HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Pek çılgın olmayan bilim insanlarının aşina olmadığımız fazlasıyla çılgın deneyleri

Tarih boyunca birçok çılgın deneye tanık oluyoruz ancak bazı garip deneyler var ki doğanın düzenini yerle bir edebiliyor.

Pek çılgın olmayan bilim insanlarının aşina olmadığımız fazlasıyla çılgın deneyleri

Selim Gerçeker / Mynet Haber

Çift başlı köpekler, insan maymun karışımı bir ırk ve hindiler üzerindeki çalışmalar... Bazılarını dönemin devlet adamları dünyayı ele geçirmek için bazılarıysa farklı yaklaşımlarla ünlü olmayı hedefliyor.

Bir bakalım hemen 20. yüzyılda teknolojinin çok da gelişmediği yıllarda çılgın deneyleri acaba nasıl yapıyorlardı?

Kendi söküğünü dikebilen doktor

Terzi kendi söküğünü dikemez atasözünü bir çırpıda kenara atan doktor Dr. Evan O’Neill Kane 1921'de kendi apandisit ameliyatını kendisi gerçekleştirdi. Yeni bir lokal anestezi ilacı olan Novocaine yardımıyla karnını açıp apandisitini alan ve ertesi gün taburcu olacak kadar sağlıklı bir şekilde ameliyatı başarılı şekilde tamamlayan doktorumuz yanında meslektaşlarını sadece dikiş için bulundurdu. Kısaca kendi göek bağını kendi kesen doktorumuz ilerleyen yıllarda birçok doktora da ilham kaynağı oldu.

Bilim için kusmuk içmek

1800'lü yılların hemen başlarında gerçekleşen bu bilimsel deneyin başrolünde Philadelphialı doktor ve bilim insanı Stubbins Ffirth bulunuyor. O dönemler oldukça yaygın olan, ortalığı yakıp yıkan sarı humma hastalığının kökenini bulduğunu öne sürüyordu. Ffirth'in tespitlerine göre hastalık yazın, kışın olduğundan daha etkiliydi. Bu teoriye göre hastalık bulaşıcı değildi yalnızca sıcak hava, gürültü ve zengin beslenme tarzı gibi etkenler hastalığı tetikliyordu. Haliyle bunu kanıtlamak isteyen doktorumuz özellikle hastalığın bulaşıcı olmadığını göstermek için sarı humma hastalarından toplanan kusmukları içti ve açık yarası olan hastalara sürtündü. Sonuç olarak hem hastalığı kaparak hipotezi çürüdü hem de daha sonra hastalığın sebebi sivri sinekler olarak kanıtlandı. Ffirth ise hastalık ve içtiği kusmuklar kaldı.

Çift başlı köpek deneyi

Özellikle bilimkurgu ve fantastik yapımlarda sık sık rastaldığımız bir ikondur çift başlı varlıklar. İnsandan ejderhaya birçok varlık çift başlı olarak kurgulanıyordu. Bu kurgulara belki de ilham kaynağı olan bilimsel deneyi yapan Sergei Brukhonenko ve Vladimir Demikhov olabilir. 1928 ve 1954'de Sovyetler Birliği'nde yapılan deneylerde toplamda 20'ye yakın çift başlı köpek deneyi gerçekleştirildi. Fakat köpekler 1 aydan fazla yaşamadı bunun en büyük sebebi de bir başka köpeğin sırtına yarısı dikilmiş bir başka köpeğin olmasıydı. Yani o filmlerde gördüğümüz iksir ya da klon makinalarıyla değil ilkel kesim dikim yöntemiyle bu deney yapıldı.

Belki maymundan gelmedik ama maymuna gidebiliriz

Rusya'nın yani dönemin Sovyetler'in garip deneyleri bitmek bilmiyordu. 1920'lerin son demlerinde Stalin, dönemin ünlü bilim insanı Ilya Ivanov’u insan maymun karışımı bir ırk yaratması için görevlendirdi. Deneye Batı Afrika'dan başlayan Ivanov, birçok dişi şempanzeye insan spermi enjekte etti. Fakat sperm enjekte edilen tüm şempanzeler öldü. Gerçekleştirilen başarısız deney sonrası bu kez Orangutan spermi bir başka kadına enjekte edilmek istendi ancak deney olmadan orangutan hastalanarak öldü. Ivanov da beş yıl hapis yattı. Dönemin ünlü bilim adamı tarihler 2002'yi gösterdiğinde maymun insan karışımı bir ırktan oluşan ordu yaratma hayalleri olduğunu itiraf etti.

