Omicron varyantının endişe verici bir hızda yayılması, Covid-19'un sağlık politikalarında bir süre daha ilk sırada kalacağına işaret ediyor. Bu da Covid-19 kadar bulaşıcı hatta ondan daha ölümcül bazı hastalıkların bir süre daha ihmal edilebileceği anlamına geliyor.
Hava yoluyla yayılan, akciğerlere yerleşen, tedavi edilmediğinde taşıyıcının etrafındakilere bulaşmaya devam eden ve ölümcül olabilen bir hastalık olarak son dönemde Covid-19 tanımlansa da bunlar aslında tüberkülozun ana özellikleri.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, dünyada her yıl 10 milyon kişiye tüberküloz tanısını konuyor ancak hastalık bundan çok daha geniş bir nüfusa bulaşıyor. Tanı konulmadığı ya da geç tanı konulduğu için dünya genelinde her yıl yaklaşık 1,5 milyon kişi bu hastalık sebebiyle yaşamını yitiriyor. Bu da tüberkülozu en ölümcül bulaşıcı hastalık olarak ilk sıraya taşıyor.
Özellikle kırsal ve yoksul bölgelerde yaygın bir hastalık olarak gözlemlenen tüberküloz ile mücadelede pandamı öncesine kadar önemli ilerlemeler kaydedildi.
Sağlık Bakanlığı'nın Türkiye'de Verem Savaşı 2020 Raporu'na göre, Türkiye'de 2005 yılında 20 bin 535 olan tüberküloz tanısı konan hasta sayısı 2019 yılında 11bin 401'e düştü. Sayılar pandemi döneminde de düşmeye devam etti ve 2020 yılında 8 bin 925'e geriledi. Ancak uzmanlara göre bu gerileme, hastalığın tanı ve tedavisinde bir sorun yaşanmadığı anlamına gelmiyor.
Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Dergisi'nde bu yıl yayımlanan Pandemi Döneminde İhmal Edilen Enfeksiyonlar başlıklı araştırma, Global Tüberküloz Ağı içinde yer alan 41 ülkenin için 2020'nin ilk dört ayında, yeni teşhis edilen aktif tüberküloz olgularında düşüş yaşandığını not ediyor. Bununla birlikte, toplam aktif tüberküloz poliklinik ziyaretleri ve ayaktan hasta ziyaretlerinde de azalma olduğuna dikkat çekiyor.
BBC Türkçe'ye konuşan İzmir Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Berna Kömürcüoğlu, tüberküloz vakalarının sayısındaki düşüşte, maske kullanımı ile hijyen ve mesafe kurallarının daha sıkı uygulanmasının etkili olduğunu belirtiyor.
Buna karşın pandemi süresince devam eden eve kapanma dönemlerinde aynı aileye mensup bireyler arasında bulaşma oranının artması tüberküloz ile ilgili öncelikli endişelerden biri.
Tüberkülozun küresel teşhisinde üç aylık bir sürede ortalama yüzde 25 azalmanın, tüberküloza bağlı ölümlerde ek yüzde 13 artışa yol açacağı ön görülüyor.
WHO verilerinden işaretle bu düşüşlerin bir sonucu olarak 2020 ve 2025 yılları arasında, dünya genelinde, beklenen sayıya ek 1,4 milyon tüberküloz kaynaklı ölüm gözleneceği ön görülüyor.
Pandemi süresince devam eden eve kapanmalar, özellikle belirli hasta grupları için kayda değer bir hareketlilik kaybına neden oldu.
Prof. Dr. Kömürcüoğlu ''Yaşlı ve KOAH gibi kronik rahatsızlıkları olan hastaların, eve mahkum olmaları sebebiyle günlük performanslarında düşüş yaşanması, tedavide sağlanan ilerlemeyi geriye çevirdi'' diyor ve ekliyor:
''Hareketsizlik, hastaların solunum kaslarının erimesine ve akciğer kapasitesinin düşmesine sebep oluyor. 65 yaş üzerindeki hastalar yüzde 60-70 birden fazla kronik hastalık taşıyor. Eve kapanmalar sırasında alınan kilolar ve kötü beslenme de risk faktörleri olarak karşımıza çıkıyor. ''
Kırılgan hastaların haklı endişeleri, Covid-19 vakaları dışındaki hastane ziyaretlerini büyük oranda sınırladı. Bununla birlikte birinci basamak hizmetleri ertelenerek, sağlık personellerinin Covid-19 ile mücadeleye yönelmesi gerekti.
BBC Türkçe'ye konuşan Türk Tabipler Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu Başkanı Dr. Emrah Kırımlı, çalıştığı aile hekimliğinde, süregelen mekan yetersizliği nedeniyle yeni düzenlemelere gittiklerini aktarıyor:
''Bebek aşısı da gebe de Covid hastası da aynı yerde bakılıyor. Bu nedenle saatlerimizi ayırdık, günün 2-3 saatini aşılara ve diğer hastalara ayırdık. Aşılar aksamadı ama diğer hastalar için uygulamalar sınırlandı.''
Taramaların, hastalığın ilerlemesinden önce erken müdahaleyi mümkün kıldığı tüm kanser vakaları ise bu durumdan olumsuz etkilendi.
WHO, kanserin yıllık ortalama 10 milyon kişinin ölümüne sebep olduğunu belirtiyor. En sık görülen kanser türleri ise görülme sıklıklarına göre, göğüs, akciğer, kolon ve rektum, prostat, cilt ve mide kanseri olarak sıralanıyor.
