Papa 16. Benediktus, Fener Rum Patrikhanesi'ni ziyaretinde, Patrik Bartholomeos ile ortak bir deklarasyona imza attı.
Deklarasyonda, "Papa 16. Benediktus ve Ekümenik Patrik Bartholomeos'u bir araya getiren bu kardeşçe buluşma, Tanrı'nın işi ve belirli bir anlamda onun hediyesidir" denildi.
Eski Papa ve patriklerin karşılıklı ziyaretlerinin unutulmadığı belirtilen deklarasyonda, "Roma kilisesi ve İstanbul kilisesi arasındaki ilişkilerin yüzyıllarca kötü olduğuna"na işaret edilerek, "Bu kötü geçmişten tam bir birliğe doğru ilerlemek için gerekli olan derslerin hala tamamıyla çıkarılmadığı, bu sürece aktif olarak katılmak gerektiğine inanıldığı" belirtildi.
Bir süre önce Belgrad'da toplanan iki kilise arasındaki ortak komisyonda teolojik diyaloğun başlamasından memnuniyet duyulduğu ifade edilen deklarasyonda, komisyonun çalışmalarının birkaç yıllık gecikmeden sonra "dostluk ve iş birliği ruhu içinde" tekrar başladığı ifade edildi. Deklarasyonda, komisyonun çalışmalarının kesintisiz olarak destekleneceği bildirildi.
Papa ve Patrik'in, "özellikle Batı dünyasında olmak üzere sekülerizm, görececilik ve nihilizmin yükselişini görmezden gelemeyecekleri" vurgulanan deklarasyonda, bütün bunların, dine çağrıyı yeniden ve güçlü biçimde tekrar yapılmasını gerektirdiği kaydedildi.
Avrupa Birliği'nin oluşumuna giden süreci olumlu olarak gördüklerini belirten Papa ve Patrik, "Birliğe giden yolda kültürel gelenekleri ve dinlerinin ayırdedici özellikleriyle birlikte azınlıkların mutlaka korunması gerektiğini" bildirdiler.
"Avrupa'nın Hristiyan kökleri, gelenek ve değerlerinin de korunması gerektiği" kaydedilen deklarasyonda, dünyanın Hristiyanların yaşadığı başka bölgeleriyle ilgili endişelerin de olduğu belirtildi.
Bu endişelerin özellikle, yaşanmak zorunda kalınan yoksulluk, savaşlar ve terörizmden, aynı zamanda yoksulların, göçmenlerin, kadın ve çocukların sömürülme biçimlerinden kaynaklandığı belirtilen deklarasyonda, bütün insanların haklarının korunması ve ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişmeyi güçlendirmek için birlikte
çalışmanın gerektiği kaydedildi.
Deklarasyonda, "Her şeyden önce Tanrı'nın adına masum insanların öldürülmesinin tanrıya ve insan onuruna bir hakaret olduğu" vurgulandı.
İsa'nın doğmuş ve yaşamış olduğu topraklar olan Orta Doğu'da barış davasına yürekten inandıklarını belirten iki taraf, bu bölgede barışın yeniden tesis edileceğini samimiyetle umut ettiklerini, Orta Doğu'da yaşayan farklı halklar, dinler ve kiliseler arasında birbirine saygılı bir arada yaşamanın güçlendirileceğini umduklarını ifade etti.
Taraflar, bu amaçla, her türlü şiddet ve ayrımcılıkla mücadele etmek için dinler arası yakın bir iş birliğini teşvik ettiklerini de kaydettiler.