HABER

Prof. Dr. Sarper Diler: Tıpta bir devir kapandı

Klasik tıp alanında bir devrin kapandığını ve yeni bir döneme geçildiğini söyleyen Prof. Dr. Sarper Diler, koronavirüs ile gelen değişime dikkat çekti. Prof. Dr. Diler, "Antibiyotiklerin keşfedilmesi ve aşıların çok yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmasıyla beraber dünya, salgın hastalıklarla ve enfeksiyon sorunları ile mücadeleyi önemli ölçüde kazandı." dedi.

Prof. Dr. Sarper Diler: Tıpta bir devir kapandı

Prof. Dr. Sarper Diler, yeni tip koronavirüs (Covid-19) pandemisinin, çok kısa bir zamanda toplumsal yapının radikal bir şekilde dönüşmesine sebep olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Diler, “Antibiyotiklerin keşfedilmesi ve aşıların çok yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmasıyla beraber dünya, salgın hastalıklarla ve enfeksiyon sorunları ile mücadeleyi önemli ölçüde kazandı. Bu iki keşif ile beraber klasik tıp alanında bir devir kapanmış oldu ve yeni bir süreç başladı. Ancak bu buluşlar da yeterli olmadı ve dünya, yeni bir çözüm aramaya başladı. Yeni dönemde hayatta kalma süresi uzatılmaya, dünya nüfusunun azalmasının durdurulmasına ve erken yaşlanmanın önlenmesine ağırlık verildi. Sağlık problemlerinde kronik hastalıklar ve ileri yaş sorunları daha fazla ön plana çıkmaya başladı. Geçtiğimiz yüzyıldaki verem, veba ve tifüs gibi ölüme neden olan hastalıkların yerini, kanser, felç, koroner kalp rahatsızlıkları, KOAH, diyabet ve hipertansiyon gibi hastalıklar almıştı. Dünyayı tam manasıyla etkileyen günümüzdeki önemli gelişme ise Covid-19 oldu” dedi.

'KORONAVİRÜS DÜNYANIN AYNI ANDA TEYAKKUZA GEÇMESİNE NEDEN OLDU'

Koronavirüs ile gelen değişime dikkat çeken Prof. Dr. Diler, “Covid-19 pandemisi, çok kısa bir zamanda toplumsal yapının (kültürel, sağlık, ekonomik ve sosyal yaşamın) radikal bir şekilde dönüşmesine sebep oldu. Çin'in Wuhan şehrinde ortaya çıkan ve hızlı bir şekilde yayılmaya başlayan bu yeni tip virüs bütün dünyanın aynı anda teyakkuza geçmesine neden oldu. Covid-19 olarak isimlendirilen bu yeni tip virüs, yüksek ateş, öksürük ve boğaz ağrısının yanı sıra eklem ile kas ağrıları, baş ağrıları, bitkinlik, halsizlik ve solunum sorunları ile kendisini gösterdi. Bu virüs türü yarasa, deve, yılan, domuz ve kedi gibi birçok hayvan türlerinde de görülen bir virüstür. Hayvanlardan da insanlara rahatlıkla bulaşabilir ve insanlar arasında da bulaşma son sürat devam eder. Bunun en büyük örnekleri MERS ve SARS virüslerinde de görülmüştü. Yeni karşılaşılan bu virüs için modern ve klasik tıp bir nevi zayıf kaldı” şeklinde konuştu.

PEKİ, ŞİMDİ NE OLACAK?

Dr. Sarper Diler, klasik tıbbın çözüm üretmeye çalıştığını söyleyerek, “Bununla beraber birçok uzman farklı alternatiflere de yöneldiler. Özellikle de deneysel çalışmalarda oldukça başarı sağlayan kök hücre ve plazma tedavisi umutları yeniden yeşertti. Plazma tedavisi bu yüzyılın başlarında yeterince etkili ilaç geliştirilemeyen bir dönemin tedavisidir. Plazma tedavisine dönülmesi aslında modern tıbbın çaresiz kaldığının bir göstergesidir. Normal koşullarda yeni bir ilacın geliştirilmesi en az bir seneyi bulacaktır. Hızlandırılmış ilaç çalışmalarına çok dikkat edilmelidir. Yeterli toksisite ve güvenlik çalışmaları yapılmadan ilacın insanlar üzerinde kullanıldığı 1969’daki Talidomid faciasını hatırlatmak yerinde olur. Tarihi hatalar yaparak verilen ilacın toksik etkileri nedeniyle doğan kolsuz bacaksız bebeklerin hatıraları tarih olsa da kaş yapacağım derken göz çıkarmamak esas olmalıdır. Aşı bulunduğu haberleri hepimize umut oluyor ancak virüs kırılgan genetik yapılı bir virüs olup halen 2003 de SARS salgın yapan v benzer bir virüse karşı aşı geçen 17 senede bulunamaıştır. Bekleyin aşı geliyor haberlerinin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkarsa insanların kapılacağı endişe, korku ve umutsuzluk dolaylı olarak bağışıklığın düşmesine ve bu da olası 2. dalga Covid19 pandemisinde işimizi daha da zorlaştıracaktır.

200 yıl geçmişi olan ve 1918 deki İspanyol gribinde çok başarılı olup ilaç tedavisinde yüzde 3 ila 10 arasında olan ölüm oarnlarını yüzde 0.7 gibi düşük oranlara çekmiştir. Bu konuda duayen homeopat Dr Andre Saine nin çalışmaları hem virüsün yayılmasını önleme hem de tedavi alanlarında umut vermektedir” ifadelerini kullandı.

Şu an için hastalığa olası bir antiviral ilaç uygulaması bulunmadığından dolayı bağışıklık sisteminin güçlendirilmesini öneren Prof. Dr. Diler, “Bu konuda asıl önemli olan husus, hijyen ve bağışıklığın kuvvetlendirilmesidir. Yatak istirahati, bol sıvı alımı ve dengeli bir beslenme çok önem taşımaktadır. Vücudun bağışıklığını yüksek oranda arttıracak bir takım durumlar da vardır. Örneğin selenyum, B12, B6, D vitaminleri ve mineraller vücut üzerinde eksikse mutlaka alınmalıdır. C vitaminin ise sonbahar mevsiminden itibaren gıdalardan alınabilmesi bu tarz virüslerin görüldüğünde belirtilerin sürecini kısaltmada oldukça etkisi vardır. Çünkü virüs bulaştığı zaman hiçbir vitamini tüketmenin ne belirtiler ne de hastalığın şiddeti üzerinde fazla bir etkisi olmayacaktır. Vücuttaki eksik mineral ve vitaminleri öğrenmek için ise saç analizi testi gibi başarılı uygulamalara başvurulabilir” dedi.

Kaynak: İHA

En Çok Aranan Haberler