(özel Haber) İş İnsanlarından Ortak Ses:

Diyarbakır’daki iş insanları, son dönemde devam eden çatışmalı ortamın bölge ekonomisine çok fazla zarar verdiğini belirterek, tarafların bir an önce tekrar masaya oturması gerektiğini belirtti.7 Haziran genel seçimlerinin ardından sona eren çözüm süreciyle beraber, hemen her gün çatışmanın eksik olmadığı Diyarbakır’daki iş insanları, çatışmalı ortamla birlikte gelişen sokağa çıkma yasaklarının sonlandırılması gerektiği görüşünde birleşerek, tarafların masaya oturup çözüm sürecine dönülmesi için gereken adımları atmalarını istedi.Konuyla ilgili İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Güneydoğu Genç İş Adamları Derneği (GÜNGİAD) Başkanı Hakan Akbal, Sur’da 125 bin insanın yaşadığını söyledi. Gün içerisinde, iş yerleri, orayı ziyaret edenler, döngü ticareti, bankalarla beraber bu rakamın 250 bine ulaştığını kaydeden Akbal, “Burada çatışmaların yoğun bir şekilde yaşanması bir kere yaşamı ciddi bir şekilde olumsuz bir şekilde etkiliyor. Hastalar tedavi olamıyor, küçük çocukların mama ihtiyacı giderilemiyor” dedi."İLK DEFA, MERKEZDEN MERKEZE GÖÇ OLMAYA BAŞLADI"90’lı yıllarda kırsaldan, köylerden Diyarbakır merkeze doğru veya başka bir kent merkezine doğru göçlerin yaşandığını aktaran Akbal, şöyle konuştu:"90’lı yıllardan bugün ilk kez enteresan bir şekilde çok farklı bir şey oldu, ilk kez merkezden merkeze göç başladı. Sur Diyarbakır’ın merkezi, Diyarbakır’ın merkezinden artık Diyarbakır’ın başka bir merkezine göç başladı. 90’lı yıllarda bu yoktu, ama şimdi böyle bir durum ile karşı karşıyayız. Diyarbakır’da 68 banka var, bunun 14 tanesi Sur’da. Bu bankalarda iş yapamıyor. Sur’daki bankalara borcu olanlar gidip borcunu da ödeyemiyorlar bu anlamda. Yakındır, domino etkisi gibi çok büyük iflaslar zinciri ile karşı karşıya kalacağız. Diyarbakır’da hemen hemen hiç olmadı diyebileceğimiz kadar bir dava olmazdı, o da iflası erteleme davasıydı. Şu anda Diyarbakır’daki mahkemelerde iş dünyasının çok ciddi boyutta iflası erteleme davaları açılmaya başlandı. Kesinlikle bir an evvel tarafların masaya oturması gerekiyor. Yoksa gerçekten bu bölgede, gerek sosyolojik, gerek psikolojik gerekse de ekonomik anlamda son yüzyılın en büyük kırılması, en büyük kendi içinde ekonomik anlamda çok büyük bir olumsuzluk yaşanacak.""SUR’DAKİ ATMOSFER DİYARBAKIR’I AYAKTA TUTAN ATMOSFERDİR"Diyarbakır Sanayici ve İş İnsanları Derneği (DİSİAD) Başkanı Burç Baysal da 24 Temmuz sürecinden bu yana, 150-160 güne yakın bir süredir, Türkiye’deki Kürtlerin yaşadığı bölgelerde 7-8 kentin onlarca ilçesinde ve merkezlerinde sokağa çıkma yasakları ile karşı karşıya olduklarını dile getirdi. Baysal, şu ifadeleri kullandı:"Diyarbakır, gerçekten hem sosyal hem de ekonomik anlamda inanılmaz bir etkileşime inanılmaz kayıplara uğramıştır. Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri UNESCO daimi miras listesine alınmıştı. Tam da bu sorunu konuştuğumuz merkezde oluşan bu tahribat aslında insanlık tarihi açısından da dikkat edilmesi gereken bir şeydir. Bizler tarihimizi dünyanın bütün insanları ile buluşturma yönünde bir hedefle giderken şu an Diyarbakırlıların oralara gidemediği bir ortamdayız. Diyarbakır merkezinin içerisinde olan, tarihin ve kentin kalbi noktasında olan Sur’un içerisinde bulunan durum, topyekun olarak Diyarbakır ve Diyarbakır’a bağlı bütün bölgeleri etkilediği herkes tarafından görülmeli. Orada dönen ticaret, oluşan atmosfer Diyarbakır’ı ayakta tutan atmosferdir.""HENDEK TASVİP EDİLMİYOR AMA ÇÖZÜM SÜRECİNE DÖNÜLMESİ DE GÜNDEMİMİZDE KALMALI"Bugün oluşan tabloyla beraber, eylem yapan kitlenin kusurlarını konuşmak zorunda olduklarını vurgulayan Baysal, şunları söyledi:“Ama bunları örtmek için, ortadan kaldırmak için, güvenlik politikaları yerine siyasi politikalarla Türkiye bunu çok daha net ve çok daha kolay atlatabilirdi. Türkiye’nin onuncu büyük kenti olan Diyarbakır bugün ekonomik anlamda zaten darboğazdan çıkmakla ilgili bir mücadele verirken bugün tam bir batma noktasına geldiğini herkesin çok net olarak görmesi lazım. Çözüm sürecine bir an önce dönülmeli örgüt, yapmış olduğu eylem çeşitliliklerini ortadan kaldırtıp devletle beraber bu işin masada çözülebilmenin mücadelesini verilmesini dile getirmek istiyorum. Evet hendekler tasvip edilmiyor, ama çözüm sürecine dönülmemek de ayrı bir soru işareti olarak gündemimizin içerisinde kalması gerektiğini düşünüyorum.”