HABER

Prof. Dr. Fuat Sezgin Yılı Kapanış Töreni

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: (1) - "Bilimi dünü ve bugünüyle yalnızca Batı'ya hasretmek ve Müslüman alimleri yok saymak, şayet kasıtlı değilse ancak cehaletle izah edilebilir" - "Kurumlarımız, asli işleri yerine öğrencilerin kılık, kıyafeti gibi meselelerle uğraştıkları için ilim adına mesafe kat etmek mümkün olamıyordu" - "Fuat Sezgin hocamızın 'İslam medeniyetinin büyüklüğünü, kendi insanımıza anlatmak, Batılılara anlatmaktan zordu' tespiti acı bir gerçeği ifade ediyor. Yıllarca bu milleti aşağılık kompleksi bataklığında çırpınmaya zorlayanların istediği de tam olarak buydu"

İSTANBUL (AA) - Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bilimi dünü ve bugünüyle yalnızca Batı'ya hasretmek ve Müslüman alimleri yok saymak, şayet kasıtlı değilse ancak cehaletle izah edilebilir." dedi.

Erdoğan, İstanbul Havalimanı'nda Prof. Dr. Fuat Sezgin Yılı Kapanış Töreni'nde yaptığı konuşmada, geçmişi anlamak ve geleceği anlamlandırmak için önemli gördüğü Modern Bilimin Öncüleri İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Sergisi'nin küratörlerini ve İstanbul Havalimanı işletmecilerini tebrik etti.

Sergide adına özel bir bölümün yer aldığı, İslam bilim ve teknoloji tarihine yaptığı katkıların daima şükranla hatırlanacağını söylediği Prof. Dr. Fuat Sezgin'i rahmetle yad eden Erdoğan, "Burada yer alan ve her biri bilim tarihinde önemli yere sahip özel bölümler, medeniyetimizin altın sayfalarını teşkil ediyor. Maziden atiye bir köprü kuran bu muhteşem birikimin yeni nesillere tanıtılması için çaba harcayan herkese şükranlarımı sunuyorum." dedi.

İnsanlık tarihinin, savaşlardan çok ilmi zenginliklerle şekillenerek bugünlere geldiğini anlatan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Tarih, bugün bize geçmişimizi kucaklama yanında geleceğimizi kurma fırsatı da veriyor. Semerkant'tan Kurtuba'ya kadar böyle büyük bir medeniyet inşa eden bir milletin mensubu olduğumuzu asla aklımızdan çıkarmamalıyız. Asırlar boyunca, İstanbul'u, Kahire'yi, Şam'ı, Bağdat'ı birer bilim ve kültür merkezi haline getiren İslam dünyasının, yeniden tarihine yaraşır bir dirilişi gerçekleştirmesi mümkündür. Binlerce yıldır insanların sahip olduğu birikimin en önemli taşıyıcılarından biri olan İstanbulumuz inşallah gelecekteki büyük atılıma da ev sahipliği yapacaktır. Sergiyi ziyaret edecek her yaştan kardeşimizin özellikle evlatlarımızın medeniyet perspektiflerinin genişleyeceğine, derinleşeceğine, zenginleşeceğine inanıyorum."

Erdoğan, İslam medeniyetinin bir ilim ve irfan medeniyeti olduğunu belirterek, "İlk emri 'Oku' olan, Peygamberi beşikten mezara kadar ilim öğrenmeyi tavsiye eden bir medeniyetin bilgiye, araştırmaya, kitaba, kütüphaneye önem vermesi kadar tabii bir durum yoktur. Kağıdı Çinliler bulmuş olsa da onu hakkıyla kullanan ve daha sonra Batı'ya ulaştıran bizim ecdadımızdır. Açılışını yaptığımız sergi, medeniyetler tarihini yazanların düştükleri temel bir hatanın ortaya konması bakımından da çok önemlidir." ifadelerini kullandı.

Bilim tarihinin bugünkü kaynaklarının, büyük ölçüde Avrupa referanslı, istisnaları dışında oryantalist bakış açısının ürünü olduğunu dile getiren Erdoğan, Avrupa'yı bilimsel gelişmenin merkezine alan, bilimler tarihini neredeyse 500 yıl öncesinin icat ve keşifleriyle başlatan bu oryantalist bakış açısının hem eksik hem de yanıltıcı olduğunu dile getirdi.

Avrupalı bilim insanları bu birikimle tanışmamışken, İslam şehirlerinin çoğunda çok kıymetli eserlerden oluşan kütüphanelerin bulunduğunu anlatan Erdoğan, bu kütüphanelerin, hem İslami ilimlerde hem de pozitif bilimlerde binlerce alim yetiştirdiğini aktardı.

İslam mütefekkirleri ve bilginlerinin, 8. yüzyıldan itibaren bilimsel düşünceye kaynaklık edecek çok yönlü araştırmalar yaptığını, başarılı sonuçlara ulaştığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Örneğin algoritmaya ismini veren El Harezmi'dir. Açıların pergelle ölçümünü geometriye kazandıran El Kindi'dir. Ondalık kesirleri geliştiren El Kaşi'dir. Dünyanın güneşe uzaklığını ölçen, gün dönümü, gece-gündüz eşitliği hakkında Toledo'da 400'den fazla rasat yapan El Zerkali'dir. El Havi isimli 20 ciltlik tıp ansiklopedisi İngilizler tarafından 1500'lü yıllardan itibaren tam 40 kez basılan Ebu Bekir er-Razi'dir. Mikroskop ve teleskop çalışmalarının temelini kuran El Hişam'dır. Görme olayına bilimsel açıklama getiren El Heysem'dir. Farabi, Medinetül Fazıla isimli eseriyle ilham kaynağı olmuştur. İbn-i Haldun ise sosyoloji alanında Montesquieu ve Durkheim'in yoluna ışık tutmuştur. El-Gafiki, İbnü'l Baytar, El-Dinaveri botanik ilminde bütün dünyayı etkilemiştir. Modern tıp biliminin temelini atan İbn-i Sina, Ebü'l-Kasım, İbn-i Rüşt, İbn-i Zühr gibi binlerce İslam bilgininin görmezden gelinmesi mümkün olabilir mi? Bilimi dünü ve bugünüyle yalnızca Batı'ya hasretmek ve Müslüman alimleri yok saymak, şayet kasıtlı değilse ancak cehaletle izah edilebilir."

Medeniyetler tarihini, İslam medeniyetini görmezden gelerek yazmanın mümkün olmadığını ifade eden Erdoğan, Türkiye olarak, bu bilinçle bilim ve teknoloji sahasında bugün ulusal ve uluslararası seviyede büyük atılımlar gerçekleştirmenin gayreti içinde olduklarını söyledi.

Recep Tayyip Erdoğan, sergilenen medeni mirası paha biçilmez değerde görmekle kalmıyor daha da zenginleştirilerek geleceğe taşınması gereken bir emanet kabul ettiklerini belirtti.

Bugün insanlığın bilim ve teknolojide vardığı noktanın, hayranlık uyandırıcı olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Tabii ilim çok emek, sabır ve azim ister. Mesela Biruni, boylam derecelerini ölçmek için Gazne'den Bağdat'a iki sene yürüyüş yapmıştır. Fuat Sezgin hocamız, günün 17 saatini çalışarak geçiren ve daha fazla çalışamadığı için hayıflanan bir ilim adamıydı. İslam, bilim ve teknoloji alanındaki çalışmalarıyla bu zenginliğin yeniden keşfedilmesini sağlayan Fuat Sezgin hocamız bize neyi kaybettiğimizi hatırlatmıştır. Kendisi 'Türkiye'de bir uyanma başladı' derken, sahip olduğu büyük birikime bakarak konuşuyordu. Ülkemizin, Fuat Sezgin hoca gibi bir deryayı çok geç keşfetmiş olması en büyük kaybıdır, kaybımız olmuştur. Hocamızın 'İslam medeniyetinin büyüklüğünü, kendi insanımıza anlatmak, batılılara anlatmaktan zordu' tespiti acı bir gerçeği ifade ediyor. Yıllarca bu milleti aşağılık kompleksi bataklığında çırpınmaya zorlayanların istediği de tam olarak buydu. Geçmişte ilim adına hiçbir şey yapılmıyor muydu? Elbette yapılıyordu ama ilk düğme yanlış iliklenince, başlangıç noktası hatalı olunca, doğru sonuçlara ulaşılamıyordu. Üniversitelerimiz başta olmak üzere bu konuda öncülük etmesi gereken kurumlarımız, asli işleri yerine öğrencilerin kılık, kıyafeti gibi meselelerle uğraştıkları için ilim adına mesafe kat etmek mümkün olamıyordu. İşte sergiyi gezerken bize rehberlik eden Sümeyye kızımız, başörtüsü sebebiyle ülkemizde okuyamayıp, Avusturya'ya gidip orada üniversitesini bitirip, oradan başarılı bir matematikçi olarak ülkemize dönmüş, bugün de bize bu güzel sergiyi hazırlayan kardeşlerimizden biri olmuştur. Biz işte bu yanlışlığı düzelttik. Ülkemizin ve milletimizin medeniyeti ile tarihi ile kültürü ile barışmasını sağlayarak başlangıcın doğru olmasını sağladık. Sonrası zaten kendiliğinden geldi, geliyor."

(Sürecek)

En Çok Aranan Haberler