HABER

Özel hastanelerin sorunu ne?

Özel hastanelerin sorunu ne?

Geçenlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, özel hastanelerden hizmet alımı konusunda Sağlık Bakanlığı ile özel sektör ve vakıf hastanelerinin özel anlaşma yaptığını ancak, bu mutabakatların aşıldığını ve çiğnendiğini belirterek, ''Sağlığın istismarı olamaz, olmamalıdır.

Bu müteahhidin yüzde 60 kırım yapmak suretiyle inşaattan demir ve çimento çalmasına benziyor'' dedi.

Yine gazete haberlerine göre, ‘’Sosyal güvenlikte tek çatı sistemi 2007'de hayata geçiyor. Sosyal Güvenlik Kurumu Yasası'na göre Genel Sağlık Sigortası (GSS) adını alan sosyal sigortalar, özel hastanelerden de hizmet satın alabilecek. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), tüm hastaneler için bütçe uygulama talimatında belirtilen fiyatları temel alacak.

Ancak talimattaki fiyatla özel hastanelerin fiyatları arasında büyük farklar var. Örneğin özel hastanelerde 25 ile 110 milyon arasında değişen muayene ücreti, bütçe uygulama talimatında 14 YTL olarak görünüyor. Muayene ve tedavi bedeli dışında, otelcilik ve öğretim üyesine ödenecek fiyat farkları da tartışma konusu.

Devlet, bütçede bu alanlar için belirlediği rakamın en fazla 2 katını ödemeyi kabul ediyor. Ama birçok özel hastane, hastalardan fark alımlarına izin verilmez ya da tamamlayıcı özel sigortalarla maliyet farkları tamamlanmazsa sosyal sigortalı hastaları kabul etmeyeceklerini belirtiyor.’’

ÖZEL HASTANELERİN AMACI PARA KAZANMAK
Başka şehirleri bilemem, ama yakın yıllara kadar İstanbul’ da çoğu Şişli ve Nişantaşı’nda toplanmış az sayıda özel hastane bulunurken, şimdi artık neredeyse her semtte bir veya birkaç özel hastane var. Hatta, bankalar, hamburgerciler veya marketler gibi birçok yerde şubeleri olan ‘özel hastane zincirleri’ bile oluşmaya başladı. Sayılarının her geçen gün hızla artması da gösteriyor ki, bu iş kârlı bir iş.

Özel hastanelerin Kızılay, Yeşilay, Te-ma… gibi ‘kâr amacı gütmeyen’ birer sosyal yardım kurumu değil, hastalık üzerinden ‘para kazanmak’ amacıyla kurulmuş iş yerleri olduğunu unutmamak lazım. Zaten, bunların çoğunun sahipleri tıpla yakından uzaktan ilgisi olmayan, kimi müteahhit, kimi muhasebeci, kimi hamamcı, kimi fırıncı… olan ve parasıyla ‘daha fazla para sahibi olmak’ isteyen kişiler.

ÖZEL HASTANELER FARK ALMAK ZORUNDA
Devlet hastanelerine uygulanan fiyatlarla özel hastanelerin hastalara hizmet vermesi pratik olarak mümkün değil. Çünkü özel hastanelerin doktor, hemşire, hastane personeli… giderlerini (maaş, emeklilik ve sigorta primleri) ve hastane ile ilgili hiçbir masrafını (bina bedeli veya kirası, elektrik, su, ısınma…) devlet ödemiyor.

Böyle olunca da özel hastaneler aradaki farkı kapatmak için çeşitli yollara başvurmak zorunda kalıyorlar.

Bu yollardan biri, farkın hastadan talep edilmesi. Diyelim ki, devlet Bağ-Kur’lu bir hastanın özel bir hastanede yoğum bakımda geçireceği her gün için 100 YTL ödüyor, ama özel bir hastanenin günlük yoğun bakım ücreti en az 1.500 YTL. Buna göre Bağ-Kur’lu bir hasta özel hastanenin yoğun bakımında ancak kendisi günlük 1.400 YTL fark verdiği takdirde kalabilecek.

Bir başka yol da faturaları şişirmek. Bunun için de yapılmayan bazı işlemleri yapılmış gibi göstermek veya gerekli olmayan laboratuar incelemelerini ‘sayısız’ miktarda yapmak. Ara sıra gazetelerde okuduğumuz gibi safra kesesi ameliyatı olan bir hastaya 500 kere akciğer filmi çekilmesi veya 1.500 kere idrar tahlili yapılması gibi. Bu durumda da fark devletten tahsil edilmiş oluyor.

DEMİR VE ÇİMENTODAN ÇALMAK Özel hastanelerin farkı doğrudan hastadan veya dolaylı olarak devletten alamaması durumunda ise, ‘demir ve çimentodan çalmak’ kaçınılmaz oluyor.

Bunlar neler?
Birkaç kişinin yapabileceği işi daha az sayıda kişiye yaptırmak veya onu daha fazla çalıştırmak. Henüz tıp fakültesi mezunu olmayan stajyerleri ‘doktormuş gibi’ görevlendirmek. Hemşire yerine hastabakıcıları kullanmak. Türk cumhuriyetlerden, denklik diploması olmayan, kalitesiz doktorları çalıştırmak. Uzman doktorun işini pratisyen doktora yaptırmak. Doktor, hemşire ve hastane personelinin ücretlerinde kısıntıya gitmek.

Alet bakımlarının iyi yapılmaması. Kalitesiz alet kullanılması. Elektrik, su ve doğal gaz gibi harcamaların azaltması. Bir ameliyat veya girişimde kullanılan ilaç ve diğer sarf malzemelerinden kısıntı yapılması.

Bu girişimlerin ne kadar sakıncalı sonuçları olacağını saymaya ve anlatmaya ise dilim varmıyor.

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi

ahmetrasimk@mynet.com

En Çok Aranan Haberler