Devlet ile PKK-İmralı arasında imzalanmış ya da hazırlanmış bir protokolün de asla söz konusu olmadığını belirten Erdoğan, “Görüşmeler gerektiğinde tabii ki olur. MİT niye var? Bunun için var. Gerekirse git arkadaş gerekeni yap deriz” dedi. Erdoğan’ın Makedonya dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı açıklamalar özetle şöyle:
Hakan Fidan’ı ben yolladım
Görüşmelerin sızmasından şok olmadım. Sürpriz olmadı. Bu konuyu tabii ki MİT Müsteşarımız Hakan Fidan’la da konuştum. Müsteşarım kendine inandığım, güvendiğim bir arkadaşımdır. Onu oraya yalnız göndermedim. Afet Hanım ile göndermiştik. O sıralarda Emre Bey’in (Eski MİT Müsteşarı Emre Taner) rahatsızlığı vardı. Hakan Fidan sadece buna değil uluslararası anlamda beni temsil etmesi gereken kritik toplantılarda da (mesela nükleer) görev almıştır.
Protokol kesinlikle yok
Protokollerden bahsediliyor. Gördüğünü söyleyenler var. Türk hükümetinin, devletinin veya benim imzaladığım veya mutabık kaldığımız bir belgeden bahsediliyor. Bu noktada özellikle belirteyim; Devlet-İmralı PKK arasında bir protokol asla söz konusu değildir. A’dan Z’ye yalandır. Böyle bir protokol yok. Yaptıkları görüşmeleri protokol diye söylüyorlar, yayıyorlar.
BDP temsil etmiyor
Bazıları bilerek bazı şeyleri saptırıyor. Sanki PKK, BDP, Kürt halkının temsilcisi ve halkının savunucusuymuş gibi bir hava yaratılıyor. Şunu açıkça söyleyeyim. PKK, Kürt halkının temsilcisi değildir. Terör örgütüdür. BDP de Kürt halkını temsil etmemektedir. Eğer temsilci olsalardı Doğu ve Güneydoğu da bizden çok oy almalılardı. Ama genel toplamda bugün orada yüzde 15 daha fazla oy alıyoruz. Güneydoğu Anadolu’yu değerlendirirken sadece Diyarbakır, Hakkâri ve Şırnak’a bakmamak gerekir. Diğer illere bak. Niye görmüyorsun. Buralarda Ak Parti çok daha fazla oy alıyor.
Korkuyla oy devşirme
Son dönemde Batman’a, Siirt’e niye yükleniyorlar. Çünkü silah zoruyla, korkuyla oy devşirmeye çalışıyorlar. Bölgedeki Kürt kardeşim korku belasına oy veriyor. Tehdit kalksın, oyları yarıya düşer. KCK Davası çok gündeme getiriliyor. Konu yargıda ama büyük bir hassasiyetle takip ediliyor. Burada dikkat edilirse en çok belediye görevlileri ve meclis üyeleri üzerinden operasyon yapılıyor. İyice bakılırsa buralara bırakın belediye hizmetlerini, yerel yönetimlerce bir şey yapılmadığını göreceksiniz. Hakkâri’ye 17 trilyon para gönderilmiş. Hükümetimiz kimseye ayrım yapmıyor. Hatta oralara özel programlar uyguluyor. Ama orada yapılmış hiçbir şey yok. Bu konuların hepsi yargıda. Büyük ihbarlar, incelemeler var. Diyarbakır Belediyesi’nde normal çalışan elemanlar eş başkan gibi yönetiyor. Ee böyle olursa orada hizmet verebilir misiniz? Ben belediye yönettim. Başkansam ben yönetirim diye çok net olarak tavrımı koymuş ve öyle yönetmiştim. Bunu yapamıyorsanız olmaz ki.
Avukatlarına izin yok
Teröristlerin yuvası Kandil. Bir süreden beri İmralı da avukatların getirdiği bilgilerden yoksun. Asrın Hukuk Bürosu diye bir yer var. Burası sürekli avukat değiştirir. Aynı avukatlar İmralı’ya sürekli gitmez. Ama İmralı’dan getirdikleri bilgileri şimdi kesildi. Çünkü bölücü örgütü İmralı’da lideri Öcalan ile görüşemiyor. İmralı’da sadece birinci derece yakınların görüşmesine izin veriliyor. BDP barışa katkıda bulunmaya hazırız diyor. Ben terörle mücadelede siyasilerle müzakereye hazır olduğumuzu açıkça söyledim. Görüşmeler gerçekleştirdik. Ancak diğer partilerden olumsuz yanıtlar aldık.
