Evde bacak bacak üstüne mi atmış vaziyettesiniz? Yoksa bağdaş mı kurdunuz kanepede? Ya da belki otobüstesinizdir, iki büklüm dizlerinizi birleştirmiş şekilde bu yazıyı telefonunuzdan okuyorsunuzdur... Ofis masanızda da olabilirsiniz tabii; hattâ etrafta patron yoksa ayakları masanın üstüne atmışsınızdır belki?
(Tabii bu kadının rahatına aşırı düşkün olduğu bir çırpıda anlaşılıyor...)
Pek sağlıklı olmasa da, gün içinde sürekli oturmak durumundayız. Ofiste, evde, otobüste, metroda, her yerde, her koşulda... Bir düşünün bakalım; sizin en sık başvurduğunuz oturma pozisyonu aşağıdakilerden hangisi?
Bir bakın bakalım, nasıl insanlarmışsınız :)
Ninelerimizin neden 80'li 90'lı yaşlara kadar yaşayabildiler. Tıp da inanılmaz gelişti üstelik amma, bizde o yaşları göremeyecekmişiz gibi bir his var... Bugüne kadar bunun sebebini şehrin sağlıksız havasına, ninelerimiz gibi tertemiz köy besinleriyle beslenemememize bağlıyorduk; meğer bir sebebi daha varmış: Onlar kadar bağdaş kurmuyoruz!
Bağdaş kurmak yeni fikirlere açık olanların, kaygısız, gamsız olanların sıkça tercih ettiği bir oturma biçimi (anladık mı şimdi?).
İlkokul hocalarımızın sıkça kulağımızı çektikleri, bizi düzeltmeye gayret ettikleri pozisyondu bu: ''Dik otur evladım!'' Hemen ardından da bir cetvel darbesi sırtımıza... (Çocuğa şiddete tabii ki karşıyız, ama kabul edelim; o cetveli hepimiz yedik.)
Ve tabii ki hocalarımız haklıydı, aslında bizi düşünüyorlardı: Çünkü dik oturmak kendine güvenen, güçlü ve güvenilir insanların tercih ettiği oturma biçimi.
Arkanızı yaslanamadığınız yerlerde, kırlarda piknikte belki, belki salonun ahşap döşemesinin üstünde... Eğer bu oturuşu tercih ediyorsanız analitik zekanız ön plana çıkıyor demektir.
Bu oturuşu tercih edenler gördükleri durumu gözlemlemeyi, dahil olmadan dikkatlice tahlil etmeyi severler. Üstelik düşünceli insanlardır, karşılarındakilerin hislerini anlamaya çalışırlar. Böylelikle Steve Jobs hakkında birkaç şey daha öğrenmiş olduk :)
Ve merhaba Beyonce!
Oturduklarında ayak bileklerini üst üste atanlar bir yandan incelikli ve zarif insanlardır, bir yandan da oldukça aklı başındadırlar (işte tam bir Beyonce...) Kendine güvenen insanlar bu pozisyonu sıkça tercih eder, üstelik çevrelerindeki insanları da güvende hissettirmekte üzerlerine yoktur!
Kolları üst üste atmak genelde güç, koruyuculuk ve kendine güven ifade eder...
Fakat zaman zaman korunmaya ihtiyaç hissetme olarak da anlaşılabilir; insan kendini savunmasız hissettiğinde kollarını bağlar, çünkü bu sayede kendini dış dünyaya karşı savunduğu içgüdüsüne sahip olur.
Düşünceli ve utangaç insanlar yapar bunu!
Sakindirler, aklı başındadırlar, mütevazidirler, kibardırlar. Başkalarının hislerine de, söylediklerine de aşırı duyarlıdırlar :)
Bu oturma biçimi tüm dünyada dinlerle birlikte anılır; evrensel olarak dua etme, ibadet etme, yalvarma pozisyonudur diz çökmek... Değil mi ama? Halbuki bu hareketi sık sık yaptığımız, ne kadar sık yaptığımızın pek de farkında olmadığımız bir sebep daha var: Çocuklarla oynamak, onların seviyesine inerek yüzlerine bakabilmek :) Bu pozisyonun kişilik analizi de daha çok bu sebebe dayanıyor aslında:
Diz çökerek oturmayı sıkça tercih edenler hem kendinden eminlerdir, hem de çok yardımseverlerdir. Problemleri çözmeyi, karşılarındakilere liderlik etmeyi severler :)
Görselimize taşımadık belki ama anılarda yaşatmaya kararlıyız; sizin de aklınıza bir yandan da parmaklarının ucunda çiçekli terliğini sallayan komşu teyze gelmedi mi? :)
İşte o komşu teyzeniz hakkında hiç bilmediğiniz şeyler söyleyeceğiz: Bacak bacak üstüne atan, üstüne bir de bacaklarını sallayan insanlar genel olarak dakik ve planlıdırlar. En karmaşık anlarda bile planlarını yapabilirler, verdikleri sözleri tutabilirler, tüm detaylara önem verirler, insanları rahatlıkla okuyabilirler!
Kaynak: Littlethings.com