Murat Bulut, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1.5 yıllık çalışmalarının ürünü olan 65 dakikalık ''Erzurum'un Paşası Edirne'nin Müdafii: Mehmed Şükrü Paşa'' isimli belgeselde, Edirne'nin savunmasında gösterdiği askeri başarıları yanı sıra hayat hikayesinden kesitlerin yer aldığını söyledi.
Balkan Savaşları'ndan sonra ''Edirne Müdafii'' adıyla anılan Mehmed Şükrü Paşa'nın, 1857 yılında Erzurum'da dünyaya geldiğini ifade eden Bulut, şunları kaydetti:
''Babasını çok küçük yaşta kaybeden Mehmet Şükrü annesin tekrar evlenmesi üzerine ailesinden kopar ve Erzincan Askeri İdadisi'ne kaydolur. Askeri eğitimine İstanbul'daki Sütlüce Topçu Okulu'na girerek devam eden Mehmet Şükrü, 1879 yılında harbiyeden topçu teğmeni olarak mezun olur. Harbiye'deki tahsili sırasında zekası ve riyaziyeye olan istidadı ile hocalarının dikkatini çeker.
Ordudaki ilk görevi mühendishanedeki topçuluk ve Fransızca öğretmenliği olur. Darüşşafaka mektebinde de fahri olarak matematik ve beden terbiyesi dersleri verir. Geleceğin büyük matematikçisi Salih Zeki de, Darüşşafaka'da onun ikliminde yetişir. Mehmed Şükrü, 1880 yılında üsteğmen, 1882 yılında yüzbaşı ve iki ay sonra da kıdemli yüzbaşı, 1888 senesinde yarbaylığa, 1889'da albaylığa, 1893 yılında ise henüz 36 yaşında tuğgeneralliğe terfi ederek paşa olur.''
-DELİ ŞÜKRÜ PAŞA-
Mehmed Şükrü Paşa'nın İstanbul dışındaki ilk görev yerinin Edirne olduğuna dikkat çeken Bulut, ilk 2 yılında Topçu Komutanı olarak yaptığı hizmetlerle orgeneralliğe kadar yükseldiğini belirterek, şöyle devam etti:
''Bu dönemde Balkanlar kaynamaktadır. Eşkıyalık olayları artmış, çeteler sivil halkın hayatını tehdit eder hale gelmiştir. Kırklareli-Tırnova hattında türeyen eşkıyanın takibiyle görevlendirilen paşa, zor şartlara rağmen görevini başarıyla yerine getirir. Bu görevi sırasında gençlere yönelik ilgi, hizmet ve himmeti genç kurmay subayların yoğun ilgisine mazhar olur ve saraya jurnal edilir.
Jurnalcilerin etkisinden kurtulamayan II. Abdülhamid, Mehmed Şükrü Paşa'yı Selanik'e sürgüne gönderir. 1905 yılına kadar devam eden bu sürgün hayatında Şükrü Paşa, Alman ordusunda gördüğü disiplini Edirne'den sonra Selanik'deki 3. Ordu'da da uygular. Aşırı disiplini, cesareti, gözüpekliği ve titizliği dolayısıyla, onun artık yeni lakabı 'Deli Şükrü Paşa'dır.''
-MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'E YARDIM-
Mehmed Şükrü Paşa'nın Mustafa Kemal'in Rumeli'ye geçişinde kendisine yardımcı olanlar arasında yer aldığını belirten Bulut, ayrıca Kılıç Ali'nin aktardığına göre, Şam'da görev yapan Mustafa Kemal'in, arkadaşlarıyla ordu içinde oluşturdukları Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'nin, Makedonya teşkilatının kurulması sürecinde kendisinden destek istediğini vurgular.
Bulut, ''Mustafa Kemal bu hadiseyi anlatırken, Selanik'te sürgünde bulunan Şükrü Paşa'nın çok vatanperver bir insan olduğunu, ona güvendiğini ve bir mektup yazarak amacını anlattığını söyler. Şükrü Paşa'nın da, Selanik'e gitmesi durumunda, her türlü yardımı yapacağını bildirdiğini ifade eder'' diye konuştu.
Bulut, Şükrü Paşa'nın, 10 Ekim 1912 tarihinde Edirne Müstahkem Mevkii Komutanlığına atandığını bildirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Şükrü Paşa'dan askerlik hayatının son ve en şerefli vazifesine tayin edilirken verilen yazılı emirde, muhtemel bir muhasara halinde, Edirne'yi 40 gün müdafaa etmesi istenir. Paşa, kendisine tevdi edilen zor, hatta imkansız bir görevi yerine getirmek için Edirne'ye vardığında karşılaştığı manzara vahimdir. Emrindeki kuvvetler cephane bakımından iyi durumda olmasına rağmen sayı ve iaşe bakımından Bulgar kuvvetlerinden oldukça geridir. Ancak Şükrü Paşa, kendisinden istenen 40 günlük müdafaayı tam 155 gün sürdürme başarısını göstermiştir.
Yaklaşık 6 aylık kuşatmanın ardından Bulgarların hedeflerine ulaştığını ve Bulgar Kralı Ferdinand'ın şehre girişinin ardından, Mehmet Şükrü Paşa ile görüşerek kılıcının kendisinden alınmasından dolayı üzüldüğünü bildirdiğini ifade ederek, ''Ferdinand Şükrü Paşa'ya kılıcını iade ederken iltifatta da bulunur ve 'Sizin gibi askerin kılıçları alınmaz. Siz savaşta şanlı bir sayfa yazdınız. Lütfen kılıcınızı kabul buyurunuz. Sizin gibi askerlerle savaşmaktan gurur duyuyorum' der''
Belgeselde Mehmed Şükrü Paşa'nın önemli bir özelliğinin daha gözler önüne serildiğini bildiren Bulut, şunları kaydetti:
''Ne yazık ki Şükrü Paşa İstanbul'a döndükten sonra emekliye sevk edilmiştir. Sonrasında ise yalnızlığa itilmiştir. Paşa ömrünün kalan kısmını 'ben bunu hak edecek ne yaptım' diyerek geçirmiştir. Paşa daha sonra zatürreye yakalanmış ve İstanbul'da 5 Haziran 1916 tarihinde evinde vefat etmiştir. Paşanın naaşı, zamanın Padişahı Sultan Beşinci Mehmet Reşat tarafından yaptırılan Mevlana Kapı'da, Merkez Efendi Mezarlığındaki mütevazı kabrine defnedilmiştir. Yıllar sonra, 1998'de ise paşa, kendisinin vasiyetinde işaret ettiği yere, müdafaası için 5 ay 5 gün direndiği Edirne'deki Kıyık Tabyada yaptırılan anıt mezara nakledilmiştir. Artık günümüzde ne yazık ki tarih kitapları, özellikle gençlerimiz tarafından yeterince okunmuyor. Buz de bu belgesel çalışmamızla Erzurum'dan çıkan önemli bir şahsiyetin, ne derece önemli bir başarıya imza attığını anlatmak istedik.''
Bulut ayrıca Şükrü Paşa'nın Edirne müdafaası hakkında, Avrupa matbuatında övücü pek çok yazıların yer aldığını da hatırlatarak, ''Fransızlar binlerce imza ile bezenen Altın Kitap adıyla bir de kitap bastırmıştır. Altın Kitap, Fransız milleti adına bir (Şeref Kılıcı) ile birlikte Şükrü Paşa'ya takdim edilmiştir'' dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz