Beyrut'ta otele giderken kaçırılan THY pilotlarından Murat Ağca, kaçırılma anlarını ve 72 gün boyunca yaşadıklarını ayrıntıları ile anlattı. Ağca, "Kendilerine sorduğumuzda 'Suriye ile sınırda bulunan Azaz'da kaçırılıp tutsak tutulan ailelerimiz var. Onların serbest bırakılmasını istiyoruz' dediler. Bölgedeki tek güçlü devletin Türkiye olduğunu ve bu konuda Türkiye'nin arabuluculuk yapmasını istediklerini söylediler." diye konuştu.Beyrut'ta otele giderken kaçırılan ve 72 gün boyunca rehin tutulan THY pilotlarından Murat Ağca, kapılarını Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) açtı. Ağca, yaşadığı korku ve stres dolu günleri anlattı. Uçaktan otele nakledildikleri sırada ellerinde 'keleş' tabir edilen tüfeklerle onlarca kişi tarafından etraflarının sarıldığını söyleyen Ağca, "Amerikan filmlerinde olur ya kaçırılmamız, bir Amerikan filmini arattırmayacak türdendi. Filmlerde küçük hatalar olur ya bunda hiçbir hata yoktu. Üç dakika içinde kaçırıldık." dedi.Özgürlüklerinden 71 gün ayrı kaldıklarını belirten Ağca, "İlk günler anlatılması çok güç günlerdi. Bir odada tutulduk. Işık yoktu. Bir vantilatörün etrafında dönüyoruz. Maskeli, silahlı insanlar başımızda. İçlerinde birkaç kişi ingelizce konuşuyor. Onlar da sürekli orada olmuyor. Akşamları gelip bir ihtiyacınız var mı diye soruyorlardı. Bir korku filmi yaşadık ama sonunda güvendiğimiz tek bir şey vardı. Devletimiz vardı. Devletimizin bizi kurtaracağına olan inancımız vardı. Onlar da bunun bilincindeydi. Devlet büyüklerimizden herhangi biri aradığında, Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız aradığında bizde sevinç bir kat ise onlarda on kat sevinç oluyordu. Devletimizden bizi kurtarmasını sabır ile bekledik." diye konuştu. Kaçırılma anının ayrıntılarını anlatan Ağca, "Otele transferi sağlayacak olan araca bindik. Bir ila bir buçuk dakika yol aldıktan sonra hızlı bir fren yaptı. Frenin arkasından araba 100 metre kadar daha ilerledi ve araba durduruldu. Durduğumuzda gördüğüm, dışarıda onlarca insan, hepsinin elinde kaleşnikoflar ve tabancalar vardı. Yüzleri siyah maskeliydiler, arapça bağırarak üstümüze geliyorlardı. O an ne yapacağımızı şaşırdık ama aklımıza hemen sakin olmamız gerektiği geldi. Herhangi bir şekilde ilk ateş sesini duyduğumuzda kendimizi koruyacak tedbirler almalıyız diye düşündük. Kapıyı tekmelediler ve açtılar. Şoförün kafasına silah dayadılar. Hepimize silah doğrultup içeri girdiler. O sırada kaptanımız sakın ateş etmeyin diye onlara bağırdı. Kaptanı alıp götürdüler. Arkasından beni alıp götürdüler. Ellerinde 10 bin voltluk şok aletleri vardı. Eğer ki biz orada direnç göstermiş olsak muhtemelen o şok aletlerini kullanarak bizleri çıkaracaklardı. Yolda hiçbir araba veya insan yoktu. Bir iz, herhangi birşey yoktu. Beş dakika sonra da bir evin içinde bulduk kendimizi, Gözlerimizi bağladılar. Bir eve soktular bizi. Eve girer girmez 'yere yat' dediler. 'Diz üstü çök dediler. Diz üstü çöktüm. Kafamı yere dayadılar. Kafama da silah dayadılar. O arada kaptanı içeri getirdiler. Daha sonra birisi gelip beni ayağa kaldırdı. Orada Arapça birşeyler konuştular. Kızma ifadesi olan konuşmalardı, anlayamadım." şeklinde konuştu.Daha sonra önlerine sehpa koyup kendilerine meyve ikram ettiklerini anlatan Ağca, "O anların tarifi yoktu. Bize 'Korkmayın, size zarar vermeyeceğiz. 2-3 günlük bir işimiz var sizinle. Sonra sizi serbest bırakacağız' dediler ama olayı sonradan öğreniyoruz ki biz resmen kaynayan bir cehennemin içine bir şekilde düştük. Ve sağolsun devletimiz bu cehennemin içinden bizi çekip kurtardı. Çünkü gün geçtikçe, 127 Suriyeli kadın, 200 tane başka kadınlar, Katarlı kadınlar, Ortadoks papazlar, Lübnanlılar falan hergün bir senaryo geliyordu ve biz anladık ki bu olay çok basit bir adam kaçırma olayı gibi görünmedi." ifadesini kullandı. Beyrut'ta her üç günde bir ev değiştirdiklerini ve 3-4 farklı evde kaldıklarını belirten Ağca, "Akşam gelip bizle konuşuyorlardı. 'İhtiyacınız var mı, hasta mısınız? İlaç kullanıyor musunuz? Bir sıkıntınız var mı?' diye soruyorlardı. Diğerleri bir kelime bile İngilizce bilmiyor, maskeli şekilde başımızda nöbet tutuylorlardı." dedi.Ağca, maskeli kişilerin, "Bizim devletimiz çok güçsüz. Kendi devletimizden yardım göremedik." dedi. Ağca, Türkiye'nin çok güçlü bir devlet olduğunu ve kendilerine arabulucuk yapmasını istedikleri için böyle bir işe yeltendiklerini söylediklerini aktardı.Kurtarılan pilotun eşi Nur Ağca da çok zor günler yaşadıklarını anlattı. Uzun süre yaşadıkları şoku atlatamadıklarını belirten Nur Ağca, "Ses kaydını aldığımızdan sonra daha da kötü olduk. Çünkü kafamızdaki kare değişti. Onu gönderdiğimizdeki gibi değil, üzgün, mutsuz bir halde görmüştük. Her ne kadar onlar mutluymuş gibi gözükmeye çalışsalar da oldukça mutsuzlardı. Bunu biz bir yaşıyorsak onlar on yaşıyorlardı. Çok zordu. Allah hiç kimsenin başına vermesin. Ne kimse kimseyi esir etsin ne kimse esaret altına düşsün. Herkes için zor bir denklemdi, çözüldü." dedi. Şu an kendisinin de 6 aylık oğlunun da mevsim hastalığına tutulduğunu belirten Murat Ağca, tedavi olmak ve biraz dinlenmek için 10-15 gün izin alacağını ve sonrasında da görevinin başına geçeceğini söyledi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz