Papatya Somer: Öncelikle herkesin de bildiği bir voleybol geçmişiniz var . 32 yıl süren bir voleybol geçmişi. Şimdi bundan bir anda kopup daha sakin bir şeye başlamak, o kadar aktif bir spor yaşantısından sonra sakin bir hayat zor oldu mu?
Arzu Göllü: Aslında pilates eğitmenliği yapacağım aklımın ucundan geçmezdi. Voleybol dönemlerde. Son bir iki sene artık voleybolu bırakacağım için, bundan sonraki hayatımda ne yapabilirimi düşünürken, daha çok gelen tekliflerle beraber voleybolda menajerlik ya da alt yapılarda hocalık ya da oyuncu menajerliği gibi tekliflerde almaya başlamıştım. Fakat voleybolun temposundan o kadar yoruldum ki hangi mesleği seçersem seçiğim, menajerlik ya da antrenörlük yine aynı tempoda olacaktım. Yine seyahatler, deplasmanlar, sabah akşam olan idmanlar hatta oyunculuktan daha bile zor olacaktı belki de. Gerçekten 32 sene o kadar dolu dolu yaşamışım ki voleybolun dışında bir şey yapmak istedim.
Bu ne olabilirdi. Hayatımda spor yapmışım ve bundan sonra vücudum, sağlığım el verdiği sürece de spor yapacağım. Yaş ilerledikçe daha önce yaptığım sporları, işte haftanın 5 - 6 günü koşardım artık 43 yaşındayım onu her gün yapamıyorum. Yüzerdim, şimdi çok tesis bulup her gün yüzmeye gitme gibi bir durumum söz konusu değil. Ne yaparım düşünürken pilatese merak sardım. DVD’lerini aldım. Evde seyrediyordum, kendim yapmaya çalışıyordum. Arkasından voleybol hayatım bitti ve yine eski bir voleybolu arkadaşım olan Cengiz Han Üçgün’ün pilates stüdyosu olduğunu öğrendim. Gidip bir konuşmak istedim. Ben aslında pilatese kendim başlamak istiyordum. Konuştuk ve bana 10 gün sonra eğitim var dedi. Zevkin için yapmanın yanında eğitmende olabileceğimi söyledi. Tamam dedim ve Amerikalı hocalar eşliğinde 3 aylık bir eğitimden geçtik. Arkasından doldurmamız gereken 300 saatlik bir egzersiz programı vardı. Bunun içinde işte hem siz pilates yapıyorsunuz hem ders veren hocayı izliyorsunuz hem de ders veriyorsunuz. Bunları da yaptıktan sonra eğitimi tamamlamış oluyorsunuz.
Yaklaşık bir seneye yakın bir sürede oldu bu ve sonunda da eğitmen oldum. Hayatımda verdiğim en önemli ve doğru karar olduğunu düşünüyorum. Çok severek yapıyorum. Yaptırmaktan çok büyük keyif alıyorum.
Pilatesin yaşı 10 yaşından başlıyor ve 80 – 90 yaşına kadar gidiyor. Omurgaya yönelik bir spor olduğu için sizin duruşunuzu düzelten ve özellikle bel, sırt ve boyun bölgelerinde ağrıları, omur bozuklukları olan, fıtıkları olan kişilere inanılmaz faydalı bir spor.
P.S: Benim bel fıtığım var ve çok çekiyorum. Doktorum ısrarla ameliyat yerine, iyi bir yerde pilatese başlamam gerektiğini söylüyor. Ama üstüne basa basa iyi bir yerde yapmalısın yoksa sakat kalırsın…
A.G: Aynen öyle. Bizim zaten programımızda ilk pilates e başlayan kişilerde bu tip rahatsızlıklar varsa, omurgaya yönelik hareketlerimiz var. İlk 10 – 15 idman onları hiç yaptırmıyoruz.
Bildiğimiz ana kaslarımız vardır. Pilateste onların da altındaki, kemiklere yakın en ince kaslar çalışıyor. Onları kuvvetlendirdiğimiz, uzattığımız zaman otomatik olarak omurganın arasındaki sıkışan sinirlerin açılmasına neden oluyor duruşumuzu düzeltiyor. Ve gerçekten fıtığa çok çok iyi geliyor.
