Psikopatların aşkı...
Suicide Squad’ın filminde pek az sahne görsek bile ortadaki duygu durumu ilişkiyi anlamamız için gayet yeterliydi. Sanki manyak olarak doğmuş bir Joker, Stokholm sendromu-vari bir atmosferle sevgili psikoloğu Harleen Quinzel’i kendine aşık ediyordu. Sonra biraz lobotomi, biraz kimyasal maddeler derken; Doktor Quinzell en az Joker kadar ileri seviye psikopat oldu, adını da Harley Quinn koydu!
Öyle bir koydu ki; Joker resmen hatunun peşinde deli divane oldu. Peki gerçek hayatta nasıl oluyor bu psikopat aşık durumu? Kanada Laval Üniversitesi’nde psikologluk yapan Claudia Savard, ekibini toplamış ve durumu araştırmış...
Öncelikle ‘Psikopati’yi hatırlayalım.
Kısa bir Wikipedia bilgisi: "Empati ve vicdan eksikliği ile karakterize olan bir kişilik bozukluğu."
Psikopatlarda pişmanlık duygusu pek yoktur, sadistik eylemlere meyillidirler. Güçlü duygular hissedemezler, başkalarıyla derin bağlar kuramazlar. Hattâ çeşitli araştırmalarda bu psikiyatrik bozukluğunun kadınlardan çok erkekleri etkilediği de söylenir. Peki ‘aşk’ söz konusu olunca ne oluyor, dolaba kilitlenmiş bu güçlü duygular her başı belaya girdiğinde Harley’i kurtarmaya gelen Joker örneğinde olduğu gibi ortaya çıkabiliyor mu?
Kanadalı ekibin araştırmasına göre, evet çıkabiliyor. Yüksek derecede psikopat olan insanlar bile romantik ilişkiler geliştirebiliyorlar, ancak duygularını ifade edemiyorlar ve empati kurmakta aşık bile olsalar zorluk yaşamaya devam ediyorlar. Bu tür -alışılmadık- aşk ilişkileri bazen şiddet içeren bir sonla tamamlanıyor; her iki kişi için de oldukça yıkıcı oluyor.
Bazen ise, psikolojisi normal çiftlerden çok daha güçlü ve sağlıklı bir ilişki kurabiliyorlar! Zaman içinde birbirlerine mükemmel bir uyum ve güven geliştiriyorlar.
Bir yıl süren araştırmaya, ortalama 7 yıldır birlikte olan 140 çift katıldı.
Yaşları 18 ile 35 yaş arası değişen deneklere önce psikoloji testleri uygulandı. Bu testler empati yoksunluğu ve manipülasyon derecesi (Birincil Psikopati) ile antisosyal davranışları (İkincil Psikopati) ölçmeye yönelikti. Bir başka testte ise terk edilme korkusu ile yakınlık kurma korkusu incelendi.
Test sonuçlarına göre bireylerin psikopati dereceleri belirlendi, ilişki içerisinde bireysel psikopatilerine göre birbirlerine nasıl davrandıkları 1 yıl boyunca gözlemlendi. Sonuçlar;
1. Her iki taraf da psikopatlığa eğilimli ise:
Bu tip ilişkilerde erkekler, empati yoksunluğu konusunda daha fazla problemliler. Bunun yanı sıra terk edilme korkuları da, ilişkiye bağlılıkları da kadınlara göre daha güçlü. Yani ilişkinin her iki tarafı da psikopatiye yakın ise, daha büyük psikopat genellikle erkek oluyor…
Ancak iş antisosyalliğe ve yakınlık kurma korkusuna geldiğinde çiftimizin her iki tarafı da fazlasıyla problemli. Bu da ilişkiyi dürtüsel ve sorumsuz davranışların artışına, ve reddedilme korkusuna sürüklüyor. Gel gelelim, neticede ilişki de bitmiyor. Geçiniyorlar...
2. Erkek psikopat, kadın değil ise:
Ağır psikopati özelliği taşıyan erkekler, normal kadın partnerlerine karşı çok duyarsız ve dürtüsel davranıyorlar. Bu tip eşleşmelerde kadınların ilişkiyi bitirmeye yatkınlıkları zaman içinde artıyor.
3. Kadın psikopat, erkek değil ise:
Bu durum erkekler için hakikaten beter; çünkü psikopat bir kadın ile sevgili olan erkekte reddedilme ve terkedilme korkusu gittikçe artıyor, günden güne sevgiliye daha bağımlı hale geliniyor. Erkeğin duygusal dengesi her geçen gün daha da bozuluyor.
Yani; psikopat bir erkekle birlikte olan kadın, kendini bozmaktansa ilişkiyi bitiriyor. Ancak eğer kadın psikopat da erkek normalse; erkek ilişkiyi bitiremiyor, hattâ gittikçe kendi normalliğinden kaybediyor...
Kaynak: psychologytoday.com