Peygamber Efendimizin Gördüğü Rüyalar ve Yorumları: İbn-i Abbas (ra)’tan rivayet edildiğine göre o, şöyle demiştir: Peygamberlerin rüyaları vahiydir.” İbn-i Abbas (ra), bu sözü Hz. Yusuf (as): “…Ben (rüyamda) on bir yıldızla, güneşi ve ayı gördüm…” âyetini açıklarken söylemiştir. İbn-i Ömer, Ubeyd b. Umeyr, aynı görüşleri belirtmişlerdir.
Hz. Aişe şöyle demiştir: “Rasulüllah’ın ilk vahiy başlangıcı uykuda sâliha rüya görmekle olmuştur. Hiçbir rüya görmezdi ki, sabah aydınlığı gibi açıkça meydana gelmesin. Bu rivayette, Hz. Peygamber’in rüyaları, bir çeşit vahiy ve Kur'ân vahyine hazırlık niteliğinde olduğu belirtilmektedir.
Hz. Peygamber’in vahiy niteliğinde olan rüyaları Kur'ân-ı Kerim ve hadislerde işaret edilen hadislerin içeriğinden anlaşılmaktadır.
[](https://www.mynet.com/kadir-gecesinde-mutlaka-ziyaret-edilmeli-110100588923)
İslam alimlerinin çoğunluğu Hz. İbrahim (as), Hz. Yusuf (as) ve Hz. Muhammed (sav)’in Kur'ân-ı Kerim’de anlatılan rüyalarını örnek göstererek, “Peygamberlerin rüyaları, vahiydir” görüşüne katılmışlardır.
Bu rivayetlerden de anlaşıldığı üzere Hz. Peygamber’in bazı rüyaları, vahiydir. Vahiy niteliğinde olabilecek Hz. Peygamber’in rüya ve yorumları ulaşılabildiği kadarıyla zikredilecektir.
1- Rüyada Misvak İkramı Abdullah b. Ömer’in rivayetine göre Rasulüllah (as), şöyle buyurdu: “Kendimi rüyamda bir misvakla misvaklanırken gördüm. Derken beni iki adam çekti. Biri, diğerinden daha büyüktü. Bende misvakı küçük olana verdim. Bana; büyüğe denildi. Ben de onu, büyüğe verdim.”
Hz. Peygamber, beraberinde Sâbit b. Kays b. Şemmâs olduğu halde onun yanına geldi. Hz. Peygamber (as)’in bir hurma dalı parçası vardı. Arkadaşlarının arasındaki Müseyleme’nin başında durarak: “Ben, şu parçayı istemiş olsan; onu sana vermem. Ben, Allah’ın senin hakkındaki emrine tecavüz edemem.
(Bana itaatten) geri dönersen Allah, mutlaka seni tepeleyecektir. Öyle zannederim ki sen, rüyanda hakkında bilgi verilen kimsesin. İşte Sâbit benim adıma sana cevap verecek.” buyurdu. Sonra Rasulüllah, oradan ayrıldı ve gitti.
İbn-i Abbas, Hz. Peygamber’in: “Öyle zannederim ki sen, rüyada bana hakkında bilgi verilen kimsesin” sözünü sordum. Ebû Hureyre bana, Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu haber verdi: “Uyurken elimde iki altın bilezik gördüm. Bunların hali beni meşgul etti.
Derken rüyamda bana, onları üflemem vahyedildi. Ben de üfürdüm ve uçtular. Bunları, benden sonra çıkacak iki yalancı (peygamberlik iddiasında bulunan) kişi diye tevil ettim.” Bunlardan biri San’a’nın reisi Ansî; diğeri, Yemâame’nin reisi Müseyleme idi .
Ebû Seleme’den rivayet edildiğine göre o, şöyle dedi: Ebû Said’e sordum, Rasulüllah’dan Kadir Gecesinin hangi gün denk geldiğini işittin mi?; o da, evet dedi.
Devamında Ebû Selem dedi ki: Sonra Rasulüllah (as) ile birlikte Ramazan’ın onuncu günü itikâfa girdik. Ramazan’ın yirminci günü sabahı Hz. Peygamber, bize bir hutbe îrâd etti ve şöyle buyurdu: “Kadir gecesi bana gösterildi. Sonra o Kadir gecesi bana unutturuldu.”
Râvi, Ebû Said’e Kadir gecesinin hangi güne (geceye) denk geldiğini bilip bilmediğini sormuş, Ebû Said de Rasulüllah’tan bunu duyduğunu söylemiş; daha sonra Ebû Said’e bunu soran râvi; yani Ebû Seleme Peygamber ile birlikte itikâfa girdiğinde bunu Peygamberden bizzat duyduğunu nakletmiştir.
Peygamber (as), kadir gecesinin unutturulması, Müslümanların her geceyi Kadir gecesi gibi bilip ona göre ibadet yapmaları açısından bizler için bir rahmettir.?
Hz. Peygamber’in Geleceğe Dair Rüyaları ve Bunları Yorumlaması: Hz. Allah (cc)’ın geleceğe dair bir takım olayları Sevgili Habîbine rüyalar yoluyla bildirdiği bir takım rivayetlerde anlatılmaktadır. Peygamber (as), bir takım olayların sonucunu rüyalar vasıtasıyla öğrenmiştir.
İbn-i Ömer, Peygamber (as)’in şöyle buyurduğunu anlattı: “Ben (rüyamda) iken insanları bir kuyunun etrafından toplanmış vaziyette iken gördüm. Ebubekir kovayı aldı bir ya da iki kova su çekti. Fakat O’nun su çekişinde bir zaaf ve güçlük vardı
“Allah Ebubekir’e mağfiret etsin.” Sonra kovayı Ebubekir’in elinden Ömer b. Hattâb aldı. Ömer, bu kovayı alınca elinde büyük bir kovaya dönüştü. Ben, insanların içinde Ömer gibi işini tam ve sağlam yapan görmedim.”
Ebubekir’in bir ya da iki kova su çekmesine karşılık Ömer’in koca bir kova ile su çekmesinde Ebubekir’in devlet başkanlığı zamanında mürted isyanlarıyla uğraşması ve başkanlığının az bir süre devam etmesi sebebiyle İslam fetihlerinin azlığına; Ömer zamanında hiçbir engelle karşılaşılmayarak uzun zaman fetihlerin devam etmesine işaret vardır denilmektedir .
Enes b. Mâlik (ra) şöyle dedi ki: Rasulüllah, Mihan kızı Ümmü Haram’ın yanına gidip ziyaret ederdi. Ümmü Haram, Ubâde b. Sâbit’in nikâhı altında idi. Birgün Rasulüllah, yine ziyaretine geldi. O da Rasulüllah’a yemek getirdi ve başını taradı. Sonra Rasulüllah, bir müddet uyudu. Sonra gülümseyerek uyandı.
Ümmü Haram dedi ki: Ya Rasulallah! Seni güldüren nedir? diye sordum. “Rüyamda bana ümmetimden bir kısım mücahitlerin şu deniz ortasındaki tahtlar üzerindeki hükümdarlar halinde; yahut tahtlar üzerine kurulmuş hükümdarlar misali, gemilere binerek Allah yolunda deniz harbine gittikleri gösterildi de ona gülüyorum” buyurdu.
Ümmü Haram dedi ki: Ya Rasulallah! Beni de o deniz gazilerinden kılması için dua ediver diye rica ettim. Rasulüllah, bana dua buyurdu. Sonra Rasulüllah, başını yatağa koydu (bir müddet daha uyudu). Sonra gülümseyerek uyandı. Bunun üzerine yine ben, Ya Rasulallah! Seni güldüren nedir? diye sordum.
Rasulülah, bu defa da önce dediği gibi: “Bana yine ümmetimden bir kısım mücahitlerin hükümdarların tahtlarına kuruldukları gibi Allah yolunda gazaya gittikleri gösterildi.” buyurdu. Ümmü Haram dedi ki: Ya Rasulallah! Beni de onlardan kılması için dua ediver, dedim. Rasulüllah: “(Hayır) sen, önceki (deniz) gazilerindensin.” buyurdu.
(Enes b. Mâlik dedi ki) Ümmü Haram, Muâviye’nin Şam valiliği zamanında, deniz gazasında gemiye binmiş Fakat denizden karaya çıktıkları zaman Ümmü Haram bindirildiği katırdan düşerek öldü ve Allah yolunda şehit olmuştur .
Hz. Aişe (r. anha) Rasulüllah (as)’ın şöyle buyurduğunu anlattı: “(Ey Aişe) Seni iki defa rüyamda gördüm. Bir adam, ipekten bir parça üzerinde senin suretini taşıyordu. O adam: Bu (suretin sahibi) senin müstakbel zevcendir, diyordu. Şimdi ben, o sureti açıyorum ki (ani yüzünden anlıyorum ki) o suret, sendin. Cibril’in o sözü üzerin ben, “Eğer şu rüyam Allah tarafından gösterilmiş ise Allah bunu gerçekleştirecektir” dedim.”
Bu rivayetten anlaşıldığına göre Peygamber (as), aynı rüyayı iki defa görmüştür. Hz. Peygamber, müstakbel eşinin kim olduğunu Hz. Aişe ile evlendikten sonra bilmektedir. O halde Peygamber (as) bu rüyayı, rüyayı gördükten çok sonra yorumlamaktadır.
Ebû Musâ’dan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (as), şöyle buyurmuştur: “Ben, kendimi rüyamda Mekke’den hurmalıkları bulunan bir yere muhacir olarak gidiyor gördüm. Zihnime o gidecek olduğum yerin Yemâme ya da Hacer (Bahreyn ya da Yemâme’de bir şehir) olduğu fikri düştü.
Bir de gördüm ki o yer, Yesrib denilen Medine imiş. Ben, yine bu rüyamda kendimi gördüm ki; bir kılıç hareket ettirdim de bu kılıç, orta yerinden kırıldı. Bunu Uhud harbinde isabet alan müminler şeklinde yorumladım. Sonra o kılıcı diğer bir sefer daha hareket ettirdim. Bu sefer kılıç, olduğundan daha güzel bir hale döndü. Bunu da fetihler ve mümin toplanması şeklinde Allah’ın getirdiği neticelere yordum.
Ben, yine o rüyada bir sığır (ın boğazlandığını) görmüştüm. Allah en hayırlısıdır (Allah’ın sevabı, Allah için ölenlere daha hayırlıdır). Bunu da Uhud günü şehid olan mümin neferlere yordum. Bir de gördüm ki; asıl hayır, Uhud günü musibete uğramalarının ardından Allah’ın onlara hayır nevinden getirdiği şeyler ve Bedir gününden sonra Allah’ın bizlere verdiği doğruluk ve sebat, mükafatıdır.”
Medine Vebasının Mahyea Taşınması Abdullah b. Ömer (ra) dedi ki Hz. Peygamber (as), şöyle buyurmuştur: “Ben rüyamda şöyle gördüm: Sanki (Sudanlı) siyah, saçı başı dağınık bir kadın Medine’den çıktı da Mahye’ya –ki arası Cuhfe’dir- varıp orada durdu. Ben, bu rüyamı Medine vebasının Mahye’aya taşınacağına yordum.”
Medine, ilk zamanlar hastalıklı ve Bathan deresinden çıkan pis sular sebebiyle havası bozuk bir yerdi. Rasulüllah’ın bu rüyasından ve alınan tedbirden sonra Medine’nin havası düzelmiştir. Rasulüllah’ın bu rüyası, tabiriyle tebliğ buyurduğu rüyalardan olup tabirde bir mesel olmuştur.
Ahiretle İlgili Rüyaları ve Yorumları: 1- Cennet’te Hz. Ömer’e Ait Bir Köşk Olması İle İlgili Gördüğü Rüya Ebû Hureyre (ra) şöyle demiştir: Rasulüllah’ın huzurunda bulunduğumuz sırada O, şöyle buyurdu: “Ben, uyuduğum sırada kendimi cennette gördüm. O sırada bir kadınla karşılaştım ki; o kadın, bir köşkün kenarında abdest almakta idi.”
Ben, bu köşk kimindir? diye sordum. Oradakiler, Ömer’e attir dediler. Ömer’in kıskançlığını hatırladım da hemen yüzümü arkaya çevirdim. Ömer ağladı ve, Ya Rasulallah! Anam babam feda olsun! Sana karşı mı kıskanacağım? dedi .
Buhârî, bu rivayeti Said b. Müseyyeb, Câbir b. Abdillah ve Ebû Hureyre’den ayrı ayrı senetlerle nakletmiştir.
Hz. Aişe’den rivayet edilmiştir: Rasulüllah (as)’a Varaka hakkında soru soruldu. Hz. Hatice (r. anha), Rasulüllah’a şöyle dedi: O, seni tasdik etti ve sen Peygamberliğini ilan etmeden önce vefat etti. Rasulüllah, buyurdu ki: “Rüyada bana gösterildi ki; O’nun üzerinde beyaz bir elbise vardı. Cehennem ehlinden olmuş olsaydı; üzerinde başka bir renk elbise olurdu.”
