HABER

Polisler suçlarını kabul etti

ANKARA (İHA) - Hacettepe Üniversitesi öğrencisi Birtan Altınbaş'ın 1991 yılında gözaltında işkence ile öldürüldüğü iddiasıyla dönemin Terörle Mücadele Şubesi'nde görevli dört polis memurunun yargılanmalarına bugün devam edildi.

Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın bugünkü duruşmasına sanıklar Hasan Cavit Orhan, İbrahim Dedeoğlu, sanık avukatları ve müdahil avukatları katıldı. Duruşmada, Yargıtay 1. Ceza Mahkemesi'nin sanıklara indirim uygulanmaması gerektiği yönündeki bozma kararı okundu. Duruşmada söz alan müdahil avukatı Oya Aydın, mahkemeden Yargıtay'ın bozma kararına uyulmasını ve sanıklara ceza indirimi uygulanmadan işkence suçundan ceza almalarını istedi. Ara kararını açıklayan Mahkeme Heyeti, Yargıtay'ın bozma kararına oyçokluğuyla uyulmasına karar verdi. Cumhuriyet Savcısı ise verdiği mütalaada, sanıkların lehlerine olan eski Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 'kastı aşan adam öldürme' hükmünü içeren 452/1.maddesi, 'bir kimseye cürümlerini söyletmek için işkence edilmesi sonucu ölüm meydana gelmesi halinde ceza artırımını' öngören 243/2 uyarınca 12'şer yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını, hükümle birlikte tutuklanma taleplerinin reddine karar verilmesini istedi. Duruşmaya dosyaları ayrılan Ahmet Taştan ve Süleyman Sinkil'in itiraf dilekçesi damgasını vurdu. Dilekçeyi mahkemeye sunan avukat Mehmet Ener, verilen dilekçe ile sanıkların hukuki durumlarının değişebileceğini söyledi. Bunun üzerine söz alan avukat Aydın ise dilekçelerin davanın uzatılmasına yönelik olduğunu savundu. Duruşma, dilekçelerin incelenmesine karar verilerek ertelendi.

Öte yandan itirafta bulunan Sinkil, dilekçesinde, Dedeoğlu, Çaylı ve Orhan'ın ilk yargılamada, mahkum olmaları nedeniyle büyük vicdan azabı çektiğini belirterek, bazı itiraflarda bulunmayı vicdani görev kabul ettiğini söyledi. Altınbaş'ı, gözaltında olduğu dönemde kendisi ve Taştan'ın sorgulandığını kaydeden Sinkil şunları söyledi:

"Maktul sorularımıza cevap vermediği gibi kafasını ve yüzünü duvarlara vuruyor, bize fiili saldırıda bulunuyor, küfür ediyordu. Her ikimiz zaman zaman Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nun bize verdiği yetki içinde kalarak zor kullandık, maktule karşı darp ve cebirde bulunduk. Maktuldeki darp ve cebir işaretlerinin bir kısmı bu sırada oluşmuştur."

Altınbaş'ın cesedindeki diğer izlerin görevlilere karşı gelmesi nedeniyle oluştuğunu savunan Sinkil, Adli Tıp Raporu'na göre de ölüm nedeninin sadece darba bağlanmadığı, bulunduğu koşular, olayın stresi ve bunlara ihtiva eden açlığa bağlı komplikasyonlar olduğunu öne sürdü. Dedeoğlu'nun sorguya katılmadığını, Altınbaş'ın hastaneye kaldırıldığı 15 Ocak 1991 günü emniyete hiç gelmediğini belirten Sinkil, dönemin DGM Cumhuriyet savcıları Nuh Mete Yüksel ve Ülkü Coşkun, Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Kalkan, Şube Müdürü Tansu ve Dedeoğlu'nun Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ne otopsiye geldiklerini belirtti. Sinkil, dilekçesinin sonunda, "Vicdan azabından kurtulmak için yaptığım bu içten itiraf ve açıklamalarımın yüce mahkemenizce her biri tamamen masum olan diğer sanıklar yararına değerlendirilmesini talep ediyorum" dedi.

Mahkeme daha önce, Dedeoğlu, Çaylı, Sinkil ve Orhan'ı, TCK'nın 'kastı aşan adam öldürme' hükmünü içeren 452/1. maddesi, 'bir kimseye cürümlerini söyletmek için işkence edilmesi sonucu ölüm meydana gelmesi halinde ceza artırımını' öngören 243/2, "ceza indirimini" öngören 463 ve 59. maddeleri uyarınca 4 yıl 5 ay 10'ar gün ağır hapis cezasına mahkum etmişti. Yargıtay ise bu kararı, sanıkların suçu birlikte ve doğrudan ika ve icra ettikleri ve eylemlerinde TCK'nın 463. maddesinde yer alan indirim uygulanmasına yer bulunmadığı gerekçesiyle bozmuştu.

En Çok Aranan Haberler