Uykuda tedavi deneyi

Lawrence Leshan adlı bir profesör, uykuda tedavi olmanın mümkün olabildiğini iddia ediyordu. Özellikle kötü alışkanlıklara yönelen profesörün ilk deneyi tırnak yiyen hastalar üzerinde oldu. Profesör Leshan, 1942 yazında tırnak yeme alışkanlığı bulunan gençlerle kampa girdi. Deneyde plağa kaydedilen, “Tırnaklarımın tadı berbat...” cümlesi uykudaki gençlere dinletiliyordu. Verilere göre gençlerden yüzde 40'ı bu tedavi sürecinden başarıyla ayrılarak tırnak yeme alışkanlığını bırakıyor. Deney kabaca başarılı olsa da araştırmalara ve EEG testlerine göre derin uykudaki birinin plaktan dinletilen cümleleri algılaması bile çok zor.

Şizofreni ve LSD arasındaki bağ

1950'lerde öldürücü ilaçlara alternatif olarak kullanılan ve tıbbi deneylerde sıkça ismi duyulan şimdilerde yasadışı uyuşturucu madde olarak listelenen LSD'yi kullanan insanların davranışlar ve şizofreni hastalarının davranışları arasındaki benzerlikler inceleniyordu. İnsanı riske etmeyen deneyler genelde örümcek kullanıyordu. Tesadüfen ağlarını diğer örümceklere göre farklı şekillerde ören örümcekler dikkat çekmiş ve bunun üzerine deneyler yapılmaya başlanmıştı. Basle sanatoryumundaki araştırmacılar, şizofveri hastalarından aldıkları sidik örneklerini örümceklere verdiler. Örümcekler ağları artık farklı şekilde örüyordu. Ardından LSD verilen örümcekler ağlarını örmeye başladı. Fakat şizofreni sidiği almış örümceklerin ördüğü ağlardan çok farklı ağlar örüldü. Böylelikle bu deney de olumsuz şekilde sonuçlanmış oldu.

Mantar, din, Darwin!?

Teoloji konusunda uzman psikiyatrist Dr. Walter Pahnke, uyuşturucuların kolay erişilebildiği bir yıllarda yani 60'larda din ve uyuşturucunun aynı etkiler bıraktığını kanıtlamayı hedefleyen deney yaptı. Psikiyatrist Timothy Leary’nin katkılarıyla Newton Teoloji Okulu’ndan bir grup öğrenciye Cuma ayinine katılmalarından önce mantarlardan elde edilen psilosibin verildi. Araştırmaya katılan öğrencilerin bazıları ayinden memnun kalmazken bazılarıysa aydınlatıcı buldu. Deney daha sonra "Good Friday Experiment" (Güzel Cuma Deneyi) olarak bilindi.

Güzel olur tabii.

Uzaya gitmekle yırtamayan maymunlar

Darwin'in özellikle evrim teorilerinde bulunması ve arından gelen maymundan mı geldik sorularının ardından maymunlar insanlar tarafından birçok alanda da kullanıldı. Uzaya gönderilen, insan spermi enjekte edilen maymunlara bu kez köpeklerin başına gelen çift başlı deneyi piyangosu vurdu. Sovyetleri doğal olarak kıskanan ABD rakibinin başarısız olduğu bir deneyde başarılı olmayı hedefledi ve cerrah Robert White bir maymunun kafasını başka bir maymuna nakletti. Nakil sonrası uyandırılan maymun her ne kadar tepki verse de sadece 8 gün yaşayabildi. Buna rağmen cerrahımız bunu başarı saydı ve daha büyük fonlar alarak bu deneyi birçok yerde anlatıp yaymak istedi.

Bir gün 3 tane Hz. İsa bir masada oturuyormuş

Michigan State Psikiyatri Kliniği’nden doktorlar, klinikte ben Hz. İsa'yım diyen 3 hastasını yüzleştirmeye karar vererek deney yapmak ister.
Sanrılar gören ve kendilerini İsa olarak tanımlayan hastalar aynı masaya oturtularak yüzleşirler. Aynı zamanda deney olan bu yüzleşmede hastalar birbirlerine sürekli olarak ben Hz. İsa'yım der. Kavga ve anlaşmazlıkların yaşandığı deney sonuç vermez. Ayrıca birisi ben İsa'yım derken muhakkak iki hasta da iddia sahibine 'deli' diyerek dalga geçer.

Tutkulu aşık hindiler

Doğada nesli tükenen hindilerin zeki ve zor avlanan hayvanlar olduklarını bilmeyenimiz yok. Bunun yanında erkek hindilerin aşk konusunda ne kadar tutkulu olduklarını da bu deneyle öğrenebiliyoruz. Pennsylvania Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı 1965 'de bir grup erkek hindinin önünde dişi hindi maketi parçaladılar. Maketin tüm haline ilgi duyan hindiler maket parçalandıktan sonra sadece kafası kalsa bile hindiye aynı oranda ilgi göstermeye devam ettiler.

Kaynak: 15 of the Weirdest Science Experiments in History

En Çok Aranan Haberler