P.S: Voleybol oynarken daha stresli bir hayatınız vardı, daha gergin ve yoğun bir hayatınız vardı. Belki kendinize çocuğunuza daha az zaman ayırabiliyordunuz. Bunula beraber herhalde bir çok şey değişti. Hayatınıza yansımaları da değişmiş olmalı.
A.G: Muhakkak. Bu tarz bir işi seçme sebeplerimden biri de buydu. O stresten, karmaşadan rekabetten, kavga dövüşten kaçmaktı açıkçası. Spor deyince rekabet akla geliyor. Takım arkadaşlarınızla başlıyor, diğer takım oyuncularıyla devam ediyor. Bunu mücadelesini senelerce verdim. Hayatım hep kazanmakla kaybetme üzerine odaklıydı. Demin de bahsettiğim kamplar, seyahatler, deplasmanlar sırasında kızımı da organize etmekte çok zorlandım ve bu da yorucuydu. Şimdi çok daha basit, sakin bir hayatı seçtim. Açtığım Stüdyonun üst katında evim. Bu durumda aklım kızımda da çok fazla kalmıyor. Okuldan gelince yanıma geliyor ya da benim dersim olmadığı zaman ben yanına çıkıyorum. Gerçekten daha basit bir hayat yaşıyorum ve çok mutluyum.
P.S: Pilates nedir ? Nasıl tanımlarsınız ?. Bir sürü insanın pilates hakkında tanımları var. Buradaki pilates diğer yerlerdekinden daha mı farklı? Biraz daha aletlerle çalıştığınız gördüm.
A.G: Bizim aldığımız eğitim aletle. Tabi bunun içinde mat de var. Mat olmazsa olmazı zaten. Pilatesin temeli. Bence bütün spporların temeli. Yerde yapılan o karın ve sırta yönelik hareketler bizim hayatımız boyunca kullanacağımız kasları güçlendiren hareketler.
Beş tane aletimiz var stüdyomuzda. İki tane reformer, bir cadillac trapeze dediğimiz o büyük yatak, iki tane step barrel ve chair dediğimiz aletimiz var elimizde. Bunların üç yüz elliye yakın hareket hacmi, var ve bir saatlik programda blok sistemi uyguluyoruz. Bu da on bir , on iki hareketten oluşan bir blok. Bir saatlik bu programın on beş dakikası matte başlıyor ısınma ve karın kası kuvvetlendiren hareketlerle. Ardından kırk beş dakika sadece alet çalışması yapıyoruz. Aletleri değiştirerek yapabiliyoruz veya tek bir alette kırk beş dakikayı doldurabiliyoruz. Gelen kişinin fiziksel seviyesine, idman programına bağlı olarak değişebiliyor.
P.S: Hiç daha önce spor yapmamış birinin pilates yapması mümkün mü, yada doğru mu?
A.G: Bu etap etap olacak bir şey. Temel hareketler ile başlıyoruz. En temel hareketlerden başlayarak en yükseğine kadar çıkıyoruz. Aletlerin rayları var. Her renk ray bir ağırlığı simgeliyor. Spor yapmamış birinde kendi vücut ağırlığını belirleyip ununla başlıyor. Hiç pilates yapmamış insanlar çok geliyor. Bu insanlar genellikle topla yapılan pilatesi biliyorlar. Ebru Şallı’nın yaptığı gibi. Bizimkinin farkı da işte daha çok aletlerle yapıyor olmamız.
P.S: Peki matle yapılan daha iyidir, aletle yapılan daha iyidir diye bir ayrım var mı? İkisi arasında nasıl bir fark var?
A.G: Alette size uygulanan bir güç var, kuvvet var. Matte sadece vücudunuzla baş başa kalıyorsunuz.
P.S: Dolayısıyla yeni başlayanlar için alet daha mı kolay?
A.G: Hayır. Aslında benim fikrim ikisi de olmazsa olmaz. Koordineli çalışır.
P.S: Aktif spor yapan insanların aynı anda pilates yapıyor olmalarında herhangi bir sorun oluşur mu? Sizde on beş yıl önce aktif olarak voleybol ile uğraştığınız dönemlerde pilates yapıyor olmayı diler miydiniz?
A.G: Çok isterdim, hiç bilmiyordum. Halbuki çok büyük yanlış. Bizim eğitim aldığımız Amerikalı hocaların hepsi basket gibi, voleybol gibi takım sporlarıyla çalışıyorlar. Bizim normalde voleybol oynarken yaptığımız o fitnes çalışmaları deminde bahsettiğim gibi, kaba kaslara yönelik çalışmalar. Çok ağır yüklerin altına girip onları kaldırmaya çalışıyorduk. Pilateste çalışan kaslarımız tabii çok daha farklı. Sakatlık riskini tamamen ortadan kaldırıyor. Keşke yapsaymışım. Gerçi ben hayatım boyunca sakatlık nedir bilmedim. Kendime çok iyi baktım. İdman yapmadığımız zamanlarda sürekli spor yaptım. Ya koştum ya yüzdüm ya fitnes yaptım. Ama profesyonel sporcunun özellikle ölü sezonlarda yani maçların daha az olduğu dönemlerde pilatesle destek almalarını tavsiye ederim
P.S: Size voleybolu babanız sevdirdi. Sizde kızınıza sevdirdiniz. Peki Duru’nun pilatesle arası nasıl?
A.G: Duru iki sene oldu voleybola başlayalı. Pilates on yaşından itibaren çocuğa yaptırılmaya başlanabilir. Tabi ki aletsiz sadece yerde. Bende kızımla birlikte evde yapıyorum.
P.S: Seviyor mu?
A.G: Seviyor. Tabi zor geliyor şuan için. Şimdiden hafif hafif onu ısındırmaya çalışıyorum. Voleybolu da çok seviyor. İnşallah iyi bir voleybolcu olur. Aslında iyi bir voleybolcu olmasına gerek var mı onu da bilmiyorum. Yani benim için önemli olan spor yapıyor olması. Hayatı boyunca spor onun yaşam tarzı olmalı. Benim öyleydi. Zihnen, bedenen, ruhen, sosyalleşme açısından takım sporu yapmasını tavsiye ettim her zaman. Çünkü takım sporu bam başka bir şey. Bireysel spora göre. Çok büyük bir paylaşım var. O yüzden ne yaparsa yapsın spor yapsın diyorum.
P.S: Disiplin gerektiren bir şey.
A.G: Kesinlikle. Herkes sporcu olamaz. Bunun garantisini verebilirim. Disiplin gerektiren, öz disiplin gerektiren bir şey. Zor. Çok nankör ve bu yüzden de devamlılık gerektiriyor.
P.S: Bize gelen maillerden de yola çıkarak kadınların pilatesle daha çok ilgilendiğini görüyorum.
Özellikle ev kadınları, yoğun tempolarında çoğu zaman yürüyüş, yüzme gibi sporları yapma şansı bulamıyorlar. Pilates çoğu kadının işleyen hayatını engellemeyen, çocuklarına eşlerine ayırdıkları zamanı engellemeyen spor. Sizce bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
A.G: Pilateste çok aerobik gerektiren bir çalışma yok. Daha durağan. Zihinle bedenin aynı anda çalıştığı bir spor. Çünkü pilateste nefes çok önemli. Her hareketi yaparken nefes alış verişlere dikkat edilmeli. Bu da işte zihinle beraber bedeni kontrol etmeni sağlıyor. Kardio belli bir yaştan sonra yapılması zor gelen bir şey olduğu için pilates daha engelsiz görünüyor. Ancak biz gelen müşterilerimizin hepsine haftada iki gün pilates öneriyorsak mutlaka haftada en az iki günde yüzme, yürüyüş gibi kardio gerektiren sporları öneriyoruz. Çünkü dışardan gözüken kaba yağlarımız kardio olmadan gitmez. Bunlar yürüyüşle, yüzmeyle, bisiklete binmeyle gidebilecek yağlar.
Ayrıca özellikle otuz beşli yaşlardan sonra kadınlarda kas ve kemik kütlesinde azalmalar başlıyor. Aynı şekilde kemik erimesi de gerçekleşiyor. Bu yüzden kas ve eklemleri çalıştırarak bu kütle kaybını engellemiş oluruz. Bu yüzdende pilatesi sporla birlikte öneriyoruz.
P.S: İnsanların buraya geliyorum çünkü dedikleri ne olabilir?
A.G: Burası butik bir stüdyo. Büyük bir salon değil. Burada grup dersi verilmiyor. Bireysel çalışmalarımız oluyor. Grup derslerinin faydalı olduğunu düşünmüyorum. Birebirin önemin göreceklerdir. Yoksa herhangi bir salonun spor hocalığını da yapabilirdim ama ben tamamen kişiyle birebir çalışmanın faydasına inandığım için böyle bir yer açtım.