İSTANBUL (İHA) - İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Manisalı, Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'ye üyelik müzakeresi konusunda "2004 ve 2005'te tarih verip vermeyeceğime karar vereceğim" demesinin "Oyalayacağım" demenin resmen noter senedi ile ispatı anlamına geldiğini belirterek, "Eğer beklenilen tarih verilmezse Türkiye, AB'ye 'Aramızdaki ilişkileri ciddi anlamda değerlendireceğiz' diyebilmeli" dedi.
Kopenhag zirvesini İHA'ya değerlendiren Erol Manisalı, "Avrupa Birliği (AB) 12 aday ülkeye uygulamadığı yöntemleri Türkiye'ye uygulamaya çalışıyor. Halbuki Türkiye'nin bazı adaylardan daha iyi durumda olduğu bilinmektedir. Nice doruğunda dahi Türkiye'ye bir perspektif verilmedi. AB politikasında aday olan bir ülkeye tarih vermenin yeri yok. Türkiye bu konuyla yeni bir oyalanma sürecine girdi. Buna çifte standardın fiilen uygulaması diyebiliriz. Fransa ve Almanya'nın kesin tarih verip vermeme konusunda fikir birliğine varması bugünkü zirveyi etkiledi. Acaba bu gibi fikir birlikteliği başka ülkeler için neden alınmadı? Bu da kara mizah olarak tanımlanabilir" diye konuştu.
Diğer 12 aday ülkede bulunmayan ancak, Türkiye'nin AB ile koşullarında bulunan tek yanlı bir bağımlılık sürecinin devam ettirildiğini ifade eden Manisalı, "Şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin AB ile hukuki, siyasi, ticari statüsü, altyapısı tek yanlı yürütülüyor. Bu sürecin böyle devam etmesi Türkiye'nin iktisadi, ulusal çıkarları ile taban tabana zıttır. Avrupa'nın büyük firmaları kurumsallaşmış haksız rekabetle Türkiye pazarına girdi. Tek yanlı ilişki düzeni Türkiye'yi Avrupa'nın arka bahçesi haline getirdi" dedi.
Tarih konusundaki oyalama sürecinin Türkiye'yi yeni bir politikaya sevk etmesi gerektiğini savunan Manisalı, "Türkiye'nin istediği sonuç alınamazsa, AB'nin Norveç, İsviçre ile yaptığı gibi karşılıklı dengeye dayalı ilişkiler sürdürülebilir. Türkiye, AB ile tek yanlı ilişkide bulunduğundan dolayı Avrupa ile ilişkisi eskiye nazaran bozuluyor. Türkiye'nin AB ile ilişkilerindeki etkinliği bölgesinde etkin bir ülke olabilmekten geçiyor. Böyle bir durumda, AB Türkiye'yi 'Bu ülke bana muhtaç' şeklinde değerlendiremez. Zaten iktisadi itibarımızı zedelemeye çalışıyorlar. Verdiği kadarını alabilen bir ülke konumuna gelmemiz gerekiyor. Gerekirse Serbest Ticaret Bölgesi anlaşması imzalanmalı. Üye olunduğunda bu anlaşma kendiliğinden sona erer" ifadelerini kullandı.