HABER

Post-modern darbenin öyküsü

Post-modern darbenin öyküsü

Bugün 28 şubat 2010. Türkiye'nin yakın tarihine damga vuran 28 Şubat sürecinin 13. yıl dönümü. Dönemin Genel Kurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun "28 Şubat bin yıl sürecek" dediği günden bu yana Türkiye'de çok şey değişti. 28 Şubat sürecinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan ve okuduğu şiir nedeniyle cezaevine gönderilen Recep Tayyip Erdoğan bugün başbakanken; sürecin kurmaylarından olan emekli Orgeneral Çetin Doğan ise darbe planlayıcısı suçlamasıyla Silivri Cezaevi’nde.
Sincan’da tankların yürümesiyle başlayan, Erbakan hükümetinin istifasıyla sonuçlanan ve Türk siyasi tarihine adını ‘post-modern darbe’ diye yazdıran bu süreçte neler yaşandı? İşte bin yıl süreceği söylenmesine rağmen 13. yıldönümünde sona eren ve uygulanması sırasında siyasi, idari hukuki ve toplumsal alanlarda büyük değişimlere yol açan 28 Şubat...


2 Ekim - 7 Ekim 1996 tarihleri arasında Başbakan Necmettin Erbakan sırasıyla Mısır, Libya, Nijerya'yı ziyaret etti. Özellikle Libya ziyareti sırasında Devlet Başkanı Kaddafi’nin cumhuriyet yönetimi hakkında sarf ettiği olumsuz sözlere seyirci kalması muhalefet ve basın tarafından ağır bir şekilde eleştirildi.


YAŞ kararları ile orduyla ilişiği kesilenlerin, Refahlı belediyelerde işe girmesi Başbakan Necmettin Erbakan ile ordunun arasını açtı. Erbakan’ın 11 Ocak 1997 Cumartesi günü Başbakanlık Konutu’nda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği vermesi ise gerginliği iyice tırmandırdı.


Taksim ve Çankaya'ya cami yapılması, Ayasofya'nın camiye çevrilmesi tartışmaları yaşandı. Başörtüsü (türban) tartışmaları, kurban derilerinin toplanması tartışmaları, kadrolaşma tartışmaları yapıldı. Din ve laiklik, irtica tartışmaları medyada yoğun bir şekilde verildi. İstanbul'da RP'li Sultanbeyli Belediye Başkanı Nabi Koçak ile ilçeye Atatürk heykeli dikilmesi isteyen 2. Mekanize Piyade Tugayı Komutanı Tuğgeneral Doğu Silahçıoğlu arasında polemik yaşandı. Tuğgeneral Doğu Silahçıoğlu, belediyeye rağmen Sultanbeyli'ye Atatürk heykeli dikti.


30 Ocak 1997'de Sincan belediyesi Kudüs gecesi düzenledi. Belediye başkanı Bekir Yıldız, İran büyükelçisinin misafir olduğu gecede sahneye konulan cihad oyunu basında tepki oluşturdu. Star muhabiri Işın Gürel saldırıya maruz kaldı. Bekir Yıldız tutuklandı, mahkum edildi. 4 Şubatta Sincan'da askerler tankla geçiş yaptı.


3 Kasım 1996'da Susurluk'ta meydana gelen bir trafik kazasında mafya, siyasetçi, polis ilişkileri açığa çıktı. Başbakan Erbakan 'fasa fiso' dedi, Adalet Bakanı Şevket Kazan ise, aydınlık için bir dakika karanlık toplumsal eylemi için 'mumsöndü oynuyorlar' dedi. 12. Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Bülent Orakoğlu ile İçişleri Bakanı Meral Akşener hakkında, istihbarat bilgi ve belgeleriyle ilgili olarak soruşturma başlatıldı.


Yüksek rütbeli subaylar 22 Ocak 1997 tarihinde Gölcük'te toplanarak irticanın iktidarda olduğunu tartıştılar.5 Şubatta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, başbakan Erbakan'a birkaç mektup gönderdi. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya "irtica, PKK'dan daha tehlikeli" dedi.


28 Şubat 1997'de toplanan MGK aldığı kararları hükümete bildirdi. Kararlarda, laiklik için yasaların uygulanması istendi, tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB'e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran Kursları denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalı, kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri köktencilere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı, deniliyordu.


Refahyol hükümeti nin Başbakanı Necmettin Erbakan başbakanlık görevini hükümet ortağı DYP genel başkanı Tansu Çiller'e vermek amacıyla 18 Haziran 1997'de istifasını Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e sundu. Ancak Demirel, hükümeti kurma görevini TBMM'de çoğunluğu olmayan muhalefete, ANAP genel başkanı Mesut Yılmaz'a verdi. Daha sonraki bir aylık müddet zarfında, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, birçok DYP milletvekilini bizzat arayarak partilerinden istifa etmeleri gerektiğini, etmezler ve Mesut Yılmaz hükümeti güvenoyu alamazsa askeri darbe olacağını tehdit olarak öne sürerek,10 DYP grubunun parçalanmasını sağladı. 12 Temmuz'da Mesut Yılmaz başkanlığında ANAP - DSP - Demokrat Türkiye Partisi arasında kurulan 55. hükümet TBMM'den güvenoyu aldı.


21 Mayıs 1997'de Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş'ın, Anayasa Mahkemesi'nde Refah Partisi için açtığı kapatma davası 1 yıl sonra sonuçlandı. 17 Ocak 1998'de Anayasa Mahkemesi, Refah Partisi'nin, "laik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri saptandığından" içerikli gerekçeyle kapatılmasına karar verdi. MGK'nın 28 Şubat kararlarının ardından 14 Ağustos 1997'de 8 yıllık kesintisiz eğitim kanunu TBMM’de kabul edildi. Bu kanunla İmam Hatip Liseleri dahil Meslek Liselerinin ortaokul bölümleri kapatıldı. Ayrıca Meslek Liselerinden mezun olanlar için Üniversite'ye girişte kendi bölümleri dışında tercih yapmaları halinde ortaöğretim başarı puanlarının daha düşük katsayı ile hesaplanması kararı alındı.


Sürecin önderlerinden olan Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir süreci “Demokrasinin balans ayarı” olarak tanımlasa da usta kalem Cengiz Candar’ın tanımı birçok yazar ve gazeteci tarafından kabul edildi ve çok tartışılan bu süreç “post-modern darbe” olarak anıldı. Hatta dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri emekli Tümgeneral Erol Özkasnak, 2001 yılında katıldığı bir TV programında "28 Şubat'ı post-modern bir darbe olarak tanımlayan bazı yazarları haklı bulduğunu" söyledi.

En Çok Aranan Haberler