Gerekçeli kararda sanıkların hal ve hareketlerinin konuşmaya giden birilerinin davranışına benzemediğine dikkat çekilen gerekçeli kararda, "Katılanların aracın camlarını ve kapılarını sıkı bir şekilde kapatmak zorunda kalarak dehşet içinde, araba içinde kapalı kalmak zorunda kaldıkları göz önüne alındığında ayrıca hürriyeti tahdit suçunun da oluştuğunun kabul edilmesi gerektiği düşünülmüştür" denildi.
Kararda, "Olay yerinin cadde üstü olduğu ve trafik akışının devam ettiği, bu durumda sanıkların eyleminin devam etmesinin mümkün olmadığı ve çevrede toplananların da olması nedeni ile olay yerinden ayrılmak zorunda kaldıkları, bir pişmanlığın söz konusu olmadığı, TCK'nın 110 maddesinin uygulanma ihtimali bulunmadığı düşünülmüştür" denildi.
İstanbul Anadolu 59. Asliye Ceza Mahkemesi, sanıklara verdiği cezanın gerekçesini açıkladı. Sanıkların aracının katılanların aracının önünü keserek durdurduğu hatırlatılan kararda, "Sanıklar, katılanların aracının kendilerinin aracına vurduğunu ve konuşmak amacıyla araçlarından indiklerini söylemişlerse de, görüntülerden öndeki aracın aniden durması ile arkasındaki aracın fren yaparak hafif bir şekilde öndeki araca vurduğu anlaşıldığından sanıkların savunmasının yerinde olmadığı, inandırıcılıktan çok uzak olduğu, sanıkların toplum önünde düşmüş oldukları durum dikkate alındığında kendilerini haklı çıkarmak adına bu şekilde beyanda bulundukları düşünülmüştür" denildi.
Sanıkların hal ve hakaretlerinin konuşmaya giden birilerinin davranışlarına benzemediğine, bu nedenle sanıkların beyanlarına itibar edilmediği ifade edilen gerekçeli kararda, "Bu beyanları suçtan kurtulmaya yönelik olduğundan savunmaları yerinde görülmemiştir. Ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması suçunun unsurlarının oluştuğu kabul edilmiştir" denildi.
Sanıkların şiddete yönelik eylemleri ile katılanların aracın yanına giderek saldırıda bulunduklarına dikkat çekilen kararda, "Katılanların aracın camlarını ve kapılarını sıkı bir şekilde kapatmak zorunda kalarak dehşet içinde, araba içinde kapalı kalmak zorunda kaldıkları göz önüne alındığında ayrıca hürriyeti tahdit suçunun da oluştuğunun kabul edilmesi gerektiği düşünülmüştür. Olayın başlangıcında sanıkların katılanların aracının yanına geldikleri, burada el kol işareti yaptıkları, katılanların aracının camına vurdukları, katılanların durmayarak ilerlediği buna rağmen sanıkların katılanların aracını önünü keserek durdurdukları dikkate alındığında kasıtlarının yoğun olduğu ve eylemin ayrıca kişileri de hedef aldığı kabul edilerek bu yöndeki savunmalara itibar edilmemiştir" denildi.
Kararda, "Sanıklar vekili, hürriyeti tahdit suçu açısından sanıkların kendiliğinden olay yerini terk ettiğini ve katılanların bir zarar görmediğini, TCK'nın 110 maddesinin uygulanması gerektiğini belirtmiş ise de; olay yerinin cadde üstü olduğu ve trafik akışının devam ettiği, bu durumda sanıkların eyleminin devam etmesinin mümkün olmadığı ve çevrede toplananların da olması nedeni ile olay yerinden ayrılmak zorunda kaldıkları, bir pişmanlığın söz konusu olmadığı, TCK'nın 110 maddesinin uygulanma ihtimali bulunmadığı düşünülmüştür" denildi.
Mahkeme, 18 Haziran 2018 tarihinde yaptığı karar duruşmasında Hasan ve Hüseyin Sel kardeşleri, "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan 4'er yıl 2'şer ay, "Ulaşım araçlarının kaçırılması ve alıkonulması" suçundan da 10'ar ay hapis cezası ile cezalandırmıştı. Sanıkların 10'ar aylık hapis cezaları ertelenmişti.
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Hasan Sel'in, Pendik'te 6 Temmuz 2019 tarihinde yol verme tartışması yaşadığı 7 aylık hamile Ayfer Bahçıvan ve eşi Yunus Emre Bahçıvan'ın içinde bulunduğu aracı darp ederek aynasını kırdığı, kaputuna çıktığı belirtiliyor. Şüpheli Hüseyin Sel'in de aracı müştekilerin aracının önüne kırarak durdurmaya zorladığı bilgisine yer verilen iddianamede, her iki kardeşin de, "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "Mala zarar verme" ve "Kamu ulaşım araçlarını kaçırma veya alıkoyma" suçlarından 5 yıl 4 aydan 20 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları isteniyordu. (DHA)