Bu hadisi yorumlayan rüya tabircileri, ölmüş kimsenin beyaz elbiseler içinde görülmesi, cennetlik olduğuna işaret etmişlerdir.
Abdullah b. Ömer’den gelen bir rivayette. Rasulüllah, şöyle buyurmuştur: “Ben, bu gece rüyamda kendimi Kâbe’nin yanında buldum ve ben orada esmer bir adam gördüm ki; o görmekte olduğum esmer, erkeklerin en güzeli idi.
Onun kulak memelerne geçmiş bir saçı vardı ki; o da görmekte olduğum saçların en güzelinden olup, bunları taramış idi ve bu saçlar, su damlatıyordu. Bu zat, iki adamın omuzları üzerine dayanıp Kâbe’yi tavaf ediyordu. Ben, Bu kimdir? diye sordum. “Bu, Meryem oğlu Mesihtir” denildi.
Bu sırada ben, düz değil; çok kıvırcık saçlı, sağ gözü sakat ve sanki salkımından dışarı çıkmış iri bir üzüm tanesi gibi olan bir adamla karşılaştım. Ben ,O kimdir? diye sordum. “Deccal mesihtir” denildi.” Rüyada Kâbe’yi tavaf etmek; Hacca gitmek, evlenmek, devlet işinin görülmesi, ana-babaya iyilik, bir alime hizmet etmek ve günahlardan temizlenmek şeklinde yorumlanmıştır .
Ebû Hureyre’den gelen bir rivayette Hz. Peygamber, şöyle buyurmuştur: “Bana güzel konuşmanın anahtarları verildi. Ben, korku salmak suretiyle yardım olundum. Bir da ben, dün gece uyuduğum sırada, bana arzdaki hazinelerin anahtarları getirildi ve benim avucumun içine konuldu.” bulurdu. (Sonra) Ebû Hureyre, Rasulüllah (as) (Bu hazinelerin hiçbirine nâil olmadan gitti.) Şimdi bu hazineleri yerlerinden sizler çıkarırsınız, demiştir .
Yeryüzü hazinelerinin verilmesi, Hz. Peygamber (as)’den sonra, Allah’ın Muhammed ümmetine birçok müyesser kılması, Kisrâların ve Kayzerlerin hazinelerinin ganimet olarak alınması şeklinde tefsir edilmiştir
İbn-i Ömer şöyle demiştir: Ben, Rasulüllah (as)’ı şöyle derken işittim: “Uykuda iken bana bir kadeh süt getirildi. Ondan kana kana içtim ve etkisini ta tırnaklarımın ucunda hissettim. İçtikten sonra artanı Ömer’e verdim.” buyurdu. Sahabiler, Ya Rasulallah! Bunu, ne ile te’vîl ettin? diye sordular. Rasulüllah (as): “İlim ile” cevabını verdi .
Hz. Ömer’in faziletiyle ilgili Peygamber (as)’in gördüğü başka bir rüya da şöyledir: Rasulüllah (as): “Ben uyuduğum esnada insanlar bana arz olunuyordu. Üstlerinde gömlekler vardı. Bu gömlekler, kiminin göğsüne kadar ulaşıyordu, kimi daha kısaydı. Bu sırada Ömer b. Hattâb, benim yanıma uğradı. Onun gömleğinin ucu, arkasından sarkmış, yerlere sürünüyodu.” buyurdu.
Sahabiler, Ya Rasulallah! Bunu ne ile te’vîl ettin? diye sordular. Rasulüllah (as): “Din ile” cevabını verdi . Rasulüllah’a soru soranın Ebûbekir es-Sıddîk olduğu ve gömleğin din ile tabir edileceği; gömlek uzunluğunun, sahibinin ardından eserlerinin bekasına delâlet ettiği üzerinde ittifak etmişlerdir. Bir de gömlek uzunluğu, rüyalarda övülen meselelerdendir. Uyanıkken gömlek yere sürüklendiğinde ise, yerilir .
