BD politikalarının kilit isimlerinden stratejist General Brent Scowcroft, ABD'nin PKK'ya yaklaşımıyla ilgili tarihi bir itirafta bulundu.
Gerald Ford ve George H. W. Bush'un (Baba Bush) Milli Güvenlik Danışmanlığı'nı, oğul Bush'un ise Dış İstihbarat Kurulu Başkanlığı'nı yürüten, halen Türk-Amerikan Konseyi Başkanı görevini sürdüren General Scowcroft'a göre Washington'ın artık örgüte ihtiyacı kalmadı. İran'la diyalog istiyor. Bu nedenle PKK'nın tasfiyesini destekliyor.
İşte Scowcroft'un Akşam gazetesine verdiği demeç:
Erbil'de Nisan sonunda bir Kürt Kurultayı toplanacağı ve orada PKK için tasfiye kararı çıkarılacağı iddia ediliyor. Sizce bu mümkün mü?
Umut ediyorum mümkündür. Bence en ideal durum ateşkes. Sonuçta en azından Kürt Bölgesel Yönetimi ikna edilip, bir anlaşma imzalanacak ve sınır geçişlerinin önüne geçilecek. Bu meseleyi bitirmek için birçok yol var ama şu anda önemli olan PKK'dan kaynaklanan korkunç duruma son vermek.
PKK'nın ateşkes ilanı, ABD'nin lehine mi demek istiyorsunuz?
Evet, kesinlikle öyle.
Neden? Ne değişti?
PKK ve kolu PEJAK, aynı zamanda İran'ın aleyhinde de faaliyet gösteriyordu. Biz bunun için onlara destek veriyor, hatta onları cesaretlendiriyorduk. Ancak şimdi işler değişti. Kazanmak istediğimiz insanlara artık zarar vermek istemiyoruz. İran'ı yanımızda istiyoruz.
PKK'ya desteğe gerek kalmadı mı diyorsunuz?
Evet, İran'a karşı yeni bir yaklaşım var gündemde. Bir de Irak Savaşı zamanında güneydeki cephelerde savaşıyorduk. Kürt bölgesi, geri kalanlara göre oldukça sakindi. Biz de gücümüzü PKK'nın peşinden giderek harcamak istemedik. Zaten öyle bir şey mümkün de değildi.
'İran'a karşı yeni bir yaklaşım'ın içinde neler var?
Onlarla diyaloğa girip, 'Siz bölgede büyük bir devletsiniz. Güvenlik başta olmak üzere birçok sorununuz var. Bunlar üzerine konuşalım' demek istiyoruz. Irak ve Afganistan'da operasyonlarımız var, bölgedeki problemleri çözmek istiyoruz ki herkes kendini güvende hissetsin.
Bu konuda Türkiye daha aktif bir rol almak istiyor. Arabuluculuk konusundaki gayretini nasıl buluyorsunuz?
Türkiye'nin bu çabaları, bizim için çok anlamlı ve önemli. ABD bölgeyi ve dinamiklerini anlamıyor. Bizim için çok zor bir coğrafyadan bahsediyoruz. O coğrafya Türkiye'nin arka bahçesi. Sizin Ortadoğu'da bir tarihiniz var. Bunu önemsiyoruz.
Bu bağlamda yeni ABD yönetiminin, Türkiye'yi İslam dünyasında nerede gördüğü kritik bir nokta. Başkan Obama Müslümanlara yönelik hazırladığı konuşmayı
Türkiye'den mi yapacak?
Böyle bir olasılık var. Obama bu konuşma için Türkiye'yi düşünmüş olabilir. Ancak Başbakan Erdoğan'ın, bundan hoşlanıp hoşlanmayacağından emin değilim.
'ASKERİ ANLAMDA LAİKLİĞİNİZ ÖNEMLİ DEĞİL'
Neden hoşlanmasın?
Türkler, Müslüman kimliklerine vurgu yapılmalarından ne kadar hoşnutlar bilmiyorum da ondan. Erdoğan da bunu istemeyebilir. Ancak konuşma için Türkiye çok uygun, çünkü çok tarafsız bir yer.
Richard Holbrooke Türkiye için 'ılımlı İslam' tabirini kullanmıştı. Bu tabir çok konuşuldu. Obama yönetimi aynı vurguya devam edecek mi?
Sözcüklere takılmayın, gerçek bu. Bizim için Türkiye din ve devleti doğru bir şekilde barındırabilen bir ülke. Bu yüzden biz size 'örnek ülke' diyoruz. Ama bazen sizin bu tanımdan hoşlanmadığınızı düşünüyoruz.
'Ilımlı İslam' derken sizin vurgunuz 'ılımlı'ya mı?
Evet, işte bu önemli bir ayrıntı. Biz 'ılımlı'ya vurgu yaptık, siz 'İslam'a vurgu yaptığımızı düşündünüz galiba.
Türkiye'nin laik kalması ABD için ne kadar önemli?
Değişir. 'Eğer laik olmazsa dini rolü ne olacak?' sorusu önemli. Biz şeriatla yönetilen, İslamcı bir Türkiye görmekten nefret ederiz. Bu bir adım geri gitmek demektir. Ancak Türkiye Atatürk'ün istediği anlamda bir 'askeri laiklik'e devam eder mi, etmez mi o sizin bileceğiniz iş. Atatürk sistemi değiştirmek zorundaydı. İslam'ın merkezi İstanbul'du. Onu silmeye çalıştı. Bu yüzden laiklik konusunda hassasiyeti çok fazlaydı. Artık dengeler değişti.
Bu ne demek?
