HABER

Petrolünün değil uranyumunun peşinde

Sarkozy Libya petrolünün değil Afrika uranyumunun peşinde!

Petrolünün değil uranyumunun peşinde
Uzun yıllardır Afrika'nın uranyum başta olmak üzere tüm madenlerini elinde bulunduran Fransa, Libya'ya saldırarak nükleer santralları için gerekli olan uranyumu garanti altına almak istiyor. Çin, Rusya ve Güney Kore'nin kıtadaki etkinliğinden rahatsız olan Fransa, Libya üzerinden dünyaya mesaj veriyor
Akşam gazetesinin haberine göre; Fransa'nın ansızın Libya'yı bombalamaya başlaması kafaları karıştırdı. Herkes Fransa, İngiltere ve ABD'nin Libya'nın petrol kaynaklarının peşinde olduğunu düşünüyor. Oysa Libya petrolü dünya üretiminin sadece yüzde 2'sini oluşturuyor ve petrolün tamamını yabancı ülke şirketleri çıkarıyor. İşgalin ana nedeni tarihte gizli, bilindiği gibi hem Sahra altı hem de Kuzey Afrika ülkeleri uzun yıllar Fransa'nın sömürgesi oldu. 1960 yıllarda başlayan ayaklanmaların ardından Çad, Nijer, Fildişi Sahili, Gabon, Kongo Cumhuriyeti gibi ülkeler bağımsızlıklarını kazandı ancak Fransa ekonomik sömürge kurallarını devreye soktu. Bu topraklardaki çok değerli madenler, Fransızların denetimi altında kaldı. Sadece Tunus'ta bin 250'yi aşkın Fransız şirketi var. Bölgedeki ülkelerin stratejik yatırımları da Fransa'nın tekelinde. Kakao, kahve gibi altın kadar değerli tarım ürünler de... Ancak en önemlisi uranyum! Uranyum, artan nükleer santral yatırımlarının ardından dünyanın en değerli madenlerinden biri olacak. Dünyada bilinen uranyum rezervi 4.7 milyon ton. 1 milyon tonun üzerindeki rezerv Avustralya'da ancak üretimde iştahlı değil. Afrika'da şu ana kadar bilinen uranyum miktarı toplam rezervin yüzde 20'sini oluşturuyor. Enerjisinin yüzde 77'sini nükleerden sağlayan ve uranyumu olmayan Fransa, ihtiyacının önemli bir bölümünü Nijer'den, bir kısmını da Çad'dan karşılıyor.
**Darbelerin ardında aynı isim**
LİBYA, Fransa ile ilk kez karşı karşıya gelmiyor. 1970'lerde gücünü artıran Kaddafi, komşularındaki ayaklanmaları destekledi ve 1980 yılında Çad'a saldırdı; hedefi uranyumdu. 1987'de Fransızlar devreye girdi ve Libya yenildi. Hala birçok ülkede var olan siyasi istikrarsızlığın arkasında Fransa'nın olduğu söyleniyor. Sarkozy'nin desteklediği yöneticiler seçimleri kaybettiği halde iktidardan ayrılmıyor, seçimler sürekli erteleniyor. Son yıllarda Nijer ve Sudan da yaşanan katliamların nedeni de bu bölgedeki zengin petrol ve uranyum yataklarıydı. Darfur'da olduğu gibi...
**Çin ve Rusya devreye girdi, Fransa zorlandı**
AFRİKA'daki uranyum arama ve işleme faaliyetleri Kanadalı ve Fransız şirketlerin kontrolünde gerçekleştiriliyor. Bölgedeki en aktif şirket Fransız Areva. Birçok ülkede nükleer santralları bulunan Areva, 2007'de Libya ile uranyum arama anlaşması imzalamıştı. Areva, Libya'nın komşusu ve uranyum zengini Nijer'le de dünyanın en büyük ikinci uranyum madenini kurmak için anlaşmıştı. Anlaşmaya göre madenin yüzde 66.6'sı Fransızlara ait olacak. Areva'nın yüzde 90 hissesi Fransız Devleti'nin kontrolünde. Uzmanlar, mevcut uranyum rezervinin 20-30 yılda tükeneceği belirtiyor, bu nedenle başta Fransa olmak üzere Batılı ülkelere dünyanın birçok yerinde uranyum arama izinleri alıyor, var olan yatakları işletiyor. Çin ve Rusya'nın da Afrika'daki madenlere göz dikmesi Fransa'nın işini zorlaştırdığı için bölgede bildiğini okumak istiyor.
**Türklerden rahatsız oldular**
ANALİSTLERİN, Fransa ile ilgili saptamalarına katılan Türk işadamları 'Uranyumun yanı sıra bölge ekonomisindeki etkisini de kaybeden Fransa, müdahaleyi tercih etti' diyor. Türk-Libya İş Konseyi Başkanı Ersin Takla, 'Fransa'nın derdi demokrasi değil, Libya'nın güneyindeki uranyum' yorumunu yapıyor. Libya'da yatırımı olan müteahhitler de Fransa iç in 'Hem ihracatları düştü hem de kendi şirketlerine iş ve pazar yaratması gerekiyor' diyor.

En Çok Aranan Haberler