MYNET ÖZEL - İstanbul’daki Sarıyer Santa Maria Kilisesi'nde 28 Ocak'ta düzenlenen terör saldırısı geniş yankı uyandırdı. DEAŞ'lı iki teröristin düzenlediği silahlı saldırıda 52 yaşındaki Tuncer Murat Cihan isimli bir Türk vatandaşı hayatını kaybederken, saldırının görüntüleri dehşete düşürmüştü. İki teröristin kapısını açarak içeriye aldığı Cihan'ı öldürdüğü sonrasında ise silahlarının tutukluk yaptığı ortaya çıktı. Olay sonrası kaçan biri Tacikistanlı diğeri Rusyalı iki terörist 12 saat geçmeden düzenlenen operasyonla yakalandı.
Söz konusu saldırı tüm dünyada geniş yankı uyandırırken, ortaya çıkan detaylar ise dikkat çekti. Saldırıyı gerçekleştiren teröristlerin Polonya plakalı bir aracı kullanması ve saldırının düzenlendiği sırada kilisede Polonya İstanbul Başkonsolosu Witold Lesniak ve çocuklarının da olması gündem oldu.
Kilise saldırganlarının Başakşehir'de yakalanmış olması ise başka bir detayı akıllara getirdi. Geçtiğimiz yıllarda sık sık terör operasyonlarıyla gündeme gelen aynı bölgedeki Şahintepe Mahallesi'nde yeni bir hareketlilik mi olduğu sorusu gündem oldu.
Peki kilise saldırısında hedef Polonya İstanbul Başkonsolosu muydu? Saldırının mesajı ve zamanlamasının önemi ne? Şahintepe Mahallesi tesadüf mü?
Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, saldırının perde arkasını Mynet.com'a anlattı, perde arkasında yaşananlara dikkat çekti.
"Bir başkonsolosun bulunduğu yere bir saldırı düzenlenmesi son derece önemli. Ancak başkonsolosun bilinçli bir şekilde hedef alınıp alınmadığını henüz bilmiyoruz. Bu bir rastlantı da olabilir. Bilinçli bir kasıt da olabilir." diyen Ağar, diğer ayrıntılara ve saldırının zamanlamasına dikkat çekti.
"İşin ilginç detayları var. Bir; İtalya Kilisesi. Bu da başka bir mesaj olabilir. Çünkü İtalya Başbakanı'nın Türkiye ziyareti de söz konusuydu geçtiğimiz günlerde. Bir de Türkiye'nin IŞID'le ilgili hassasiyetini kurcalayan bir boyutu var." ifadelerini kullanan Ağar, 7 Ekim saldırılarını işaret etti.
Şahintepe Mahallesi detayıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Ağar, "Bu tür yapılar dikkat çekmeden faaliyetlerini sürdürebilecekleri sosyolojik alanları ararlar. Bu açıdan terör örgütlerinin bir şekilde kendilerini gizleyebilecek ortamlara ihtiyaçları var. Bu tarz alanlar terör örgütlerine bu fırsatları sunabiliyor." diye konuştu.
Ağar'ın Mynet'e yaptığı açıklamalar şöyle;
"Özellikle 7 Ekim saldırısından sonra aktifleşen IŞID, Türkiye'de de eylem yapmaya çalıştı. Sinagoglar, kiliselere ve hatta Irak Büyükelçiliği'ni hedef almaya çalıştı ama istihbarat birimleri bunu engelledi. Ortadoğu'da çok ilginç pozisyonlar gelişirken böyle bir saldırı oldu.
7 Ekim saldırısından sonra dünya genelinde DEAŞ'ın bu durumu istismar edeceğine dair endişe var. Hatta istihbarat servislerinin 'Yalnız Kurt' denilen hücrelerin eylem yapabileceğine dair raporları mevcut.
Daha önemli bir boyutuna dikkat çekmek istiyorum. Özellikle Suriye'de DEAŞ çok aktifleşti. Peki neden DEAŞ'a dokunulmuyor? Konvansiyonel bir alanda varlığını devam ettiriyor. Tam olarak yerini de söyleyeyim el- Badiye'de, Palmira'da. Orta Çöl'de yani. Oradaki DEAŞ varlığı bilindiği halde neden ABD'si Rusya'sı mücadele etmedi? Yani alanı kaybetmedi DEAŞ oradaki.
Hatta öyle ki 2024 yılın ilk 10 gününde DEAŞ bu bölgelerde 35 saldırı düzenledi. Yani Suriye'nin 7 ilinde eylem yaptılar, 10 günde. Aynı süre zarfında dünya çağındaki eylem sayısı ise 100'ü geçmiş durumda. Bunlar çok önemli veriler.
Çok ilginç bir şey var. 7 Ekim saldırısından sonra pozisyonlarında ve bakış açılarında bir değişiklik söz konusu. Bu bakış açılarındaki değişiklik bizi çok ilgilendiriyor.