KADIN

Pablo Picasso 136 Yaşında: Picasso'ya İlham Veren "Tanrıçalar ve Paspaslar"

Eşsiz bir zeka ve unutulmaz bir çapkın.... Pablo Picasso bugün 136 yaşında ve bu görkemli sanatın arkasında ona ilham veren kadınlar kimlerdi?

Pablo Picasso 136 Yaşında: Picasso'ya İlham Veren "Tanrıçalar ve Paspaslar"

1.63, boy takıntılı ve çapkınlığın kitabını yazıyor

İspanyol ressam kısa ismiyle Pablo Picasso, uzun ismiyle Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Ruiz y Picasso...

Kadınlarla arası oldukça iyi olan Picasso, ilk deneyimini 13 yaşındayken babası tarafından götürüldüğü genelevde yaşadı. Ondan sonra ise karmaşık, tutkulu, çapkın ilişkiler yumağından oluşan bir hayata evrildi. Sanatını etkileyen, büyüten ve onu Picasso yapan ilham hep o seksüel iştahında saklıydı. Beraber olacağı kadını seçerken iki kural koyuyordu, bunlardan ilki kadınların kendisine itaat etmesi ki oldukça tepki çekiyordu; ikincisi de boylarının ondan kısa olması... (Picasso 1.63'tü)

Yaratıcılığı, üretkenliği, tutkuları sanatına yansıdı. Kadınlardan aldığı ilhamı onlara sadakat olarak sunamadı. Yaptığı tablolar gibi kadınların ruhlarını da parçalara ayırdı, şekilden şekile soktu. Ona göre “Kadınlar acı çekme makineleri” idi.

1943’te, kendinden 40 yaş küçük metresi Françoise Gilot’yu şöyle uyarmıştı: “Benim için yalnız iki tür kadın vardır: Tanrıçalar ve paspaslar.”

Kadınları bu denli ayıran bir adamın aşk hayatı da düzenli ve stabil olmadı. İki eşi ve uzun süre beraber yaşadığı 6 metresi oldu. Bu kadınlar da bir dahiye aşık olmanın bedelini ödedi. Peki kimdi bu kadınlar?

İlk sevgilisi: Fernande Olivier

İlk büyük aşkı, ressamlara modellik yapan Fernande Olivier'di. 1904’te tanıştılar. Aşkları da saflıktan, masumiyetten oldukça uzaktı. Kötü bir çocukluk, ergenlik çağlarında yaşanan vahşet dolu bir evlilikten sonra Paris’in bohem dünyasına kaçan Olivier, iflah olmaz bir tembel, önüne gelenle yatan bağımsız ruhlu ve son derece eğlenceli bir kadındı.

Picasso ona tutuldu, onun sayesinde yeni çalışma biçimleri buldu. Birlikte oldukları 7 yıl boyunca ondan ilham aldı. Fakat ilişkileri inişli çıkışlı, kıskançlık doluydu. Picasso, onu yalnız bırakan Olivier'i kıskançlıkla yedi bitirdi. Başarı ve popüler olmaya başladığında ise onu unutmaya başladı. Birbirlerinin arkadaşlarıyla flört eden çift, bir süre sonra uzaklaştı.

Picasso'nun Ma Jolie’'si yani 'Tatlım Benim'i Eva Gouel

1911 yılında başka bir ressamın sevgilisi olan Eva, Picasso'nun ilgi alanına dahil olmuştu bile. Gouel'in hiç resmini yapmayan Picasso, sürekli Eva'yı kastederek 'tatlım benim' cümlesini kolajlarına ekledi. Eva'yla tatmin olduğu kadar kimseyle olmadığını söyledi. 1915'te ise Eva henüz 30 yaşındayken hayatını kaybetti. Aşkları da o güne dek sürmüştü.

Dik başlı eşi: Olga Khokhlova,

1918 yılında Paris gezisi sırasında evleneceği balerinin Olga olduğunu henüz bilmiyordu Picasso. Onunla tanıştıktan sonra klasik sanatın çarpıcılığını keşfetti. Olga'ya beraber yepyeni bir döneme giriyordu. Çiftin hayatında huzur, sadece tablolarda kalabildi. En az Picasso kadar zor bir insan olan Olga, ondan bir çocuk doğurdu. Evlerinde her daim kavga ve yüksek sosyetenin eğlenceleri hüküm sürdü. Olga'nın sosyete merakı, bohem Picasso'yu bir süre sonra boğmaya başladı. Olga'yı birçok kez aldatmasına rağmen asla da terk etmedi.

Bugün Paris'teki Musée Picasso'da sergilenen 'd'Olga dans un fauteuil' (Koltuktaki Olga) adlı tabloyu Picasso 1918 yazında yaptı (altta).

Erotik bir çekimin hikayesi: Marie-Thérèse Walter

Marie ile Picasso, Marie henüz 17 yaşındayken tanıştılar. Picasso, bu sırada evli olmasına rağmen Marie'nin peşine düşmüştü bile. Sarışın, soğukkanlı, atletik fiziğe sahip ama sanatla uzaktan yakından ilgisi olmayan Marie-Thérèse Walter ile 1927'de tanıştılar. Bu ilişkiyi rahat sürdürmek için ailesinin evinin yanında bir daire tutmuştu Olga'ya.

