Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde faaliyet gösteren Özgür-Der tarafından düzenlenen basın toplantısında, 28 Şubat süreci eleştirildi.Özgür-Der Kdz Ereğli Temsilcisi Davut Çevik, basın toplantısı düzenleyerek 28 Şubat’ın 17. yıl dönümüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çevik’le birlikte basın toplantısında konuşan 28 Şubat mağdurlarından İlknur Çevik ve Kenan Ersoy da o dönem yaşadıklarını anlattı.Özgür-Der Ereğli Temsilcisi Davut Çevik, 28 Şubat döneminde yaşananları gelecek nesillere aktarmaya devam edeceklerini belirterek, “28 Şubat, Türkiye’deki darbeler geleneğinin bir halkası; İslami duyarlılıklara vurulan büyük darbelerden bir tanesi. Türkiye’de, İslam’ın görünür herhangi bir yüzüne, İslami duyarlıkların toplumun herhangi bir yansımasına tahammül dahi edemeyen kimi odakların, Müslümanlar üzerine indirdikleri demir yumruğun yıl dönümü. Seçilmiş olan iktidara karşı ve onun üzerinden halkımızın İslami duyarlılıklarına karşı bir darbe. Baş örtüsünden imam hatiplere, Kur'an kurslarından üniversite giriş sınavlarına ve eşleri başörtülü olduğu için ya da namaz kıldıkları biçin askeriyeden atılan subaylar kadar, toplumun çok çeşitli kesimlerinde İslam’a tahammül edemeyen insanların ortaya koyduğu bir darbe. Biz bu günü, Özgür-Der olarak unutmadık. Unutmamız mümkün de değil çünkü Özgür Der, 28 Şubat 1977’de yapılan darbenin hemen akabinde, üniversitelerinden atılan başörtülü kızlarımızın, bacılarımızın, ablalarımızın kurduğu bir dernek. Dolayısıyla bizim bu tarihi unutmamız, düşünülemeyecek bir şeydir. Biz bu amaçla Ereğli’de, geçen yıllarda olduğu gibi, her yıl olduğu gibi 28 Şubat zulümlerini, yeni doğan nesillere, gençlerimize, bunlardan habersiz olan kimi kesimlere aktarmaya, anlatmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.ERSOY: “PANZERLERİ SOKAKLARDA İLK DEFA O ZAMAN GÖRMÜŞTÜK”28 Şubat döneminin mağduru olduğunu iddia eden Özgür-Der üyesi Kenan Ersoy, panzerleri sokakta ilk kez o dönemde gördüklerini ifade etti. Ersoy açıklamasında, “Bizler Ereğli’de ikamet eden, Ereğli’de doğmuş büyümüş insanlarız. 28 Şubat’ın en sıcak anlarını hepimiz beraber yaşadık. O günlerde biz imam hatip son sınıfta okuyorduk. 28 Şubat’ın zorbalığının ilk uygulama alanlarından birisi de Ereğli İmam Hatip Lisesi oldu. O günün canlı şahitleriyiz. Panzerleri sokaklarda ilk defa o zaman görmüştük, ilk defa gözaltılara alınmaları o zaman yaşamıştık. Sırf İslami kimliğimizden dolayı bu mağduriyetleri yaşayan insanlarız. Biz bu davranışları 28 Şubat’ın ruhu olarak değerlendiriyoruz. 28 Şubat’ın aslında bir düşünce, bir hayat tarzı, tahakkümcü bir algı olduğunu düşünüyoruz. Bu algının, Gezi Parkı ruhu ile beraber Kabataş’taki başörtülü bir bayana saldırıda da görüyoruz. 17 Aralık’ta Suriye’ye yardım ulaştırmaya çalışan TIR'lara yapılan baskınlarda, İHH depolarına yapılan baskınlarla da görüyoruz ve görmeye devam edeceğimizi düşünüyoruz” dedi.28 Şubat mağduru olduğunu İfade eden İlknur Çevik (33) ise başörtülü olduğu gerekçesi ile 2000 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nden ayrılmak zorunda kaldığını dile getirdi. Üniversiteden ayrıldıktan 13 yıl sonra tekrar üniversite sınavlarına girdiğini ve şu anda Bülent Ecevit Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi'nde eğitim görmeye başladığını belirten Çevik, şunları söyledi:“Askeri bürokrasinin brifing ve andıçlarla yeniden organize edip savaş durumuna soktuğu sermaye, yargı, siyaset, üniversite ve medya kesimleri