erken açmanın etkili olduğunu unutmayalım.

Geçen sene de Galatasaray topa ve oyuna hakim bir takımdı. Topla oynama yüzdeleri iyiydi. Ama bu sene bir başka büyük fark var ki, o da topa ve oyuna hakim olmanın ötesine geçip rakibe de hakim olmaya başladı. Topa, oyuna ve rakibe hükmeden, istediği şekile sokan bir takım oldu. Bunda yapılan etkili prese öne çıkarak destek veren Maicon ve defansın da katkısı büyük. Geri kaçmak yerine, öne hızlı oynayan takıma orta sahaya kadar çıkarak destek veren ve takımın ekonomik oynamasını sağlayan savunma doğru iş yapıyor.

Takımda kaliteli oyuncuların sayısı fazlalaşınca Tudor’un da işi kolaylaşıyor. Baksanıza Tolga neler yapıyor... Çevresinde yetenekli oyuncular olunca daha fazla verim veriyor. Benzer durum Tudor için de geçerli. Şimdi elinde kaliteli ve kendilerini ispat çabasında olan oyuncular var. Bu oyuncuların performansı lige yansıyınca Tudor’un geçen sezon yaptıkları unutulacak ve kötü imajı silinecek.

24 PUANI OLABİLİR (SERHAT ULUEREN)

Sadece ‘annesinin liginde’ oynayacak olan G.Saray, sezon içinde büyük sıkıntılar yaşayacak olmasına rağmen şampiyonluğu kapabilir. Orta alandaki Tolga-Ndiaye-Fernando üçlüsüne biraz olsun Belhanda ve iyileştikten sonra Feghouli ayak uydurursa 9. haftaki F.Bahçe maçına kadar G.Saray’ın 24 puanı olabilir. Kabul edelim, ligimizin temposu çok düşük ve maçlar sıkıcı. Ama G.Saray’ı izlerken keyif alıyorum, heyecan yaşıyorum, aynı geçen sezon Beşiktaş’ın maçlarında olduğu gibi.

Gomis'in ceza sahasındaki fırsatçılığı, Garry Rodrigues’in sprintleri ve pasları, Ndiaye’nin bindirmeleri, Belhanda’nın şık çalımları, Maicon’un kademesi, Muslera’nın güven veren kurtarışları inanıyorum ki G.Saraylılar’ı mutlu ediyor. Evet tempoları şimdilik 55-60 dakika... Evet kalelerinde bazen acemice büyük hatalar yapıyorlar, ikramlar veriyorlar ama yine de bu ligin favorisi G.Saray’dır.

Her şeye rağmen Tudor kalsa da gönderilse de son 2 sezona oranla çok olumlu sinyaller var G.Saray’da. İlk dakikadan itibaren maça asılacaklarını, kazanacaklarını hissettiriyorlar ve rakibe korku salıyorlar.

AÇ KURTLAR GİBİ (AHMET ÇAKAR)

Galatasaray maça adeta golle başladı. Bir yan topta Maicon kafayı iyi vurdu ve Galatasaray'ı öne geçirdi. Bu dakikadan sonra devre sonuna kadar aç kurtlar gibiydiler. Osmanlıspor kafayı çeviremedi. İnanılmaz bir pres, inanılmaz bir baskı ile Galatasaray kaybettiği her topu tekrar geri kazandı. Üstelik ilk yarı Galatasaray, sol kanadı hiç kullanamazken, sağ kanadı yolgeçen hanı gibi kullanmaya başladı.

Son 20-25 dakika o istekli, teknik kapasitesi yüksek, disiplinli oynayan Galatasaray yok oluverdi. Bu arada golü de yediler. Galatasaray hemen her maçta yan toptan bir gol yiyor. Ama sonrası yedikleri golden de kötüydü. Topu tutamadılar ve Osmanlıspor çok rahat gelmeye başladı. Hele hele Serdar Aziz'in ayağındaki topu rakibine 'al da at' dercesine bıraktığı pozisyon gol olsa, maç büyük sıkıntıya girerdi.

Şayet bu gol olsa ve maç 3-2'ye gelse son 10-15 dakika Galatasaray büyük panik yaşayacaktı. Coşku ve istek büyük, pres de öyle ama zaman zaman bol pas yaparak topun ayakta kalması lazım. İşte Galatasaray son 15-20 dakikada bunu hiç beceremedi. Sonuçta Galatasaray, 2'de 2 yaptı ama tam olarak hazırlar mı, 'evet' diyemiyoruz.

MAESTRO GİBİ (LEVENT TÜZEMEN)

Galatasaray Ujfalusi-Selçuk-Melo- Elmander'den oluşan muhteşem omurgasını yıllar sonra nihayet Maicon- Fernando-Ndiaye-Gomis'le yeniden oluşturdu. Fernando orta alanda Galatasaray'ın "Oyun kalbi ve şifresi" oldu. Brezilyalı yıldız, oyunu orta alanda radar gibi gözlemliyor, müthiş tecrübesi, yüksek tekniği, aklı, sakinliği ve etkili pas kullanmasıyla arkadaşlarını "Maestro" gibi yönetiyor.

