Herkes bazı şeylerden korkar ve kuruntu yapar. Ancak bu hastalığı normal durumlardan ayıran şey sürekliliğidir. Bu hastalığa yakalanan kişi şüphe ve korku durumundan çıkamaz. Herkese ve her şeye karşı bir şüphe duyar. Zamanla dış dünyanın gerçekliğinden kopmaya başlar. Sadece kendi doğrularına inanır. Tedavisi geri plana atılacak bir hastalık türü değildir. Eğer tedavi edilmezse kişi kendisine ve çevresine zarar vermeye daha meyilli bir hale gelir.
Ruhsal ve zihinsel bir hastalık çeşididir. Diğer bir adı ise hezeyan bozukluğudur. Aşırı endişe ve korku ile dolu olma halidir. Yunanca ''paranous'' kelimesinden gelir ve aklını kaçırma anlamını taşır. Kuşku, güvensizlik, aşırı ego, bencillik gibi davranışların bir arada görülmesi halidir. Bu hastalığa sahip kişi düzgün bir mantık yapısına sahip değildir. Çevresinde olan olaylara sağlıklı bir çerçeveden bakamaz. Toplumda görülme sıklığı %0.5-2.5 arasındadır. Başka bir psikolojik rahatsızlığa sahip kişilerde görülme riski daha çoktur. Erkeklerde daha fazla görülme olasılığı vardır.
Hezeyan bozukluğu olanlar komplo teorileri kurar, çevresine güvensiz davranışlar sergiler, hep en kötüyü düşünür, söz ve hareketlerden gereksiz anlamlar çıkarır. Toplumda pek çok insan paranoyak davranış biçimi gösterebilir. Ancak bunun günlük yaşama etkisi düşük olduğu için ciddiye alınmaz. Ama bu bozukluğun ilerlemesi ciddi sonuçlara yol açabilir. Kişi çevresine duyduğu güvensizlik ile suç ve şiddete başvurabilir. Hem kendine hem çevresine büyük zararları dokunur. Hayatı yaşanmaz bir hale gelir. Tedaviyi reddeden kişiler genellikle ya intihar ya da çevresindeki birini öldürme girişiminde bulunmuştur.
Bu hastalar tedaviye sıcak bakmaz ve reddeder. Kendilerinin normal olduğunu düşünür. Tedaviye şiddetle karşı çıkar ve bu durumu daha kötüye sürükler. Bu nedenle hastanın ikna aşaması hem çok önemli hem de çok zordur. Evhamlanma, kuruntu gibi belirtileri bulunur. Bu kişiler sosyal yaşamlarından yavaş yavaş uzaklaşır. Yalnızlaşmaya başlar. Bu durum şüphelerin daha çok artmasına neden olur. Ancak doğru tedavi yöntemi ile kişiler bu hastalıktan kurtulabilir. Sonucunda ''Ben nasıl böyle düşündüm? Nasıl bu hareketleri sergiledim?'' diye kendilerine oldukça şaşırırlar.
Kişinin çevresine karşı;
Hezeyan bozukluğunun üç evresi vardır. Bunlar;
Paranoya olan kişilerde;
Paranoid kişilik bozukluğu: Paranoya çeşitleri arasında en hafif rahatsızlık veren paranoid kişilik bozukluğudur. Toplumda çoğu insanda farkında olmasa da vardır. Bu kişiler kafalarında pek çok senaryolar kurar ve ilişkilerinde güvensizlik sorunu gözlenir. Hasta bazen garip davranışlar sergilemesine rağmen günlük hayatına normal bir düzen içinde devam edebilir. Bu bozukluk genellikle erken yetişkinlik döneminde görülmeye başlanır.
Sanrısal bozukluk: Akıl sağlığı açısından bir rahatsızlık yoktur ama bir sanrı üzerinde yoğunlaşma vardır. Örneğin sanrısal bozukluğa sahip bir kişi kendinin hasta olduğuna inanır. Bu hastalık doktora gitmeden kesinlikle geçmez. Doktora gitse bile bir doktorun testlerine ve tahlillerine inanmaz ve başka doktorlara gitme ihtiyacı duyar.
Ne yazık ki bu ruhsal ve zihinsel bir sorunun neden olduğu tam olarak ortaya çıkmamıştır. Ancak bazı nedenler akıl sağlığını olumsuz yönde etkiler. Bunlar:
Gen aktarımı nedeni ile ailemizde olan pek çok hastalığı taşıma riskimiz var. Özellik şeker ve tansiyon gibi hastalıkların aile büyüklerinde varsa sizde de olma olasılığı bulunur. Paranoya için kesin bir neden olarak sayılmasa da ailede bulunan herhangi bir akıl hastalığı nedeni ile olmuş olabilir.
Beyin sıvıları düşünce ve duyguların oluşmasında yer alır. Kötü yaşam tarzı nedeni ile kullanılan zararlı maddeler beyin sıvılarına zarar verir. Özellikle kokain ve amfetamin gibi uyuşturucu maddeler beyin kimyasallarını olumsuz yönde etkiler. Uyuşturucu madde kullanımı sonrası bırakmaya çalışan insanlarda ya da kullanmaya devam edenlerde paranoyak davranışlar sıklıkla gözlenir. Beynin kimyasal yapısı bozulur ve mental sorunlar baş gösterir. Kişi sağlıklı düşünemez hale gelir.
Geçmişte yaşanan kötü olaylar nedeni ile kişiler pek çok psikolojik sorunla karşılaşabilir. Bu da bunlardan biridir. Cinsel istismar, yaşanan kayıplar ve daha birçok sebep ile bu sorun gerçekleşebilir. Ayrıca kişinin aşırı duyarlı olması, düşük benlik algısı, ilişkilerinde güvensizlik problemi yaşaması ve asosyallik sonucu bu durum daha sıklıkla görülebilir.
Stres günümüzde hastalıkların temeli olarak sayılır. Tempolu ve yoğun bir yaşam tarzı bizi strese iten en büyük nedendir. Stres paranoyanın bir nedeni olarak sayılmaz ama paranoyak ruh halini tetikler.
Beyinde kan dolaşımı bozukluğu ve yüksek tansiyon hastalıklarına sahip insanlarda bu hastalığa ait belirtiler gözlemlenir. Ek olarak alzheimer hastalarında, işitme duyusunda yaşanan kayıpta, bunama gibi sorunlarda paranoyak davranışlar gözlemlenir.
Yukarıda sayılan bu nedenlerin bir ya da birkaçı birlikte görülebilir. Bunlar hem hastalığın nedeni hem de tetikleyicisi durumundadır.
Psikolojik bir rahatsızlık olan paranoyanın belirtileri aşağıdaki gibidir:
Bu psikolojik rahatsızlığın en önemli belirtilerin biridir. Hastaların karşısındaki insanlara ve olaylara karşı tutumu hep ön yargılı ve şüpheli olur. Çevresindekilerden şüphe duyar, onlardan bir kötülük geleceğine inanır, onların kötü bir insan olduğunu düşünür ve tanımadan yargılar. Hastanın zihni bu tarz düşünceler ile doludur.
Hastalar, karşısındakilerin kötü olduğunu düşündüğü için bu insanlara karşı güven sorunu yaşar. Onların sürekli kendine karşı kötü bir davranış sergileyeceğine ya da kötü bir söz söyleyeceğine inanır. O yüzden bu kişilere güvenmez.
Söylenenleri yanlış anlama bu rahatsızlıkta sıklıkla görülür. Hastalar her kelimeyi ve her sözü kötüye çeker. Toplu ortamda konuşulan muhabbetlerden bile kendine pay çıkarır, her mimik ve hareketin kendine yapıldığını zanneder. Her şeye olumsuz anlamlar yükler, sorun çıkarır ve ortamda tatsızlık yaratır.
Paranoya hastaları karşısındaki insanların sözleri ve hareketlerinden sürekli alındığı için bunlara karşı hazır olda bekler. Hemen kendini savunmaya ve korumaya geçer. Adeta kılıçlarını çeken bir savaşçı gibidir. Bu savunma sözlü ya da fiili olabilir. Hastalığın derecesine göre değişir. Haklı ya da haksız olmasının bir önemi yoktur. Özellikle haksız olduğunu bildiği halde savunmayı sürdürmek hastalığın açık belirtilerindendir.
Bu insanlar çevrelerinin zararlı olduğu düşüncesine körü körüne bağlıdır. Bu nedenle onlardan olabildiğince uzak durmaya çalışır. Sadece kendinden zarar gelmeyeceğini düşünür ve çevreden soyutlanır. Ancak bu durum kişinin daha çok içine kapanmasına sebebiyet verir. Asosyal bir insan olur ve dış dünya ile bağlantısı kesilir.
Hastalar bütün yakınlarına karşı agresif ve kavgacı bir tutum sergiler. Onun yanında olmak isteyen insanlara karşı bile tetikte bekler. Sürekli sorun çıkarır ve kavga eder. Bazen bu kişilerle iletişim kurmak çok zordur.
Depresif olmak bu tarz psikolojik rahatsızlıkların çoğunda görülen ruh halidir. Depresif ruh halinin yanında gergin, endişeli ve sıkıntılı olma durumları gözlenir. Kişi kendini kronik bir mutsuzluk içinde bulur ve ortamda huzursuz hisseder. Çünkü bulunduğu ortama ve insanlara karşı güvenini yitirmiştir.
Özellikle hayatlarında onlara yanlış yapan ve güvenini kıran insanlara karşı nefretleri hiç bitmez. Bu hataları geride bırakmaya çalışmaz. Onları unutmaz ve affedemez. Bu kişilere karşı güvensizlik duygusu kaybolmaz.
Zihinlerinde sürekli yeni senaryolar yazar. Bu senaryolar hep kötü olaylar ve kötü sonuçlar ile ilgilidir. Sürekli kötü bir şey olacağından korkarak yaşar. Bu hastalarda çok fazla görülen bir belirtidir. Düşünceleri ve zihni hep kötü olaylara odaklıdır. Kısaca felaket senaryoları yazar.
Hafife alınmayacak bir ruhsal hastalık türüdür. Tedavi edilmezse çok ciddi sonuçlara neden olabilir. Hastanın intihar etme riski şizofreni hastalarına göre iki kat daha fazladır. Ancak hastalığa tanı koymak oldukça zordur. Çünkü başka hastalıkların belirtisi olarak ortaya çıkmış olabilir. Bu nedenle hasta kavgacı ve sorun çıkaran kişi olarak tanımlanır. Ama asıl sebep paranoyadır. Ayrıca bu kişiler şüpheci yaklaşımları ile doktorlara yüzde yüz doğruları anlatmayabilir. Bu noktada doktor ve hasta arasındaki ilişki çok önemlidir.
Hezeyan bozukluğu şu hastalıklarla karıştırılabilir;
Hastayı tedaviye ikna etmek tedavinin en zor aşamalarından biridir. Çünkü hasta bu dönemde hem güvensiz hem de saldırgan tavırlar sergiler. Büyük ihtimalle ''Ben hasta değilim, siz hastasınız '' gibi çıkışlarda bulunur. Bu nedenle hastaya ''Sen delisin, doktora git '' gibi cümleler kurmamak gerekir. Bunun yerine daha sakin ve güven verici cümleler kurulmalıdır.
Doktora gitmeye ikna olan hastadan birtakım sorulara cevap vermesi istenir. Bunlar genellikle geçmiş yaşamı, düşünceleri, aile yapısı ile ilgilidir. Hastaya güven verilmesi gerekir. Tedavi edilebilir bir hastalıktır. Hastaların %50'si tedaviye kesin olarak cevap verir. %20'sinde belirtiler azalır. Ancak %30'luk kısmında hezeyan bozukluğu belirtileri değişiklik göstermez.
Ruhsal ve zihinsel hastalığa sahip kişilerin tedavi olması için ilaç kullanması gerekir. Bu ilaçlar genellikle antidepresan ilaçlarıdır. Kaygıların azalmasına ve sakin bir insan olunmasına yardımcı olur.
Psikolojik rahatsızlıkların bir sorunu da yaşadıklarını paylaşamamaktan kaynaklanır. Bu nedenle bir psikolog ile düzenli olarak görüşmek hastalığın tedavisinde olumlu bir adımdır. İkili ilişkileri açıklık, dürüstlük ve güven ilkesine dayanması gerekir.
Terapi sayesinde kişinin kendine olan güveni yerine getirilmeye çalışır. Bir zaman sonra kişi kendi sorunları ile başa çıkabilecek duruma gelir. Bu durum kişiyi hem güvenli hem daha mutlu bir birey yapar.
Bu durum çok ciddi paranoya belirtilerinde uygulanması gereken bir yoldur. Hem çevresine hem kendine zararı olabilecek kişinin sürekli bir gözetimde tutulması gerekir. Ayrıca yatılı tedavide hem ilaçların düzenli kullanımı sağlanır hem de ihtiyacı olduğu zamanlarda başvurabileceği kişiler olur.
Bu test size tam anlamıyla paranoyak olduğunuzu söylemez. Ancak şüpheleriniz varsa aşağıdaki soruları cevaplamayı deneyin.
Yukarıdaki sorulara kendi içinizde cevaplar arayın ve kendinize biraz dürüst olun.