Türkiye'nin WHO ile paylaştığı kanser istatistiklerine göre ülkenin 2018'deki toplam kanser vaka sayısı 210 bin 537 idi. Türkiye'de kansere bağlı ölümlerin yaklaşık üçte biri akciğer kanserine bağlı olarak gerçekleşiyor.
En ölümcül kanser türü olan akciğer kanserine, ileri evreye kadar tanı konulamıyor. Akciğer kanserinin ardından Türkiye'de en ölümcül kanser türleri, yüzde 8,6 ölüm oranlarıyla kolon ve mide kanseri.
Dr. Emrah Kırımlı, pandemi öncesinde kolon kanseri için yılda yaklaşık 1 milyon insana tarama yapabildiklerini aktarıyor.
Pandemi sürecinde ise bu sayıdaki düşüş yüzde 90'a yaklaştığını söyleyen Dr. Kırımlı, ''Kolon kanserini erken teşhis ettiğinizde, hastalıklı dokuyu alıyorsunuz ve hasta tamamen normal yaşantısına dönüyor ancak hastalık ilerlediğinde süreç çetrefilleniyor'' diyor.
Pandemi döneminin olumsuz etkileri nedeniyle önümüzdeki yıllarda kansere bağlı ölümlerde dünya çapında bir artış bekleniyor.
Türkiye'de Covid-19 pandemi sürecinde ihmal edilen hasta gruplarından biri de hepatit hastaları. Dünya genelinde siroz ve karaciğer kanserine sebep olan, Hepatit B virüsü (HBV) ve Hepatit C virüsü (HCV) enfeksiyonu önemli bir halk sağlığı sorunu.
Dünyada en az 58 milyon kişinin kronik HCV enfeksiyonu olduğu tahmin ediliyor.
Türkiye'de HCV enfeksiyonu, karaciğer transplantasyonun en yaygın ikinci nedeni.
Kesit Akademi Dergisi'nde yayımlanan bir makale, Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki Viral Hepatit Takip Polikliniği'nde pandemi döneminde kliniğe başvuran hastaları kapsayan istatiksel bir çalışmadan yola çıkıyor.
Mevcut Hepatit hastalarının Nisan-Ağustos 2020 aralığındaki başvuru sayılarını, 2019 yılının aynı dönemiyle kıyaslayan çalışmaya göre, Hepatit B başvurularında bu dönemde yüzde 49,45; hepatit C başvurularında yüzde 55,5, yapılan karaciğer biyopsilerinde de yüzde 63,63 azalma yaşandı.
Bu düşüşte, kronik hepatitlerin takip ve tedavisinin çoğunlukla Covid-19 ile mücadelede ön safta yer alan enfeksiyon hastalıkları poliklinik ve kliniklerinde yapılması etkili idi.
Halihazırda Covid-19 salgını için en yüksek risk gruplarından biri olan bu hastaların, klinik ziyaretlerinde "Covid-19 kapma korkusu nedeniyle" belirgin düşüşler yaşandı. Araştırmaya göre aksaklıklar, hastalığın ilerlemesi ve alevlenmesi risklerini birlikte getirebiliyor.
Sağlık Bakanlığı tarafından paylaşılan verilere göre, Türkiye'deki ölümlerin yüzde 86'sı kalp damar hastalıkları, diyabet, kanserler, kronik solunum yolu hastalıklarının oluşturduğu bulaşıcı olmayan hastalıklardan kaynaklanıyor.
Türkiye'de tüm yaş grupları için her iki ölümden biri kalp damar hastalıklarına bağlı olarak gerçekleşiyor.
Türk Kardiyoloji Derneği'nin bir araştırmasına göre pandemi döneminde Türkiye'de hastaneye başvuran kalp krizi hasta sayısı, pandemi önceki dönemde yapılan aynı çalışmaya kıyasla yüzde 47,1 oranında azaldı. Pandemi döneminde kalp krizi geçiren hastaların neredeyse yarısı hastaneye başvurmadı.
WHO tarafından yapılan Pulse Survey anketi, Covid-19 döneminde ülkelerin sağlık sistemlerinde yaşanan aksaklıkları mercek altına alıyor. Geçen Nisan ayında ikinci raundu yapılan ankete katılan 135 ülkenin yüzde 95'inde temel sağlık hizmetlerinin Covid-19 nedeniyle aksadığı belirtiliyor.
Aksayan hizmetler arasında yaşam kurtaran acil müdahaleler, kritik ve cerrahi müdahaleler de var. Buna karşın 2021'de 2020'ye göre kesintilerin azalma tespit edildiği de notlar arasında.
Türkiye ankete katılan ülkeler arasında değil. Buna ek olarak Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) düzenli olarak paylaştığı ölüm nedeni istatistiklerini pandemi başladığından beri açıklamadı.
Bunun Covid-19'un tam bilançosunu çıkarmayı zorlaştıran ana faktör olduğuna dikkat çeken TTB Başkanı Şebnem Korur Fidancı, TTB'nin bağımsız çalışmalarının sonucunda, 2021 yılında bakanlık tarafından açıklanan yaklaşık 75 binin 2,5 katı yani toplam 225 binden fazla ek ölüm sayısıyla karşılaştıklarını belirtiyor.
Bunların bir bölümünün ertelenmiş sağlık hizmetleri nedeniyle olduğunu düşündüklerini söylüyor.
Uzmanlar Covid-19'un gerek hastalar gerek sağlık hizmetleri için faturası ağırlaşmaya devam edebileceği uyarısında bulunuyor.