8 yıl süren ilişki, Picasso'nun eserlerinden de anlaşılacağı gibi erotizm üzerine şekilleniyordu. Marie o kadar aşıktı ki bir gün evlenecekleri umuduyla onu terk etmedi. Olga ise Marie'nin varlığını öğrendiği an boşanmak istedi ama Picasso kabul etmedi. Olga yılmadı, resmi olarak boşanmaya ikna edemese de yollarını ayırdı ve gördüğü her yerde de Picasso'ya sataştı. 1936'da Picasso, başka bir kadın için Marie'yi terk etti.

Trajedi dolu aşk: Dora Maar

Marie-Thérèse, Picasso’ya entelektüel düzeyde ne kadar az şey verdiyse, Dora Maar da o kadar çok verdi. Picasso’nun dehası ve birikimiyle boy ölçüşmeye en çok yaklaşan kadın oydu. 29 yaşındaki Dora Maar, sürrealist sanat çevreleriyle içli dışlı bir fotoğrafçı ve ressamdı. Picasso’nun Maar’ı en çok anlattığı imajlarında, kadının özelliklerini rahatsız edici biçimde yeniden şekillendirmesi dikkat çekiciydi. Picasso, Dora’yı genellikle hep çok güzel ama çok da hüzünlü resmetti. Bunu şöyle anlatıyordu: “Benim için o, ağlayan kadın. Yıllarca onu hep işkence görmüş şekilde çizdim. Ne sadistliğim yüzündendi bu, ne de bundan memnun oldum; yalnızca beni zorlayan bir imaja boyun eğdim. Gerçek buydu.”

Fakat trajedi Maar'ın yakasını bırakmadı. 1944 yılında Picasso onu terk ettiğinde akli dengesini tamamen yitirdi ve hastaneye kapatıldı. Tedavilerle toparlanan ama ne yapsa tam olarak düzelmeyen Maar, bir münzeviye dönüşüp 1997'de yoksulluk içinde tek başına öldü.

Picasso'nun en bilinen eserlerinden 1937 tarihli 'Ağlayan Kadın' (The Weeping Woman) tablosu, Dora Maar'ın portresi.

Picasso'yu avucunun içine alan kadın: Françoise Gilot

Gilot, Picasso'nun aşkları içerisinde ne güçlü karakterdi. Tanıştıklarında henüz 21 yaşındaydı. Ama 63 yaşındaki Picasso'nun kötücül tarafları ve huysuzluğu ile baş edebildi. Çok uzun sürmese de. 9 yıl boyunca normal bir aile hayatı yaşadılar ve 2 çocuk sahibi oldular. 1953 yılında ise Gilot, ressamı terk etti. 11 yıl sonra yazdığı ‘Picasso’ ile Yaşam’ kitabı ise aralarındaki tüm bağı kopardı. Picasso, Gilot’ya öyle kızmıştı ki, kitabın yayımlanmasının ardından çocukları Claude ve Paloma’yı görmeyi reddetti. Gilot 1970’de çocuk felci aşısını bulan Amerikalı bilim adamı, doktor Jonas Salk ile evlendi.

Picasso'nun 1946 tarihli 'Sarı Kolyeli Kadın' tablosunun modeli Françoise Gilot idi.

Yasak aşkı: Geneviève Laporte

Gilot ile olduğu sürede Laporte ile de aşk yaşamaya başlayan Picasso, 1951 yılında çıktıkları gizli tatil ile ilişkileri alevlendi. Aşkları oldukça gizli saklı devam eden çiftin beraber yaşaması mümkün olmadı. Picasso'nun çok istemesine rağmen Laporte kabul etmedi ve onu terk etti. Laporte'nin arkasından 'ucuz kurtuldu' diyenler de çok oldu. Aşklarının geçtiği dönem ise Picasso'nun sanatının 'hassas dönemi' olarak adlandırıldı.

Geneviève Laporte, Picasso'nun 1951'de yaptığı bu 'Femme assise en tailleur: Geneviève Laporte' tablosunun da içinde olduğu 20 eseri 2005'te açık artırmaya çıkardı (altta).

Son sevgili: Jacqueline Roque

Son sevgilisi olduğu gibi ağırbaşlı da olan Jacqueline, Picasso'yla 1954'te tanıştı. Picasso, onun 400'den fazla portresini yaptı ve sanatında klasik hareketsizlik dönemi başladı. Beraber oldukları yıllar Picasso için oldukça verimliydi. Fakat trajedi bu kadının da peşini bırakmadı. Picasso öldükten 13 yıl sonra kendini vurup intihar etti.

Picasso'nun 1956'da yaptığı 'Stüdyo'daki Kadın' tablosunun modeli Jacqueline Roque idi. Picasso, sevgilileri arasında en çok onu çizdi (sda).

Hiçbir kadının hikâyesi mutlu bitmedi.

Belki de Dora Maar haklıydı, “Picasso’dan sonra yalnız Tanrı var”dı.

Kaynak: Tempo Dergisi 2016 Şubat sayısından Eren Başağan’ın yazısı.
YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler