Türkiye'yi yasa boğan olayda 8 yaşındaki Narin Güran'ın 21 Ağustos tarihinde kaybolduktan 19 gün sonra evine yakın bir derede cansız bedeni bulunmuştu. Narin cinayetiyle ilgili soruşturma tüm tiziliğiyle devam ederken Prof. Dr. Ersan Şen de Narin cinayeti üzerinden Türkiye'de çözülmesi gereken en önemli meseleler hakkında bir değerlendirmede bulundu.
Prof. Dr. Şen'in değerlendirmesi şu şekilde:
"Kız Çocuğumuz Narin’in Ardından Konuşulup Çözülmesi Gereken Acı Gerçekler
Hunharca öldürülen kız çocuğumuz artık birçok konuyu konuşmamız gerçeğini ortaya koydu. Haydi bulalım failini atalım içeri, iş tamam demekle olmuyor. Sorunlar çözülmez, bu konu da kapanır gider. Bilgi kirliliği çok fazla doğru, ancak burada “adalet” kavramının tartışıldığını, hukuk sistemine güven sorunu olduğunu görüyoruz. Bir Ülkede en önemli konu, can ve mal güvenliğidir. İnsan korku içinde olursa geleceğini planlayamaz, günlük yaşamda verimliliği azalır. Dünyanın neresinde olursa olsun insan; sokakta kadın, erkek, çocuk saldırıya uğrayıp, ölmekten ve yaralanmaktan korkar. Özellikle bu son olayda 1,5 km çapında bir mahallede 19 gün Narin’in canlı veya cansız bedeninin bulunamamasını toplumda normal karşılanmadı, bu kadar teknik ve pratik alt yapısı olan kuvvetli arama ekiplerinden bu çocuğun saklandığı algısı insanları rahatsız etti. Gerekli gereksiz siyasetçilerin demeçleri de insanları tedirgin etti. Hukuka ve adalete güven her şeyin başında gelir, toplum huzurunun temininde, hukuka ve adalete güven hayati önem taşır. Ekonominin sağlam temele oturması için de bu iki kavram çok mühimdir. İlk önemli mesele bu.
İkinci önemli mesele; feodal yapının sürmesi, bir ailenin bu kadar büyük arazisinin olması ve herkesin bu aile için maraba usulü çalışması bu zamanda normal değil.
Bu köyde kaç kızımızın üniversite okuduğunu öğrenmek lazım. Yine bu köyde kaç kadın yurttaşımızın üstünde tarla tapusu kayıtlı bunu öğrenmek lazım. Kısaca, eğitim öğrenim ve kadın konusu çok önemli. Eğitimin öğrenimin uzaktan yapılmasının, özellikle kırsal kesimde yaşayan kızlarımız için ne kadar zararlı olduğunu görmemek mümkün değil. Kadının varlığı hissedilmiyor.
Üçüncü bir konu; toprak reformu yapıp yoksul halkı tarımla buluşturmadıkça genç, ya büyük şehirlere göçmek zorunda kalıyor ya da maalesef terör örgütünün eline düşüyor.
Siyasi düzen alışmış; al birkaç kişiyi eline, ver istediği teşviki, yardımı, onlar geri kalanı inandırıp sana oy versin. Bu ağalık sistemi maalesef devam ettikçe bu terör sorunu da bitmez. Çünkü oy uğruna bazı gruplara çok taviz veriliyor. Günümüzde herkesin elinde akıllı telefon var kardeşim, özellikle gençler bu ayırımcılığı görüyor ve bunu kabul etmiyor. Cumhuriyetin nitelikleri sözde kalıyor.
“Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı insanlar” ne demek, herkes Türk vatandaşı kardeşim, herkesin görev ve yükümlülükleri var, artık şu aile kuvvetli, şu ağa, şu şıh, bu şeyh bize oy verdi, bize korucu sağladı gibi toplum huzurunu bozan yaklaşımlar son bulmalı. Bu işler düzene girmeli, bunun da yolu toprak reformu.
Kısaca başta hukuk, adalet, can ve mal güvenliği, eğitim öğrenim (ama eğitimin öğrenimin yerinde ve okulda sürekli yapılması şart), kadının toplumdaki yeri, toprak ve tarım reformu, feodalite, terör gibi konular üzerinde çok çalışılmalı. 2035, 2040, 2050 Türkiye’sini bu konular üzerinden tartışmakta yarar var.
Sonuç olarak; can ve mal güvenliğini temin etmemiz, demokrasiye, hukuka, hak ve özgürlüklere önem vermemiz, özgür ifade sorununu çözmemiz gerekiyor. Hukukun üstünlüğü ve eşitliği bu işin olmazsa olmazıdır.
Eşit ve dürüst hukuk, bağımsız ve tarafsız yargı her şeyin başı, huzurun esası, mülkiyet hakkının olmazsa olmazı, doğru işleyen bir hukuk ve yargı sistemin olmazsa, hiçbir şeyin olmaz. Eşit ve dürüst hukuk, toplumun huzuru, çocuklarımızın ve gençlerimizin yarınları için şart. Hukuk, huzur ve kalıcı yatırım için şart."