‘PKK tabanım’ diyor
Her şeye rağmen hizmete devam ediyoruz. Hakkâri’ye 2 tane hastane yaptık. Ama ben oraya istediğim kadar doktor gönderemiyorum O zaman ne olacak. Daha geçenlerde genç bir bayan doktor geldi, ‘Tehdit altındayız’ dedi. Şimdi de öğretmenleri kaçırıyorlar. Amaç korku yaratmak. Hizmet aşkıyla yanan bölgeye gelmek isteyen genç öğretmeleri korkutmak. Selahattin Demirtaş, 4 Eylül’de AB’den elçilerle yemek yiyor. Orada ‘PKK benim tabanım’ diyor. Bu ne demek?
Mücadelede kan var
Dünyanın neresinde olursa olsun terörle mücadelenin temelinde kan vardır. Bunu böyle söylemezsek kendimizi kandırırız. Şimdi sivillere sıçradı. Ama sonunda bunun bedeli var. Ama minimize etmenin de bedeli var. Biz sınır içi dışı operasyonlara devam edeceğiz.
Muhalefete çağrı
Bir gün kalk gel ziyarete, hazırla raporunu getir. De ki, şunu yaptım. Ak Parti sen de şunları yapmadın. Ama demiyor. Öyle Meclis oturumuyla falan olmaz. Bir şey sunmuyorlar. Varsa projeleri kapımız açık. Bahçeli’ye, Kılıçdaroğlu’na açıkça çağrıda bulunuyorum. Ama şu ana kadar dişe dokunan bir projeleri yok.
ETA, IRA örneği yanlış
Ben Beşir Atalay’ı IRA için İrlan-da’ya, ETA için İspanya’ya, her yere gönderdim. Dünyada her terör hareketini inceliyoruz. Ama kalkıp PKK’nın çözümü için ETA’yı, IRA’yı örnek almak yanlış. Sosyolojik olarak ve diğer unsurlar açısından birbirlerinden farklılar. Kalkıp saf saf konuşanlar, Sri Lanka’yı örnek gösterenler var. Kardeşim Sri Lanka ada. Ya burası? 780 bin kilometre vatan toprağı. ETA’ya gelince Başbakanları Zapatero söyledi. Topu topu 800 kişi. IRA daha farklı. Tony (Blair) ile görüştüm. O da tamamen halledemedi. Kanseri hallettim dediğin anda metastas yapması gibi bir şey.
Hudut birlikleri iyi
Ordumuz yıllardır terörle mücadele ediyor. Eksiklerimiz yok mu, tabii ki var. Erler mücadelede sağlıklı bir süreç değil. Ne kadar eğitilirse eğitilsin. Tecrübeleri olmuyor. Karşısındaki terörist yerdeki taşları bile ezbere biliyor. Ama şimdiki hudut birliklerimiz sürekli orada olacak. Gittiği yerde yıllarca kalacak. Bu 5-7 yıl civarında olacak. Özlük hakları dahil her şeyleri bulunacak. Terörle mücadele eden polisimin, askerimin ailesi de zor şartlar altında. Bir polisimin hamile eşi bana geldi, ‘Bu halimle beni taciz ettiler’ dedi, lojman istedi. Talimat verdim.
Siirtli ile evliyim
Siirtliyle evliyim. Ayrımcılık yaptığımızı nasıl söylerler? 60’ı aşkın Doğu ve Güneydoğu’lu milletvekillerimiz var. Bakanlarım Beşir Atalay, Zafer Çağlayan ve Mehmet Şimşek Kürt’tür. Bu ülkede kimsenin kimseyle problemi yok.
Türkiye ‘Veren el’
Ak Parti dünya partisi olacak dedik. Kurulduğu ilk gün bunu söyledik. Makedonya’da da gördünüz, dünyanın diğer yerlerinde de gördünüz, her yerde öyle oluyor. Dünyanın dört bir yanında üniversitelere tez oldu. Giderek güçlenen, büyüyen Türkiye artık ‘Veren el’ olmuştur. Nereden nereye geldik. Şimdi gittiğimiz yerlerde de mesajlarımızı buna göre veriyoruz. Irkı, kökeni ne olursa olsun yurtdışında gittiğimiz yerlerde herkes güçlü Türkiye’den talepte bulunuyor. Biz o ne der bu ne der diye bakmayacağız. Yolumuza devam edeceğiz.
Alman vakfından rahatsızım
Dünyada, Türkiye’de de faaliyet gösteren öyle vakıflar var ki. Bunlardan çok rahatsızım. Bir Alman vakıf var. CHP ve BDP’li belediyelerle çalışıyor. Onlarla kredi sözleşmesi yapıyor. Bu tabii vakıf adı altında aslında bir fon. Sözleşmeyi yaparken de şu müteahhit firmaya vereceksiniz diye şart koşuyor. Bu ilginç. Ama tabii teknik takipte ortaya çıkan bazı noktalar var. Almanlara zaman zaman bu konudaki rahatsızlığımızı dile getirdik. Bir sonuç alamadık. Ama rahatsız olduğumu söyleyebilirim.