Tekirdağ'ın Şarköy ilçesinde tatilde yapan Yüksek Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, 9 Eylül'de Şarköy açıklarında meydana gelen 4.1 büyüklüğündeki depreme ilçede yakalandı. Depremi denizde değil dağ bölgesinde beklediklerini söyleyen Ercan, "Kuzey Anadolu kırığı yaklaşık Uçmakdere'nin olduğu yerden Ayvasıl'ın bulunduğu kesimden karaya çıkar. Oradan Güzelköy'ün olduğu Mursallı'nın önünden, Gölcük'e, Gölcük'ten Çokal Barajı'na, oradan da Saroz Körfezi'ne gider. Normalde bilimcilerin kabul ettiği burasının tekrar kırılmasıydı. Ama son deprem bize gösterdi ki bir şaşırtmaca var" dedi.
Depremin dağdan değil, denizin içinde gideceğini ifade eden Ercan, "Denizin içerisinden bir Kuzey Marmara kırığı geçiyor. Tekirdağ depremi dediğimiz ikinci kol, bu kırık üzerinden olacak. Tekirdağ kolunun beklenen deprem odağı da tam Marmara Ereğlisi'nin 10-15 kilometre deniz içinde olacak. 10-15 kilometre deniz içinde granit katmanında patlayacak, doğu-batı doğrultusunda bir patlama gösterecek. Aynı zamanda 1-1,5 metre göçecek ve Marmara'da 2-2,5 metre Yunanistan'a doğru bir kayma yaşanacak. Bu depremin büyüklüğü ne olur derseniz, 7.2 olur. Bu deprem çok büyük olur. Bu deprem nereden nereye kırar derseniz, Büyükçekmece'nin olduğu yerden başlayacak, Marmara Ereğlisi'ni geçecek, Uçmakdere'nin önünden Mürefte, Hoşköy'ün önünden Şarköy, Şarköy'den de Gelibolu yarımadasını kesip, Saroz Körfezi'ne girecek. Oradan Selanik'e kadar gidecek" diye konuştu.
Prof.Dr. Ahmet Övgün Ercan, bahsettiği depremin Kuzey Marmara depremlerinin batı konumu olduğunu belirterek, "Bir de bunun doğu konumu var. Doğu kolu İstanbul'dur. Sürekli, 'büyük İstanbul depremi' diye bahsediliyor. Aslında deprem, büyük İstanbul ve Tekirdağ depremidir. Şimdi İstanbul'un önünde olacak deprem ise Küçükçekmece'nin yaklaşık 20-25 kilometre daha güneyinde kırılma şeklinde olacak. Bu kırılma sonucunda yer yaklaşık 1 ile 1,5 metre batıya doğru kayacak. Yani Anadolu Yarımadası, Ege'ye doğru bir kayma gösterecek. Peki deprem büyüklüğü ne olur derseniz, deprem büyüklüğü 6.3 ile 6.7 arasında olur. Bu depremin süresi İstanbul önünde yaklaşık 16 ile 18 saniye sürer ama Tekirdağ'ın önünde olacak deprem ise bunun süresi yaklaşık 30-35 saniye sürer. Dolayısıyla bunların hangisi daha tehlikeli olur derseniz, ikisi de tehlikeli olur. Şöyle ki, İstanbul'un yoğunluğu fazla. Kilometrekare başına yaklaşık 2 bin 568 kişi oturuyor İstanbul'da. Ama batıya gittiğiniz zaman Tekirdağ kolunun bulunduğu yerde yaklaşık kilometrekare başına 200 kişi yaşıyor. Yani İstanbul'da nüfus yoğunluğu fazla ama depremi daha küçük ama ölüm sayısı daha fazla olur. Tekirdağ koluna geldiğin zaman nüfus yoğunluğu az olması nedeniyle deprem büyük olsa da vereceği hasarı daha az olur. Dolayısıyla bu depremleri biz tamamen ölümsüz ve yıkımsız atlatabiliriz" ifadelerini kullandı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin hep eleştirildiğini söyleyen Ercan, "Ama iyi yönleri de var. 2007 yılında deprem yönetmeliği değiştirildi, beğenilmedi. 2017 yılında yeni bir deprem yönetmeliği daha çıktı. Şu an deprem yönetmeliği, dünya üzerinde en çağdaş deprem yönetmeliğidir. Önemli olan orada ne yazdı değil, önemli olan senin ne uyguladığındır. Kentsel dönüşüm depremde tek çözümdür ama halkımız genellikle yapısal dönüşüm yapıyor. Yani yıkıyor, yeniden yapıyor. Bu kentsel dönüşüm değildir. Ne olması gerekiyor derseniz, örnek verecek olursak sözün gelişi Mürefte'nin tamamıyla yıkılacak olan yapılarının yıkılıp, yeniden planlanması, yeniden yapılması gerekiyor. Şarköy'ün yapılarının yeniden tasarlanması gerekiyor. İstanbul'un yapılarını yeniden tasarlanması gerekiyor. Tekirdağ'ın yapılarının yeniden tasarlanması gerekiyor. Çünkü inşaat sektörü devreye girdiği zaman yaklaşık 200 tane kalemi çalıştırıyor ve dolayısıyla ekonomi kendi kendine çeviriyor. Bu açıdan önemli. Yani bizim bu depremi ölümsüz yıkımsız atlatmamız Türkiye Cumhuriyeti'nin ve ona yurttaşlarının elindeki bir olaydır, yapabiliriz" dedi.
İnsanlara deprem korkusu salmamak gerektiğinin altını çizen Prof.Dr. Ercan, şunları kaydetti: "Çünkü yatırımları etkiliyor, ekonomiyi etkiliyor, finansı etkiliyor ve insanların ruh halini etkiliyor. Şimdi ruh hali bozuk olan insanlardan verimli bir yaşam bekleyemezsin. Dolayısıyla deprem haberleri de hava raporu gibi sık sık verilmez. Bir deprem bilimci söyler ve orada kalır. Çünkü deprem koşulları yıllar boyutunda, hatta 10 yıl boyutunda değişmez. Sözün gelişi 1999'da, '2045'te deprem olacak' dedim. Bundan sonra herhangi bir şey fikrimi değiştirdi mi, değiştirmedi. Çünkü deprem haberleri hava raporu gibi verilmez. Yani insanlara korku salmamak lazım, yatırımcılara korku salmamak lazım. Eğer sen İstanbul'da deprem olacak diye söylersen; Türkiye'de borsa da çöker, yabancı yatırım da gelmez."
Kaynak: DHA