YURTHABER

Ankara
Şehirler
Şehir Seçiniz
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Aksaray
Amasya
Ankara
Antalya
Ardahan
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bartın
Batman
Bayburt
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Düzce
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Iğdır
Isparta
İstanbul
İzmir
Kahramanmaraş
Karabük
Karaman
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kilis
Kırıkkale
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Mardin
Mersin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Osmaniye
Rize
Sakarya
Samsun
Şanlıurfa
Siirt
Sinop
Şırnak
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Uşak
Van
Yalova
Yozgat
Zonguldak
Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

"Kenan Evren radyodan konuşunca işkence duruyordu"

12 Eylül 1980 askeri darbesinde cezaevlerinde işkence görenlerden biri olan Ömer Ulak, üç yıl kaldığı...

"Kenan Evren radyodan konuşunca işkence duruyordu"

12 Eylül 1980 askeri darbesinde cezaevlerinde işkence görenlerden biri olan Ömer Ulak, üç yıl kaldığı Diyarbakır Cezaevi'nde insanlık dışı işkenceler gördüklerini, Kenan Evren radyoda konuşmaya başlayınca işkenceye ara verildiğini söyledi. Evren'in konuşması boyunca seslerin kesildiğini anlatan Ulak, ne konuştuğunu bilmediklerini, bu sırada 5 dakika istirahat ettiklerini ifade etti. Ulak, ses kesilince işkenceye devam ettiğini vurguladı. İşkence yapılanlara 'kalp hastası' olduklarına dair kağıt imzalatıldığını belirten Ulak, cezaevinde ölümlerin önceden bahanesinin hazırlandığına dikkat çekti.
Cihan Haber Ajansı muhabirine konuşan Ulak, darbecilerin bir yandan kendilerine işkence yaptığını bir yandan ise ailelerine yönelik psikolojik işkence uyguladıklarını belirtti. İşkence yaparken annesine de "Oğlun işkence görüyor" diye haber gönderildiğini anlatan Ulak, şunları söyledi: "Annem ziyarete geldiğinde 'oğlum seni dövüyorlar mı?' diye soruyordu. Ben de üzülmesin diye dövmediklerini söylüyordum. Annem üzüntüden rahmetli oldu."
İşkencede sürekli kendilerinden isim istendiğini anlatan Ulak, milletvekillerine pisliğin içinde banyo yaptırdıklarını belirtti. Günde bir bardak su hakları bulunduğunu dile getiren Ulak, kedi ve banyo hikayesini şöyle anlattı: "İster onunla banyo yap, istersen tuvalete git, istersen onla tıraş ol. Yemekler tabletti, yarım ekmeği 4 kişi yiyordu. Tablet de adam başı bir kaşık, vurduğunda bitiyordu. Her akşam işkence yapılıyordu. Askerler gelip koyun sürüsü gibi dayak atıp gidiyorlardı. Bizim koğuşa kedi getirmişlerdi. O anda kedi olmak isterdim. Kediyi getirip bizim önümüzde et veriyorlardı. Kedi yiyordu, biz açlığımızdan geberiyorduk. 1.5 yıl sonra bizi banyoya götürdüler, sevindik. Dedim bir su içeyim. Hala su içemiyorum. Doktor diyor günde 3 litre su iç; ben ancak günde 2 -3 bardak su içebiliyorum. O dönemden kalma. Suyu içtim, başımı sabunladım, ikinci suyu dökemedim başıma. İki dakika sürmedi banyomuz. Sonra yukarıya kadar süründürdüler."

ASKERLERİ SIRTIMIZDA TAŞIYARAK GÖRÜŞMEYE GİDİYORDUK
İntihar etmek istediklerini, ancak ip bulamadıklarını ifade eden Ulak, işkencelerden dolayı hala kulağının çınladığını, kaç yıldır doktora gittiği halde tedavisinin olmadığını söyledi.
Vücudunda işkenceden kalma yara izleri bulunduğunu anlatan Ömer Ulak, "Suçum ne; üç sene sonra mahkemeye çıkardılar, beraat ettirdiler. 15 gün sonra bırakıyorlardı, yine işkence gördük. Kapıdan çıkarken yine dayağımı yedim, ondan sonra çıktım. İnanmıyordum çıkacağıma. Her asker bunu yapamazdı. İnsaflı asker oldu mu onu kovarlardı. Zalim, kendini bilmez askerler yapıyordu bunu. Ölen ve deli olan çok oldu." dedi.
Cezaevine girdiğinde 40 günlük evli olduğunu dile getiren Ulak, cezaevindeyken bir kızının olduğunu, görmek istediğinde ise dayak yediğini vurguladı. Avukat veya aileden biri görüşmeye geldiğinde askerlerin sırtlarına bindiğini, diğerlerinin ise copladığını anlatan Ulak, "Anneme gelme diyordum, konuşmamız saniyedir. Bağıra bağıra, çağıra çağıra 'nasılsın iyi misin' diyorduk. Yüzümüzü görüyorduk, herkes bağırıyordu. Arada camlar vardı. Akşam olunca bit operasyonu yapıyorduk. Elbiselerimiz yıkanmıyordu. Elbiseleri gönderip yıkadığımız zaman paramparça olarak geliyordu. İçinde ne var ne yok araştırılıyordu. Terzi mi var dikeyim. Annem niye elbise istemiyorsun diyordu, gerek yok diyordum." şeklinde konuştu.
Cezaevinden çıktıktan sonra kimsenin kendisine iş vermediğini dile getiren Ulak, İçişleri Bakanlığı'na sicil kaydının silinmesi için dilekçe verdiğini kaydetti.

ASKERLER ŞİMDİ 5 YILDIZLI OTELLERDE KALIYOR
Verilecek hiçbir cezanın yüreğini soğutmayacağının altını çizen Ömer Ulak, Ergenekon ve Balyoz davalarından tutuklu bulunan askerleri hatırlatarak, 5 yıldızlı otel gibi cezaevlerinde kaldıklarını belirtti. Cezaevinde en küçük bir rahatsızlıklarında ise hastaneye gittiklerini ve orada kaldıklarına dikkat çeken Ulak, "Peki ya biz ne olduk, biz ne candık? İşkence yaptılar, dayak attılar, ellerine ne geçti?" diye sordu.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler