Notre Dame Katedrali’nde çıkan yangın hakkında konuşan uzmanlar, insanlar kadar yapının da kurtarılması açısından 8 buçuk saatte söndürülmesini normal karşılarken Türkiye’de alınan önlemleri de değerlendirdi. Türkiye’de tarihi yapıların olası yangınlara karşı yeteri kadar korunmadığını ifade eden yetkililer, bakanlıkların bu konuda ortak çalışma yürütmesi gerektiğini belirtti.
Fransa'nın başkenti Paris'teki en önemli mimari yapılardan biri olan Notre Dame Katedrali, 15 Nisan tarihinde çıkan yangın ile büyük zarar gördü. 856 yıllık yapının restorasyon çalışmaları sırasında çıkan yangında ahşap kule ve çatısı çöktü. 500 itfaiye erinin görev aldığı yangın söndürme operasyonu 8,5 saat sürdü.
Çan kulelerine ulaşmadan söndürülen yangından sonra yetkililer tarafından yapılan açıklamada, katedralde bulunan sanat eserleri ile kutsal sayılan emanetlerin yüzde 90’ının kurtarıldığı bildirildi. Yapının ikonik gül penceresi, kubbe şeklindeki tavanı, vaaz kürsüsü ve sunağı sağlam kaldı.
“TÜRKİYE’DE TARİHİ ESERLERE ÖZEL BİR KORUMA ÖNLEMİ YOK”
İtfaiye ekiplerinin insanlar kadar yapının da güvenliğini sağlamaya çalıştığını dile getiren İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği bölümü Öğr. Gör. Ulaş Çınar ise, şöyle konuştu:
“Müdahalede titiz davrandılar. Aslında 1 saatte müdahale ederek belki de yapının hiçbir özelliğini önemsemeden söndürebilirlerdi. İnsanların güvenliğini sağladıktan sonra söndürmek kolay ama yapının da güvenliğini sağlamak önemsendiği için bu kadar uzun sürdü. Bizde benzer bir öncül yok, yangın yükü ve risk hesapları yapılırken bir mahal gözetilir. O mahalin içindeki yapılardan bir tanesi tarihi eser de olabilir. O eserlere özel bir koruma önlemi yok. Bir tarihi eser varsa, onu normal bir binaymış gibi dahil ediyoruz. Binaların içerisine tesisat kurmaya da müsaade edilemediği için, tarihi binaların söndürülmesi diğer binalardan çok daha zor.”
“TARİHİ ESERLERİN HEMEN YANINDA YAPILAŞMA OLMAMALI”
Türkiye’de tarihi eser olarak kabul edilen yapılarda müdahaleye izin verilmediğini bu sebeple de yapılarda herhangi bir güncelleme yapılamadığını kaydeden Öğr. Gör. Çınar, “‘Yeni yönetmeliğe göre binalarda bu sistemler olmalı ama bu binalar tarihi eserdir ve müdahale edemezsiniz’ deniliyor. Yangının sadece tarihi bir binada çıkacağını düşünemeyiz, yan binalardan da buraya sirayet edebilir. Bu yüzden mümkün olduğunca tarihi binaların, tarihi eserlerin yanında yapılaşmanın olmaması, aralarında bir boş alan bırakılması gerekir. Çünkü yangın sirayet ettiğinde müdahale çok daha zorlaşıyor ve yeni nesil söndürme unsurlarını tarihi binalara uygulamak çok zor hale geliyor” dedi.
“ÖNGÖRÜLÜ OLMAK BÜYÜK YANGINLARI ENGELLEYEBİLİR”
Tarihi eserlerin korunmasıyla ilgili yönetmelikte geçen bir madde olmadığını belirten İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği bölümü Öğr. Gör. Tolga Barışık, “Sultanahmet Camii veya Ayasofya gibi yerlerde bir yangın çıksa, yönetmeliğe göre bizim de Fransa gibi önceliğimiz insanları korumak olur. Mesela Ayasofya’nın etrafında birçok iş yeri ve konut var. Ayasofya’da çıkan bir yangın sadece orasıyla sınırlı kalmayabilir. Bizim yangın çıktığında değil, yangın çıkmadan tedbir almamız gerekiyor. Yangının nerelerden çıkabileceği tek tek incelenmeli. Tarihi eserlerde genel olarak yangın tertibatları olmuyor ama var ise, periyodik olarak kontrol edilmeli. Bizim buradaki amacımız öngörülü olmak. Ne kadar çok öngörülü olursak kazanın gerçekleşmesini o kadar engelleyebiliriz” diye konuştu.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bir araya gelerek yönetmelikleri yeniden değerlendirmesi gerektiğini de sözlerine ekleyen Öğr. Gör. Barışık, “Acil durum ve yangın yönetmeliklerinde tarihi eserlerin korunmasıyla ilgili bazı önemli maddelerin koyulması lazım. Burada tarihi eserlerin türleri de önemli” ifadelerini kullandı.
“ESERLER İTFAİYECİLER SAYESİNDE KURTARILDI”
Türkiye Yangından Korunma Vakfı Kurucu ve Onursal Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç ise, itfaiyelerde kurtarma, önleme ve söndürme şeklinde 3 uluslararası kural olduğunu belirtti. Kurtarmada önceliğin canlıları kurtarma, sonra değerli eşyaları daha sonra da yanıcı olan mobilyaları kurtarma olarak görüldüğünü ifade etti. Prof. Dr. Kılıç, “Katedraldeki yangının en başında yapılması gereken içerideki insanların ve değerli eşyaların kurtarımını yapmak, ikincisi ise yanmayan kısımları ve çökmeyen kuleleri kurtarmak ve sonra da soğutmaktı. Paris İtfaiyesi özel bir itfaiyedir ve Paris İtfaiye Tugayı olarak geçer. Diğer şehirlerinden daha farklıdır ve oldukça güçlü, müdahale eden, yangının nasıl söndürüleceğini, nasıl müdahale edileceğini çok iyi bilen bir ekiptir. Kurtarılan eserlerin çoğu itfaiyeciler sayesinde kurtarılmıştır. Yanmayan kısımlara da yangının geçişini engellemişlerdir” dedi.
“BÖYLE YERLERE HAVADAN MÜDAHALE EDİLMEZ”
Şehir içindeki yangınlara özellikle de tarihi yangınlara havadan müdahale etmenin çok riskli olduğunu belirten Prof. Dr. Kılıç, “Birinci riski, az miktarda su gönderirseniz buharlaşır ve yangının altına inmez. Yangını söndürmek için alevin altından müdahale edilmelidir. Alevin üzerine müdahale ederek yangını söndüremezsiniz. Eğer çok büyük miktarda su atarsanız o zaman da çökme meydana gelecektir. Havadan müdahale edilmemesinin en önemli sebebi aşağıda çalışan itfaiyecilerin, kurtarma ve söndürme yapan insanların engellenmemesidir. Böyle yerlere havadan müdahale edilmez” diye konuştu.
“SARAYLAR İÇİN TEDBİR ALINMALI”
“Bu gibi binaların 8 buçuk saatte söndürülüyor olması uzun bir zaman değildir. Birkaç saat içerisinde kontrol altına alırsınız ama yangının tamamen söndürülerek enkazın soğutulması bazen 1 gün bazen de daha uzun sürebilir” diyen Prof. Dr. Kılıç, Türkiye’deki durumu ise şöyle değerlendirdi:
“Bu tarz bir olay olduğunda Türkiye’de ne olacağına dair bir şey söylemek çok da doğru değil. Her binaya göre bu farklılık gösterir. Bazı binalarda yangın çıkacağında ne yapılacağı bellidir. En önemlisi saraylarda ve tarihi binalarda alınacak tedbirlerdir. Tedbirlerin oradaki binaların özelliklerine göre olması gerekir. Her tarafa gazlı söndürme sistemi yaparak yangının çıkmayacağını zannediliyor. Bizim ülkemizde itfaiye denildiği zaman akla ilk gelen söndürmedir. Ve en büyük eksiklik sadece söndürmenin olmasıdır. Kurtarma ve yangını daha olmadan önce önleyecek tedbirlerin alınması görevinde oldukça zayıf olduğumuzu söyleyebilirim.”
(DHA)