Enes b. Mâlik’ten gelen bir rivayette Rasulüllah (as), şöyle buyurdu: “Ben, bir gece uyuyan kişinin rüyasında göreceği rüyasında gördüm ki; biz, Ukbe b. Râfi’in evinde bulunuyoruz. Derken bize İbn-i Tab hurması nevinden yaş hurmalar getirildi. Ben, bu rüyayı dünyada bizim için bir rif’at ve yükseklik, âhirette âfiyet, dinimiz en güzele ulaşacak (kökleşecek) diye tabir ettim.”
Rasulüllah (as), rüyasında kendini Ukbe b. Râfi’in evinde görmüş. “Ukbe”yi, aynı kökten gelen “Ukbâ, âkibet” kelimeleri ile te’vîl etmiştir. “Râf’i”, yüksek ve yükselen gibi manalar ifade eder. Rasulüllah (as)). “Dünyada yükseklik bize, âhirette hayırlı âkibet bize.” şeklinde te’vîl etmiştir.
Ebû Hureyre (ra)’den rivayet edildiğine göre Rasulüllah (as), şöyle buyurmuştur: “Ben (rüyada), (boyuna takılan ip)den hoşlanmam ve (ayağa takılan pranga görmeyi) severim. Rüyada (pranga) görmek, dinde sebat etmektir.”
Boyuna takılan ip (bukağı), lala manasına geldiği gibi; ele vurulan kelepçe manasına da gelir. Buhârî bunu, lala manasında almıştır. Rüyada lala denilen boyun halkasının görülmesinin hoş karşılanmamasına gelince âyette geçen “şüphesiz biz boyunlarına çenelerine kadar lalalar (bukağılar) geçirdik. Bundan dolayı başları yukarı doğru kalkıktır.” ; bu açıklama cehennemliklere ait bir özellik olduğu için, rüyada lala (bukağı) görmek, hoş karşılanmamış; cehennemde ceza görmeye yorumlanmıştır.
Ayağa takılan pranga (zincir)dir. Rüyada pranga görmek, din dairesinin dışına çıkmamak ve dinde sebat etmek olarak yorumlanmıştır .
“Rüyada süt görmek, fıtrata; gemi, kurtuluşa; deve, üzüntüye; yeşillik, cennete işaret eder.” Hz. Peygamber, burada rüyada görülen nesnelerin hangi anlamlara geldiğini anlatmaktadır. Başka rivayetlerle karşılaştırıldığında bu yorum, kesinlik ifade etmez. Çünkü Peygamber, rüyada süt görmeyi ilim ve din ile yorumlamaktadır.
Hz. Peygamber (as), şöyle buyurdu: “Rüyamda gördüm ki; sanki ben, çok sağlam bir zırhın içindeyim. Bir de boğazlanan sığır gördüm. Ben, şöyle yorumladım. Bu zırh, Medinedir. Sığır ise, bir topluluktur. Vallah bu (onlar için) daha hayırlıdır. Şayet biz, Medine’de kalırsak, onlar üzerimize geldiklerinde, onlarla savaşırız.”
Bunun üzerine (oradakiler); Vallahi! Onlar üzerimize cahiliye döneminde bile gelememişlerdi. Müslüman olduktan sonra mı gelecekler? dediler. (Bunun üzerine Hz. Peygamber): “O halde istediğiniz gibi yapın” buyurdu.
(Sonra) Ensâr’ın bazısı bazısına, Hz. Peygamber’in görüşünü geri çevirdik deyip geldiler ve Ya Rasulallah! Senin istediğin gibi olsun, dediler. Bu kez Hz. Peygamber, şöyle buyurdu: “Şimdi durum şu ki; hiçbir Peygamber’e zırhını giyince savaşmadıkça onu çıkarmak (yakışmaz)”
Hz. Peygamber, Uhud Savaşı öncesi gördüğü rüyayı ve bu rüyadan çıkardığı yorumu, Medinelilere anlattı. Ancak tecrübesiz ve bilgisiz gençler, bu öneriyi kabul etmezler. Rüyanın yorumuna göre, Medine’de savunma savaşı yapılacaktı.
Ancak onlar, yüz yüze savaşmak istiyorlardı. Bedir Savaşı’nın kazanılmasının da onlara vermiş olduğu heyecanla bu görüşü savundular. Dışarıda savaşma fikri ağır basınca Hz. Peygamber, bu görüşe uydu. Aynı zamanda önemli kararlar alınacağında şûrâya başvurmak (meşveret) fikri de bu hadisten anlaşılmaktadır.