eliyle 'irtica ile mücadele' adı altında İslami değerlere ve halka karşı yürütülen bir seferberlik sürecidir 28 Şubat darbesi. MGK kararlarıyla Kırmızı Kitap'ta iç düşman ilan edilen İslami duyarlılık sahibi geniş toplum kesimlerinin öncelikle okul ve kamu kurumlarından tasfiyesi hedeflendi. Ardından imam hatip liseleri, ilahiyat fakülteleri, Kur'an kursları, cami, dernek ve vakıflar üzerinde bir abluka oluşturuldu. Milli askeri stratejik konsept doğrultusunda bütün vatandaşların ancak Türkçü, Atatürkçü ve laik bir hayat tarzını benimsedikleri oranda makbul ve muteber vatandaşlar olarak kabul edileceğine ilişkin psikolojik harekat planları yürürlüğe sokuldu.Biz unutmayacağız ve asla unutturmayacağız. Müslüman kesimler üzerinde oynanan oyunları, mağduriyetleri ifşa etmeye ve sürecin takipçisi olmaya devam edeceğiz. 28 Şubat bin yıl sürecek diyen zihniyetin tamamen yok olması için gerekli sürecin takip edilmesi noktasında sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Darbecilerin medya ve iş çevrelerindeki ortaklarının o süreçte hortumladıkları ve tamamı bu fakir halkın cebinden çıkan onlarca milyar dolarlık zararın hesabı verilmelidir. Başörtülü olduğu için hastane kapısında ölüme terk edilen, çalıştığı işinden olan, okulunu bitiremeyen insanlar darbecilerden hesap sorulmasını istiyor. 'Laiklik elden gidiyor, Cumhuriyet'in kazanımları tehlikede' çağrısıyla yargı, üniversiteler, iş dünyası, sendikalar ve medya devreye sokularak darbe çığırtkanlığı yapanlar, karanlık mahfillerde fabrikatörler, uyuşturucu kaçakçısı Kalkancılardan şeyh, Aczimendilerden irtica bölükleri imal edenler, Encümen-i Daniş'te karar alanlar, MGK toplantılarında rüzgar estirenler, bugün görüyoruz ki terör örgütlerinin birer neferi durumundadırlar. Bir cinayet, provokasyon ve terör karargahı olan bu örgütlerin hala koruyuculuğuna, avukatlığına soyunma yüzsüzlüğünü gösterenler, 6 kez gidip 7 kez gelmesiyle övünen, senfoni dinlemeyi, 'İşte çağdaş Türkiye' diye alkışlayarak bir postmodern darbeye önayak olanlar, 'Devlet arada bir rutin dışına çıkabilir' diyenler, bu dünyada adaletten yakalarını kurtarsalar bile, bin yıl da yaşasalar Allah'ın gazabından kurtulamayacaklardır. İslami yaşam tarzına olan tahammülsüz, saldırgan, tahakkümcü tavrı, Gezi Parkı olaylarında Kabataş’ta başörtülü bir anne ve çocuğuna yapılan vahşi saldırılarda da gördük. Bu ibretlik olayda, Vandalların saldırısına uğrayan kardeşimiz adeta suçlu, Vandallar ise mağdur durumuna getirilmek istendi. Söz konusu İslami kimlikli bir şahıs olunca kin ve nefretlerini en galiz şekilde ifade etmekten çekinmeyen bu pervasızları, 28 Şubat ruhundan tanımaktayız. Yine aynı şekilde 17 Aralık operasyonu ile tezgahlanmak istenen, İslami kuruluşların baskı altına alınarak karalanma kampanyasının da aynı mahfillerin eli ile hazırlandığının farkındayız. Bugün başta Suriye olmak üzere, Müslüman coğrafyalardaki kardeşlerimize yardım eli uzatan, kamuoyu oluşturmaya çalışan İslami şahsiyetler terör yaftası ile kirletilmeye çalışılmaktadır. Medya, küresel sermaye, yargı gibi güç odaklarını, planlarının vurucu gücü olarak kullanmaya çalışan darbeciler, sahneye koymak istedikleri tüm bu oyunların karşısında biz Müslümanları bulacaktır. Onların bir hesabı var ise, Rabb'imizin de bir hesabı var elbette. Müslümanların inançlarına, değerlerine hayat hakkı tanımayanlarla mücadele etmek, Rabb'imizin bize yüklediği en önemli sorumluluktur.”
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz