Pulmoner hipertansiyon kalpten akciğerlere gelen damarlardaki kan basıncının yüksek olması durumuna, yani akciğerdeki yüksek tansiyona işaret eder. Günümüzde oldukça sık rastlanan bi durum olan pulmoner hipertansiyon, her yaş grubu için risk taşımaktadır.
Akciğerlerdeki damarları ve kalbin sağ tarafındaki odacıkları etkileyen yüksek tansiyon türüne pulmoner hipertansiyon denir. Kelime anlamı olarak baktığımızda ise ‘pulmoner’ akciğere ait, ‘hipertansiyon’ ise yüksek kan basıncı anlamına gelmektedir. Halk dilinde kullanılan hipertansiyon yani diğer adıyla sistemik hipertansiyon dendiğinde akla ilk gelen kol atardamarlarındaki basıncın artmasıdır. Aort ve dallarındaki basıncın artması büyük dolaşım olarak adlandırılırken, vücudumuzda kullanılan kanı oksijenlendirmek üzere akciğerlere getiren dolaşım sistemi, küçük dolaşım olarak adlandırılır. Buna aynı zamanda pulmoner hipertansiyon denir. Kısaca pulmoner hipertansiyon, akciğerlerdeki yüksek tansiyona işaret eder.
Pulmoner hipertansiyon tanısı konulurken öncelikle hastalığın hangi grupta olduğu belirlenir. Bu hastalığın erken teşhis edilmesi zordur. Çünkü fiziki muayenede sıkça rastlanmaz. Hastalık durumuna göre semptomlar diğer kalp ve akciğer rahatsızlıklarına benzerdir. Doktorların teşhis koyabilmesi için tıbbi ve aile geçmişini incelemeleri gerekir. Fizik muayene ve çeşitli testler sonucunda net bir şekilde tanı konulur. Hastalığın sebebini ve ne kadar ilerlediğini öğrenmek için yapılan bu testler şunlardır;
“Pulmoner hipertansiyon nedenleri nelerdir?” sorusu da bu rahatsızlık hakkında çok daha detaylı blgi sahibi olmak isteyenlerin en sık sorduğu sorulardan biridir. Kalpte bulunan iki üst ve iki alt odacık vardır. Sağ alt oda, kan kalpten geçerken büyük bir kan damarı ile kanı akciğerlere pompalar. Biriken kan içerisindeki karbondioksiti akciğerlere bırakır ve akciğerlere gelen havadaki oksijeni alır. Kan oksijenlendikten sonra kalbin sol tarafına doğru akarak akciğerlerdeki damarlardan kolayca geçer. Pulmoner hipertansiyon, akciğer üzerindeki damar yapılarının sertleşme ve kalınlaşmasıyla, elastikliğini kaybeder ve akciğer damarları sertleşir. Bunun sonucunda akciğer üzerinde bulunan damarlarda kanın akması zorlaşır ve kalbin bu damarlara kan gönderimi yapabilmesi için basınçlı atım hareketi yapması gerekir. Yani kan basıncını artırarak pulmoner hipertansiyonu ortaya çıkarır.
Cinsiyet ve yaş ayrımı yapmaksızın tüm insanları etkileyen bu hastalıkta, bazı risk faktörleri ile yakalanma olasılığı artmaktadır. Bu risk faktörleri şöyledir;
Pulmoner hipertansiyon tedavisinde, hastalığın belirtileri ile altında yatan sebep bulunarak hastalığa en uygun tedavi yöntemi uygulanır. Yaşam kalitesini artırmak için hastaya uygulanan bu tedavi yöntemleri sonuç vermediğinde ise, ilaç tedavisi ve cerrahi tedavi yöntemleri de uygulanabilir. Buna rağmen yine aynı sonuçla karşılaşılırsa ve hasta herhangi bir iyileşme belirtisi göstermiyorsa bu durumda akciğer nakline başvurulabilir. Pulmoner hipertansiyon belirtileri arasında ise aşağıdaki durumlar yer almaktadır.
Pulmoner hipertansiyon tedavisi hastalığın sebebine göre değişkenlik gösterir. Pulmoner hipertansiyon için kesin bir tedavi bulunmamaktadır; ancak son zamanlarda bu hastalığa karşı hayat kalitesini artırmaya yönelik yaklaşımlar geliştirilmiştir. Asıl hastalığın altında yatan nedenler tespit edilerek bu hastalık tedavisi için olumlu sonuç alınabilir. Ancak tedavi edilmediği sürece pulmoner hipertansiyon zamanla artış göstererek ciddi kalp damar problemlerine yol açabilir. Pulmoner hipertansiyon sınıflaması 5 ana grupta görülür. Bunlar;
Pulmoner hipertansiyon değerleri; normal bir ortalama ile pulmoner arter basıncı 20mmHg ve, pulmoner damar direnci ise 2.0 Woods ünitesidir. Bu sonuçlar sağ kalp katerizasyonu ile pulmoner arter basıncı 25 mmHg ve pulmoner damar direnci 3.0 Woods üzerinde olması pulmoner arteryel hipertansiyon olarak tanımlanır.