Bebeklik döneminde varlığını gösteren ve ömür boyu devam eden otizm gelişimsel bir bozukluktur. Tedavi edilememekle birlikte çeşitli otizm testi seçenekleri ile tanısı erken konulabilir. Erken tanı ve uygun rehabilitasyon programı otizmlilerin hayata kazandırılmasında büyük rol oynamaktadır.
Otizm, günümüzde en çok karşılaşılan sinir sistemi bozukluklarından biri olarak tanımlanır. Genellikle ilk 3 yaş içinde başlayan ve yaşam boyu devam eden otizm, sözel ve bedensel iletişimi kısıtlayarak kişinin gelişimsel bir bozukluk yaşamasına sebep olur. Otizmli olan kişilerin %70’inde zeka geriliği görülür. %10’unda da üstün zeka özellikleri vardır. Otizmin beraberinde dikkat eksikliği, duygu bozuklukları, epilepsi gibi rahatsızlıkları da getirebilir.
Tam olarak nedeni bilinmemekle birlikte otizmin genetik olduğu düşünülür. Bunun dışında çevresel faktörler de otizmin varlığında etkilidir. Doğum öncesi annedeki korku, panik, ruhsal sorun yaşama gibi durumlar çocukta otizmin oluşmasına sebep olabilir. Yine anne karnında oluşabilen otizm nedenleri arasında kızamıkçık virüsü gelebilmektedir. Doğum sonrasında oluşabilen otizm ise bebeğin duygusal açıdan yalnız bırakılması ile ilgilidir. İhmal ve ilgisizlik bebekte otizme yol açabilir. Bazı sağlık problemleri de en az ruhsal problemler kadar otizmin meydana gelmesinde önemli bir etkiye sahiptir. Kas distrofisi, down sendromu, serebral palsi, infantil spazmlar, frajil X sendromu, tüberoz skleroz ve rett sendromu gibi sendromların da otizm ile bağı vardır.
Otizm çeşitleri genel itibarıyla şu şekilde sınıflandırılırabilir:
Otizm belirtileri gösteren ama tamamen otizm diye tanımlanamayacak şekilde belirti gösteren çocuklara A tipik otizm tanısı konur. Bu çeşit otizmde çocuklar hafif belirtiler gösterir.
Beynin işleyişini etkileyen nörolojik sorunlar gösteren bebeklere konan tanı otizm spektrum bozukluğudur. Genelde doğuştan gelen bir rahatsızlıktır.
18 aya kadar normal bir gelişim süreci gösterdikten sonra gerileme sürecine girmesiyle başlayan otizm çeşidine rett sendromu denir.
3 yaşından itibaren iletişim becerilerinde gelişme olmayan çocuklarda ise çocukluk çağının dezintegratif bozukluğu vardır.
Asperger bozukluğu diye tanımlanan otizm çeşidi çocukluk döneminde anlaşılır ve içe kapanmaya bağlı iletişim sorunları gözlenir.
Frajil X sendromu isimli otizm çeşidinde x kromozomu ile ilgili bir gerileme söz konusudur. Bu tür rahatsızlıkta öğrenme güçlüğü çekildiği tespit edilmiştir.
Bir başka otizm çeşidi çocukluk şizofrenisidir. Gerçek dünyayla olan bağı kesen çocuk bu hastalıkta genelde halüsinasyon görür.
Son rahatsızlık çeşidi ise kekemelik veya tekdüze ses ile konuşma belirtileri gösteren ve konuşma bozukluğu diye adlandırılan gelişimsel disfazi isimli otizm çeşididir.
Otizmin belirtilerini kısaca;
En sık rastlanan rahatsızlıklardan biri olarak bilinen otizm, yapılan araştırmalara göre dünyada her 59 çocuktan birinde görülür. Türkiye’de ise 550.000 çocuğun otizmli olduğu tespit edilmiştir. Bu sayının 140.000’i 0 - 14 yaş grubundan oluşur. Ayrıca erkek çocukların kız çocuklara nazaran otizme yakalanma olasılığı 3 - 4 kat daha fazladır.
Otizmli çocuklar birtakım belirtiler gösterdiği için aileleri genellikle bu durumu fark eder. Ailelerin yarısı 18 aylıktan sonra otizmli çocuğun davranışları fark ederken az sayıda aile de 24 aylıktan sonra bu durumu fark eder.
Her türlü rahatsızlıkta olduğu gibi otizmde de erken tanı ve teşhis önemlidir. Erken teşhis ile otizm belirtileri %70’e varan oranlarla azaltılabilir. Teşhis için yapılması gereken otizm testi yaptırmaktır. Belirtiler ve çocuğun kişisel özellikleri göze alınarak bazı otizm testleri uygulanır. Bunlar; Cars derecelendirme sistemi, M-Chat, otizm tarama testi, iki yaş için arama testi olarak sınıflandırılabilir. Yapılan testler sonucu çocuğun hangi otizm çeşidine sahip olduğu tespit edilir.
Otizmli bir kişiye yapılan tedavinin amacı kişinin bireysel becerilerini geliştirmek ve kişiyi sosyal hayata kazandırmaktır. Otizmli kişilere davranışsal eğitim ve özel terapiler ile tedavi uygulanabilir. Bunun yanı sıra otizmde beslenme modelinin de iyileştirilmesi belirtilerin hafiflediğini göstermiştir. Konuşma terapisi, motor yetenekleri geliştirmeyi sağlayacak terapiler, sosyal iletişimi artırmaya yönelik terapiler gibi birçok tedavi yöntemi bulunur. Otizmlilere uygulanan tedaviler genellikle terapi şeklinde olsa da depresyon, dikkat eksikliği, obsesif kompulsif bozukluk, hiperaktivite gibi rahatsızlıklar mevcut ise bir uzman eşliğinde ilaç tedavisi uygulanır.
Otizmli çocuğa sahip bir anne - baba öncelikle çocuğunun kişisel özelliklerini tanımalı ve tedavi sürecine kendi de dahil olmalıdır. Çünkü uyum sürecinde anne babanın rolü kesinlikle önemlidir. Bu durum çocuğun güvenini de artıracaktır. Çocuğun özgüvenini desteklemek, aşırı korumacı olmaktan kaçınmak, çocuk ile ilgilenen kişilerin seçimini doğru yapmak, çocuğu sosyalleştirmeye çalışmak gibi hareketler tedavi sürecinde önemi yadsınamayacak uygulamalar olacaktır.
Otizm eğitim uygulamaları çok önemlidir ve bu eğitimler mutlaka terapi ve tedavi ile senkronize bir biçimde uygulanmalıdır. Eğitim uygulamaları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı özel kuruluşlar tarafından sağlanmaktadır. Burada amaç terapi ile kazandırılan becerilerin pekiştirilmesi ve çocukların kendi başlarına bilgi, pratik edinecek hâle getirilmesidir.