Galatasaraylı oyuncuların en büyük özelliği istekli, arzulu ve coşkulu oynamaları. Başta Belhanda olmak üzere oyuncular pas trafiğine girdiklerinde hemen herkes boş alana kaçıyor ve top istiyor. Bu yer değişimi, rakip takımın pozisyon almasını engelliyor. Galatasaray'da kimse, "burnu havada" davranmıyor, her oyuncu mütevazı davranış sergilerken, herkes birbirine yardım ediyor ve top rakibe geçtiğinde yine herkes savunmaya yardım etmek için geriye çabuk dönmeye özen gösteriyor.

Galatasaraylı oyuncularda 'Biz bu maçı kazandık' rehaveti oluşunca Osmanlıspor, Serdar Gürler ile morallendi ve Galatasaray'a önde baskı kurmaya başladı. Tudor oyuna müdahale etmeli ve öğrencilerine, "Topa basın, tempo yapmayın, mesafeleri uzatmayın" demeliydi. 15 dakikalık Osmanlı baskısında Galatasaray savunmasının başı bir hayli ağrıdı. Üçüncü gol gelmemiş olsaydı Galatasaray büyük sıkıntı yaşardı.

MUHTEŞEM TAKIM (OSMAN ŞENHER)

Taraftarın özlediği takım yavaş yavaş ortaya çıkıyor. 70 dakika sahada öyle bir Galatasaray vardı ki, ister istemez insanın aklına 1996-2000 dönemi geliyor. Takımdaşlık, sahada bütünleşme, her futbolcunun birbirinin kademesine girmesi... Mükemmel bir ekip görüntüsü veren, yerini bulan paslarla oyunu süsleyen, muhteşem bir Cim-Bom seyrettik.

Fernando bu takımın belkemiği. Çok sakin futbol oynuyor. Rakip ataklarda öyle hamleler yapıyor ki, bu çocukta üstün futbol zekası var. Aynı şekilde ofansif anlamda takımına öyle katkı sağlıyor ki, yıllarca taraftar ‘Melo, Melo’ diye hayranlıklarını bildiriyorlardı. Bu Brezilyalı, Felipe Melo’nun çok üstünde bir futbolcu. Belhanda geçen haftadan daha iyiydi. Artık takım birbirini tanımaya başladı. Bir kere ölü toplarda, kornerlerde gözünü diktiği noktaya topu gönderebiliyor. Müthiş bir teknik. İlerleyen haftalarda daha da iyi olacağından kimsenin şüphesi olmasın.

Mariano gerçek anlamda bir sağ bek. 3-5 maç sonra bu futbolcu gerçek temposunu yakaladığı zaman takımına çok büyük katkı sağlayacak. Bir tek aksayan, savruk Serdar Aziz’i gördüm. Bilemiyorum sarı-kırmızılı yönetim stoper almayı düşünüyor mu? Ama Serdar Aziz çok önemli hatalar yapıyor. Belki de uzun zamandır oynamadığından maç eksikliği bunları yaptırıyordur.

SENARİST BELHANDA (CEM DİZDAR)

Galatasaray, yegane hücum planını ‘tesadüfi pozisyon’a emanet eden Osmanlıspor karşısında ilk devre boyunca yüksek yüzdeyle oynayarak maçı kopardı. Özellikle Linnes merkezli çıkışları da, işi bitiren sağ kanattaki Mariano/Rodriques hamlelerini de basit ama işlevsel dokunuşlarla örgütleyen Belhanda devrenin senaristiydi. Fernando/Tolga ikilisi ise set oyunu için sahayı enini kullanarak Osmanlı’yı boşa koşturup rakibin hiçbir şey yapmamasını sağladı.

Bu ritm ve anlayış bize diyordu ki, “İkinci devre de farklı bir şey olmaz”. Olmadı da... Osmanlı kurgusunu emanet ettiği Lawal ve yegane gol seçeneği Serdar Gürler ile yapabileceklerini ikinci devreye emanet etmişti. Gürler bir kaçırdı, bir attı. Ama yetmedi. Ülkenin milli stoperi Serdar Aziz el vermese fazladan bir şeyler yapacak gibi de görünmüyorlardı. Serdar katkılı pozisyondan sonra öne gelir gibi oldular ama skoru da bulmuş Galatasaray’ın güvenli oyunu karşısında cılız ataklar örgütlemekten öteye geçemediler.

‘Zamana ihtiyacı olan’ takımlar arasında ligin ilk iki haftasını yüksek yüzdeyle kayıpsız geçen Galatasaray gelecekteki olası kayıpları için ‘zaman kazandı.’ İki haftada izlediğimiz bu takım İgor Tudor’u her fırsatta protesto etme fırsatı kollayan Galatasaray taraftarları için de ‘öz eleştiri’yi zorunlu kılıyor.

Takım
O
Av
P

En Çok Aranan Haberler