Katı anlamda askeri laikliği devam ettirip, ettirmemeniz sizin meseleniz demek. Bizim için önemli değil. Türkiye'nin muhafazakarlaşması vesaire, ABD için mühim değil. Burada mesele, esas resmin değişmemesi.
Başkan Obama, Türkiye'ye Avrupa'nın ardından geliyor. Bu, ABD yönetimini Türkiye'yi Avrupa'nın bir parçası olarak görme eğiliminde olduğu anlamına gelir mi?
Bu cevaplaması zor bir soru. Ancak ziyaretin zamanlaması çok isabetli. Bölgede olan çok fazla şey var. Obama'nın ziyaret için çok seçeneği vardı, Türiye'ye gelmesi ona verdiği önemi gösteriyor.
Neden önem veriyor Türkiye'ye?
Hem Türkiye'nin bölgesel önemini gördüğü için hem de ilişkilerin bir revizyon gerektirdiğini düşündüğü için. Artık askeri müttefikliğin ötesine geçmeliyiz.
Ziyaretin ajandasının üst sıralarında ne var?
Afganistan ve Irak'tan çekilme kritik konular. Önemli başlıklar bunlar olur. İran, PKK ve Kafkaslar da konuşulacaktır.
'TÜRKİYE TARAFINI BELLİ ETMELİ'
Jimmy Carter'ın Ulusal Güvenlik Danışmanlığı'nı yürüten, dünyanın en ünlü stratejistlerinden Dr. Zbigniew Brzezinski ise şu değerlendirmelerde bulundu:
Türkiye'nin Ortadoğu'da başrole soyunmayı hedeflediği bir dönemde, Başkan Obama'nın ziyaretini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence zamanlama mükemmel. Ancak şunu belirteyim ki bir Amerikan Başkanı'nın bir müttefikini ziyareti her zaman iyi zamanlama demektir.
Sizce İslam dünyasına yapacağı konuşma bu ziyarette mi gerçekleşecek?
Bu sorunun cevabını bilsem bile söylemem. Bu spekülasyonlara yol açar. Burada önemli olan o konuşmanı içeriğidir, yeri değil.
Ziyaretin ana maddelerinden biri Afganistan'a ek asker talebi olacak gibi görünüyor. ABD, Afganistan için yeterli sayıda asker bulabilecek mi?
Türk askeri gücünün, Afganistan'da çok faydalı olacağından şüphe yok. İyi savaşçılar ve Müslümanlar. Yerel farklılıkları biliyorlar ve duyarlılık gösteriyorlar. Ancak Obama'nın ziyareti salt, Afganistan'a asker talebine indirgenmemeli. Ajandada başka önemli meseleler var.
Örneğin?
Karışık bir bölgede önemli bir güç Türkiye. Kısmen de olsa İran, Suriye ve İsrail üzerinde etkisi var. Kürt meselesi dolayısıyla Irak'tan beklentisi var. Kafkaslar'daki denge de önemli. Orta Asya'daki Türki cumhuriyetlerdeki etkisi artıyor. Başka çok önemli bir neden de AB'ye aday ülke olması.
AB demişken... ABD, Türkiye'nin NATO'ya üye olmasına yardımcı olmuştu. Aynı şeyi AB sürecinde de yapacak mı?
Avrupa uzun vadede din ile tanımlanamaz. Onun yerine ekonomik gerçekler, jeopolitik vizyon ve hukuk devleti kavramları ortak bir Avrupa tanımı için önemli. Türkiye bu tanımlara uyarsa ABD onun yanında olur. Uymazsa ve AB'den uzaklaşırsa başka. O zaman 'Hangi yöne gidecek?' diye sormak gerekir.
Hangi yöne gider?
Bilmiyorum ama Türkiye zaman zaman 'tarafsızım' diyerek taraf tutmuş oluyor. Örneğin Gürcistan krizinde böyle yaptı. Bakü-Ceyhan hattı kesilse, Azerbaycan yön değiştirse Türkiye yine 'tarafsızım' diyebilir mi? Gerekli zamanlarda tarafı belli etmek gerekir.
Sanırım burada Rusya politikasına gönderme yapıyorsunuz. ABD'nin yeni yönetiminin, Rusya'ya yönelik de bir diyalog stratejisi var...
Doğru, Rusya ile iyi ilişkiler kurmak istiyoruz. Sonuçta Rusya bir yerde, Ukrayna'yı takip ederek Avrupa'ya dahil olacak. Bu yüzden onunla iyi ilişkiler bizim çıkarımıza. Ama ilişki dediğiniz karşılıklıdır. Bu yüzden Rusya'dan insan haklarına saygılı olmasını, iyi komşuluk ilişkileri kurmasını ve kendine özel ayrıcalık alanları tanımamasını istiyoruz.
HAMANEY'İN SORUNU
Obama yönetimi, İran'la diyalog konusunda kararlı ancak İran'ın dini lideri Hamaney'den henüz olumlu bir tepki gelmedi. Diyaloğun başlama olasılığı var mı?
Olumlu tepki vermediyse bu Hamaney'in sorunu, Obama'nın değil. Bush'un aksine, Obama yapıcı bir temas için hevesli olduğu mesajını veriyor. İranlı liderler ne derse desin, ülkesini seven İranlılar, Obama'nın talebine olumlu bakacaklardır.
Bu konuda Türkiye arabulucu olma gayretinde. Faydası olur mu?
Yardım edebilirse tabii ki olur. Ama acaba yardım edebilir mi? İranlıların böyle bir talebe olumlu yaklaşacaklarını sanmıyorum. Sonuçta ABD, Türkiye'nin yardımını ister.