Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi ve Uluslararası Eczacılık Tarihi Birliği Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Halil Tekiner, ‘diyabet’ hastalığının bugün de geçerli olan ilk tanımını yapan hekimin, Osmanlı dönemine ait kaynaklarda ‘Kayserili Arete’ olarak geçen, Kapadokyalı Aretaeus olduğunu söyledi.Osmanlı kaynaklarında ‘Kayserili Arete’, Batı kaynaklarında ise ‘Kapadokyalı Aretaeus’ olarak geçen hekimin, ‘diyabet’in bugün de geçerli olan tanımını yaptığını belirten Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi ve Uluslararası Eczacılık Tarihi Birliği Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Halil Tekiner, “Aretaeus, Antik dönemde yaşamış tıp yazarları arasında adı Hipokrat’tan sonra anılan en önemli isimlerden biri. Milattan sonra ikinci yüzyılda Roma İmparatorluğu’na bağlı Kapadokya eyaletinde doğduğu düşünülüyor. ‘Akut ve Kronik Hastalıkların Nedenleri, Belirtileri ve Tedavileri’ başlıklı sekiz ciltlik bir eser kaleme alan Aretaeus, bu eserinde, astım, epilepsi, tetanos, uterus kanseri, zatürre ve bazı akıl hastalıklarının da aralarında bulunduğu birçok hastalığın klinik bulgularını tanımlamış; sinir sistemi hastalıkları ile akıl hastalıklarını birbirinden ayırmış; baş ağrısı, histeri ve melankoliyi tarif etmiştir. Çölyak hastalığı, difteri ve üfürümün de klinik bulgularını ilk kez tanımlamış ve diyabet hastalığına bu adı vermiştir” diye konuştu.“ARETAEUS TÜRKİYE’Yİ TIP TURİZMİ İÇİN CAZİBE NOKTASI HALİNE GETİREBİLİR”Aretaeus’un tıp tarihinde, tıp biliminin babası olarak bilinen İstanköylü Hipokrat ve deneysel fizyolojinin kurucusu Bergamalı Galen ile birlikte Tıbbın Üç Esası’ndan biri olarak kabul edildiğini dile getiren Yrd. Doç. Dr. Halil Tekiner, Kayseri’nin, Gevher Nesibe Darüşşifası’ndan sonra, Aretaeus ile de tıp turizminde yeni bir alan açabileceğine dikkat çekti.Erciyes Master Planı ve beraberindeki gelişmelerle birlikte Kayserinin Kapadokya’daki turisti kente çekme gücünün arttığını kaydeden Yrd. Doç. Dr. Halil Tekiner, “Ama bunun içerisine, daha meraklı ve entelektüel turistleri dahil edebilecek alt yapımız var. Tıp tarihi konusunda çok zenginiz. Bunun birinci unsuru Gevher Nesibe Darüşşifası. Anadolu’da ayakta kalan en eski hastane burası; 810 yıllık. Öncelikle bunun tanıtımını çok iyi yapmamız lazım. İkincisi Kültepe-Kaniş. Burası da bizim için çok önemli. Ama sadece arkeoloji dünyasında tanınıyor. Oysa buranın da tıp tarihi bakımından tanıtıma ihtiyacı var. Mesela tıbbın babası olarak tanıdığımız Hipokrat İstanköy’de doğduğu için, Uluslararası Tıp Kongresi onun anısına İstanköy’de yapılıyor. Bergama’da da aynı şekilde Bergamalı Galen’den dolayı Uluslararası Psikiyatri Günleri yapılıyor. Kayseri de Kapadokyalı Aretaeus sayesinde tıp turizmi için çok cazip bir merkez olarak tanıtılabilir. Bizler tıp tarihçisi olarak bu görevi üstlenmeliyiz, bunu turizme açacak olan kurumlara da elbette iş düşüyor” ifadelerini kullandı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz