Prof. Dr. Tansuğ, gelişmiş ülkelerde hastaların yüzde 80'inde lokal veya lokal ileri safhada teşhis konulmasına rağmen Türkiye'de ise bu durumun tam tersine olmasının sebebini, 'hastaların rutin muayene yaptırmaktan kaçınmalarına' bağladı.
Prof. Dr. M. Zühtü Tansuğ, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, prostatın, mesanenin altında, rektumun önünde ve üretranın etrafını çevreleyen kestane şeklinde bir bez olduğunu ifade ederek, "Testesteron hormonu kontrolü altında, mesane ve normal seksüel fonksiyonun regülasyonuna yardımcı olmaktadır. Prostat kanseri, cilt kanserinden sonra en sık ve ölüm sebebi olarak akciğer kanserinden sonra ikinci sıklıkta olan kanserdir" dedi.
Prostat kanserinin 50 yaşından sonra daha sıklıkla görüldüğünü ve 65 yaşın üzerinde ise yüzde 75'den daha fazla olduğunu kaydeden Prof. Dr. Tansuğ, "Prostat kanserinde yüzde 5-10 oranında aile hikayesi olması, ferdi risk faktörüdür. Yüksek yağlı diyet, prostat kanserinde riski arttırırken, sebze ağırlıklı diyet ile risk azalmaktadır" diye konuştu.
Prof. Dr. Tansuğ, prostat kanserinin her birinin farklı klinik seyir gösterdiğini bildirerek, "Bazı hastalarda oldukça agresif, bazılarında da yavaş gelişim göstermekte ve sorun oluşturmaktadır. 50 yaşındaki bir erkek, hayat boyu prostat kanserinin oluşması için yüzde 42 riske sahiptir. Buna rağmen yaklaşık yüzde 10'u klinik öneme sahiptir ve bunların da yüzde 3'ü bu hastalığa bağlı olarak ölmektedir" dedi.
Gelişmiş ülkelerde hastaların yüzde 80'inin lokal veya lokal ileri safhada teşhis konulmasına rağmen Türkiye'de ise bu durumun tam tersine olup, hastaların çoğuna ileri safhada teşhis konulabildiğini anlatan Prof. Dr. M. Zühtü Tansuğ, "Bunun sebebi, hastaların rutin muayene yaptırmaktan kaçınmalarıdır" diye konuştu.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. M. Zühtü Tansuğ, prostat kanserinin tedavisinde, hasta ve doktorun birlikte tartışıp karar vermesi gereken birçok faktör olduğunu söyleyerek, "Sorunlardan biri, hastalığın organa sınırlı olup olmadığı (erken safha prostat kanseri) veya organın dışına taşmış (ileri safha prostat kanseri) olup olmadığıdır. Her bir tedavinin yan etkileri söz konusudur. Hastanın kişisel performansı, hayat beklentisi, diğer tıbbi durumları (hiper tansiyon, diyabet, kalp yetmezliği) ve hayat şekli, karar vermede etkili olmaktadır" dedi.
Prof. Dr. Tansuğ, erken safha prostat kanseri için tedavi seçeneklerini 'takip, cerrahi ve radyoterapi' olarak sıralarken, cerrahi girişimi, 70 yaşın altındaki ve hayat beklentisi 10 yıldan daha fazla olan hastalara önerildiğini sözlerine ekledi.