Dr. Dündar Kaçar, 181 yıldır tıbbın hizmetinde olan ozon tedavisinin Covid-19 hastalığının tedavisinde olumlu etkileri olduğunu belirtti. Ozon tedavisinin, antienflamatuar ve antioksidan etkisi ile bağışıklık sistemini dengeleyici özelliğiyle dokuların oksijenlenmesini artırdığını ifade eden Dr. Kaçar, “Bu sebepten dolayı içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde ozon uygulamasının pozitif etkilerinden mutlaka yararlanılması gerektiği düşüncesindeyim. Çünkü Covid-19 zarflı bir virüs olduğu için ozon tedaviyle virüsün zarf yapısının hasar görmesi, virüsün sebep olduğu ağır klinik durumun daha kontrollü geçirilmesi sağlanabilir" dedi.
İsviçre’de 1840 yılında Alman kimyacı Christian Fredrick Schönbein tarafından bulunan tedavinin, adını da Grek dilindeki 'koku', 'kokmak' anlamında olan 'ozein'den aldığını kaydeden Dr. Kaçar, “1856 yılında ameliyathane dezenfeksiyonunda kullanılmaya başlanan ozon, 1915’te 1. Dünya Savaşı sırasında yaralı hastaların açık yaralarının tedavisinde Dr. Albert Wolf tarafından başarı ile kullanılmıştır. 1926’da Dr. Otto Warburg'un, Berlin’de kanserin hücre düzeyinde oksijen azlığından meydana geldiğini bildirmesi, kendisine 1931 Nobel Tıp alanı ödülünü getirmiştir. Böylesine bir geçmişi olan ozon tedavisi günümüzde halen az tanınmış bir tedavi metodu olarak durmaktadır" diye konuştu.
Doku oksijenlenmesini artırıcı etkisi bilimsel klinik çalışmalar ve yayınlarla desteklenen ozon tedavisinin önemini vurgulayan Dr. Kaçar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bilimsel araştırmalarda ozon tedavisinin hastaların akciğerlerini iskemik reperfüzyon hasarından koruduğunu, enflamasyon artırıcı etkisini ise Nrf2’nin antioksidan etkisini artırarak yaptığını göstermiştir. Bu bağlamda ozon tedavisiyle Covid 19'un temel hedef organı olan akciğerlerin mutlaka pozitif yarar göreceği aşikar olarak durmaktadır."
DHA