LONDRA (ANKA) - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Londra ziyareti öncesi İngiliz The Sunday Telegraph ile yaptığı mülakatta Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a seslendirerek “Akdeniz’in sahillerinde otoriter rejimler, hesap verebilirliği veya şeffaflığı olmayan tek partili sistemlere artık yer olmadığına kuvvetle inanıyorum” dedi. İngiltere’de okumuş ve yaşamış olan biri olarak Esad’ın bunu anlaması gerektiğini vurgulayan Gül, Türkiye’nin rejim muhaliflerine ilişkin tutumunu da, “Güçlü ve net bir sesle diyoruz ki halkın meşru talepleri, bizim tarafımızdan destekleniyor. Onlara, toplantılarını ve görüşmelerini hür bir ortamda yapmalarına olanak veriyoruz ve diplomatik bir platform sağlıyoruz” sözleriyle anlattı.
İngiltere’nin önde gelen Pazar gazetelerinden The Sunday Telegraph’dan Harriet Alexander ile Ankara’da yaptığı söyleşi sırasında Gül, Suriye’den Türkiye'nin AB üyeliği hedefine kadar birçok güncel konuyu değerlendirdi.
Gazete, bölgede yaşanan drama rağmen Abdullah Gül’ün “Türkiye’nin zamanının geldiğine inandığını belirttiği mülakat sırasında Gül “Asya ile Avrupa arasındayız, bir köprü gibiyiz. Bazılarımız Asya’da, bazılarımız Avrupa’da. Her iki tarafın tam merkezindeyiz” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin AB’ye kabul edilmesi gereğini vurgularken de “Türkiye’nin Avrupa’nın doğal bir parçasıdır” dedi. Gül, Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve NATO üyesi olan Türkiye’nin aynı zamanda Avrupa’nın kültürü ve sanatının bir parçası olduğuna dikkat çekti.
-AB’DEKİ “DAR GÖRÜŞLÜ” KİŞİLER-
Türkiye’nin AB yolunda karşılaştığı engellere de değinen Gül, bazı AB liderlerini “yapay” kaygıları yarattıkları için eleştirirken “Dar görüşlü ve stratejik perspektiften yoksun olan bazı kişiler, Türkiye’nin üyeliği bir yük gibi değerlendiriyorlar” dedikten sonra şöyle devam etti:
“Ancak 30 yıl, 60 yıl ileri düşünebilenler, ekonomide değişen trenleri ve değişen güç merkezleri konusunda düşünebilenler, Türkiye’nin, Avrupa’nın mevcut gücüne ne radar güç katabileceğini anlayabiliyorlar.”
Abdullah Gül, geçmişte, Türkiye’nin, NATO’nun güçlü ve eski bir üyesi olarak sadece güvenlik perspektifinden değerlendirildiğine dikkat çekerek şunları söyledi:
“Ancak şimdi Türkiye’nin potansiyelini düşünün: Türkiye’nin pozisyonu, varlıkları ile enerji kaynakları açısından yapabileceği değer katkısı, nüfusu, Avrupa’ya sağlayabileceği dinamizmi ve Türkiye’nin büyüme lokomotifi olarak sağlayabileceği büyüme.”
-“AVRUPA’NIN SIKINTILARI GEÇİCİ”
Abdullah Gül, Avrupa Birliği’nde yaşanan sıkıntılara değinirken bu sorunların geçici olduğunu belirterek “Karmaşayı görüyoruz ancak bunun Avrupa Birliği içinde, geçici bir durum olacağına inanıyoruz. Ve müzakerelere stratejik bir vizyonla yaklaşıyoruz ve çok kararlıyız” şeklinde konuştu.
-“İRAN’LA NÜKLEER SORUNUNDA KATALİZÖR OLMAYA ÇALIŞIYORUZ”-
Cumhurbaşkanı Gül, mülakat sırasında İran ile Batı arasındaki tırmanan gerginliğini de değerlendirdi. İran’ın, potansiyeli, tarihi ve kültürüyle bölgede çok önemli bir ülke olduğunu vurgulayan Gül, “Durum, bir bakıma, diğer bir Soğuş Savaş’a dönüşmektedir. Ve bu nedenle İran ile Batı dünyası arasındaki güven eksikliğini yok etmeye ve örneğin nükleer mesele ile ilgili bir katalizör olarak davranmaya çalışıyoruz” dedi.
Gazetenin İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad’a güvenip güvenmediği sorusu üzerine Gül, bundan çok Türkiye’nin pozisyonunun, daha çok İran ile çok açık ve samimi görüşmeleri yapabilme pozisyonunun olduğu karşılığını verdi.
-“İRAN İÇİNDE BİRÇOK GÜÇ MERKEZİ VAR”-
Abdullah Gül, “İran dediğimizde bu sadece hükümet değil. İran içerisinde birçok güç merkezi vardır ve bizim tüm bu farklı çevrelerle görüşebilme kabiliyetimizin çok değerli olduğuna inanıyorum” sözlerini kullandı. Gül şöyle devam etti:
“Belki ilk defa, kendi sözlerimle o kadar açık bir biçimde ifade ediyorum. İran’ın farklı güç merkezleri vardır. Hükümet, meclis, parlamento, dini liderler. Diğeri de ordudur.”
-“ARTIK OTORİTER REJİMLERİN YERİ YOK”-
Mülakat sırasında Türkiye’nin, Suriye konusunda önemli bir rolünün olduğuna inancını da dile getiren Gül, “ Akdeniz’in sahillerinde otoriter rejimler, hesap verebilirliği veya şeffaflığı olmayan tek partili sistemlere artık bir yer olmadığına kuvvetle inanıyorum” dedi. İngiltere’de okumuş ve yaşamış olan biri olarak Suriye Cumhurbaşkanı Esad’ın bunu anlaması gerektiğini ifade eden Gül, şunları söyledi:
“Ona acele et ve reform temposunu hızlandır tavsiyesinde bulunduk. Aksine, değişim lideri kendisi değilse eğer o zaman işlerin çok kötüye gider, diye söyledik ona.
Herhangi bir hareketin kökleri, ülkenin halkı arasında olduğu zaman, korku duvarları yıkıldığı zaman, o zaman sonuç çok açıktır.”
-“HALKIN MEŞRU TALEPLERİNİ DESTEKLİYORUZ”-
The Sunday Telegraph, Cumhurbaşkanı Gül’ün, Türkiye’nin Esad rejimine saldırmaya hazırlanan silahlı isyancılara zımnen destek verdiği, silahlı bir saldırının planlandığı iddialarını reddederken Türkiye’nin rejim muhaliflerini hoş karşıladığını kabul ettiğini yazdıktan sonra Gül’ün bu sözlerine de yer verdi:
“Güçlü ve net bir sesle diyoruz ki halkın meşru talepleri, bizim tarafımızdan destekleniyor. Onlara, toplantılarını ve görüşmelerini hür bir ortamda yapmalarına olanak veriyoruz ve diplomatik bir platform sağlıyoruz.”
-“TÜRKİYE, ORTADOĞU ÜLKELERİ İÇİN İLHAM MERKEZİ”-
Abdullah Gül, “Türkiye, Ortadoğu’daki ülkeler için bir ilham merkezidir” derken Ortadoğu’nun ülkelerinin Müslüman bir ülke olduğu için Türkiye’deki gelişmeleri yakından izlediklerini vurguladı. Gül şu değerlendirmesini de yaptı:
“Türkiye, demokratik standartları, hukuk üstlüğünü ve ekonomik hayatta başarılar elde edebiliyorsa eğer ‘neden biz aynı şeyi başarmayalım’ diye soruyorlar. Bunu sorgulamaya başlıyorlar. Ve bu onları harekete geçiriyor. Ve ben bunun büyük bir katkı olduğuna inanıyorum.”
-TÜRKİYE'NİN GİDEREK DAHA İSLAMİ OLDUĞU KUŞKULARI “TEMELSİZ”-
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin giderek daha İslami olduğu yönündeki görüşlere değinirken de “Son 10 yıl içerisinde hukuk, siyasette ve AB ile konularında birçok reform oldu. Ve bunlara baktığınızda, bu kuşkucu görüşler için bir temel yoktur” dedi. Gül, şöyle devam etti:
“Türkiye’nin geleceği çok açık ve parlaktır ve ülkemizin itibarı, bütün bu gelişmelerin sonucunda büyüdü.
Türkiye’nin bir Müslüman ülkesi olduğunu düşündüğünüzde bütün bu metotları gerçekleştirebilmek, dünyada ve dünya için olağandışı bir başarı öyküsüdür.
Bunun, dünyada verilebilecek eşsiz bir armağan olduğuna inanıyorum.”(ANKA)