Rahmin, rahim ağzı ve rahmin üst kısmı olan 2 tane temel bölümü vardır. Rahim ağzı kanserleri genellikle cinsel ilişkiye geçtikten sonra sperm yaptığı bazı etkilerle olmaktadır. Ne kadar erken cinsel hayata başlanır ve ne kadar doğum yapılırsa riskte o kadar artış söz konusudur. Rahmin tepe kısmının kanseri ise genellikle ileri yaşlarda ve menopoz sonrası görülür ve bu kanser rahim ağzı kanserinin tam tersi olarak hiç çocuk doğurmamış veya az sayıda çocuk doğurmuş kişilerde ve genellikle şişman, şeker hastalığı olan, yüksek tansiyonu olan olgularda daha sıklıkla görülmektedir.
Erken teşhis için neler yapmak gerekir?
Rahim ağzı kanserinin erken tanısı artık günümüzde pap smear denilen teknikle yapılmaktadır. Pap smear rahim ağzından ufak bir plastik süpürge yardımı ile birtakım hücrelerin alınması ve bir cama yayılarak bakılmasıdır. Rahim ağzı kanseri kanserleşmeden önce hücrelerdeki bir takım hafif değişikliklerle başlar ve yıllar içinde bu değişiklikler yavaş yavaş artarak kansere kadar gidebilir. Dolayısı ile pap smear testini muntazam olarak hiç olmazsa yılda bir yaptıran kadınlarda rahim ağzı kanseri çok erkenden anlaşılarak basit yakma, dondurma veya rahim ağzının bir kısmını alma tedavileri ile ortadan rahatlıkla kaldırılabilir. Günümüzde muntazam jinekologuna giden ve pap smear testini muntazam yaptıran kadınlarda artık rahim ağzı kanseri olmak ve bundan hayatını kaybetmek pek de mümkün değildir.
Pap smear testleri aynı zamanda rahmin tepe kısmının kanserinde de etkilidir. Ancak tam garantili değildir. Rahim ağzının diğer kısmının kanseri de çoğu kez adet kanamalarında şiddetlenme, adet kanaması dışında kanamalar ve özellikle menopoz sonrası kanamalar yaratarak kendisini belli eder ve bu tarz kişiler doktora gittikleri zaman muayene, ültrason ve rahim içinden alınarak tanı erkenden konabilir.
Rahim ağzı kanserinin hasta tarafından ilk hissedildiği şikayet genellikle kötü kokulu akıntılar ve ilişki sonrası kanamalardır ki bu durumda bazen teşhis konduğu zaman kanser ilerlemiş durumdadır ve tedavisi de güçtür. Bunun için hastaların bu tarz şikâyetleri beklemeden muntazaman pap smear testlerini yaptırmalarını özellikle vurgulamak istiyorum.
Ölüm risk oranı nedir?
Rahim ağzı kanseri yukarıda belirtildiği gibi zaten pap smear yardımı ile kanser olmadan önce yakalanabilir ve kişi bundan tamamen kurtulabilir. Rahim ağzı kanserinin erken devrede yakalanması durumunda yine yapılan ameliyatlar ve ışın tedavileri ile yaşama oranı çok yüksektir. İleri durumlarda ise öldürücü olabilir. Rahmin tepesinin kanserleri de genellikle kanama yarattığı ve doktor hastayı erken götürdüğü için sıklıkla erken evrelerde yakalanır ve yine bunlar ameliyatlar ve ışın tedavileri ile çok başarılı bir şekilde tedavi edilebilir.
HPV virüsü Human Papilloma Virüs kelimelerinin baş harflerinden oluşmuştur ve insan siğil virüsü diye Türkçe tercüme edilebilir. Cinsel organlardaki ufak ufak siğiller yaratabilir. Bazen bu siğiller vulvada, vajinada, makatın içinde ve dışında ve rahim ağzına kadar ilerleyebilir. Bu virüsün özellikle bazı cinsleri (16. ve 18. cinsleri) rahim ağzı kanseri, vajina kanseri yaratabilir. Bunun için pap smear testinde bir kişinin siğili olmasa bile bu tarz virüslere rastlanabilir. Rastlandığı zaman da mutlaka tedavi edilmeleri gereklidir. HPV virüsü cinsel ilişki ile geçer. Erkeklerde bazen siğil yaratabileceği gibi erkeklerde hiçbir belirtisi olmayabilir. Ülkemizde HPV virüsü son zamanlarda sıklıkla görülmektedir. Bu da toplumdaki cinsel ilişki serbestliğinin artması, özellikle Türkiye'ye yurt dışından gelen genel kadınların erkeklere bulaştırması ile de oluşmaktadır.
Kadınların rahim ağzından hücre alınması ve incelenmesi diye özetleyebileceğimiz pap smer testi hiçbir sıkıntısı ve sorunu olmayan kadınlarda yılda bir kez, pap smear testinde bozukluk olmuş veya kendisinde siğil virüsü tespit edilmiş kişilerde 6 ayda bir veya doktorun tercihine göre daha sık yapılması gereklidir.
Pap smear testini genellikle rahim ağzındaki hücrelerin bakılması diye anlatmıştık. Bu hücrelerin arasında rahmin ağzından dökülen hücrelerin olduğu gibi orada olmaması gereken iltihap hücreleri, akıntı parçaları ve kan gibi şeyler görülmektedir ki bu bazen teşhisi güçleştirmektedir. Bunun için son zamanlarda ince yayma tekniği ortaya çıkmıştır. Bu teknikte alınan hücreler bir sıvıya konmakta ve bu sıvıda çevrilerek temizlendikten sonra bir takım filtrelerden geçirilip sadece kanser olması muhtemel hücreler ayıklanmakta ve sadece bunlara bakılmaktadır. Dolayısı ile ortam daha temiz ve birtakım yabancı maddelerden ayıklandığı için teşhis çok daha kolay olmakta ve teşhiste aynı zamanda bilgisayarlardan da yararlanılmaktadır. İnce yayma tekniği ile pap smear testine güven çok ciddi bir şekilde artmıştır. Aynı zamanda ince yayma tekniği ile kişideki HPV virüsünün de var olması durumunda bunun kanser yapan tür olup olmadığı ile ilgili özel bir testte yapılabilmektedir. Bu test standart pap smear testinde yapılamamaktadır.
Bir kadının rahminin olmaması ne derece kadının vücudunu etkiler? Vücuda zararı var mıdır?
Kadında rahim alınıp yumurtalıklar bırakıldığı zaman menopoz yaşı etkilenmemektedir ve kişi menopoza girmemektedir. Menopoz sadece yumurtalıkların alınması veya çalışmaması durumunda olan dengesizliğe denilmektedir. Rahmin olmaması durumunda kişi adet olmaz ama bütün hormonları aynı şekilde faaldir. Rahmin alınmasının dolayısı ile menopoz yaşına veya cinsel hayata hiçbir etkisi yoktur. Eşin cinsellikten aldığı hazzı etkilemez ve vücuda bir zararı yoktur.
Kan testi ile genetik kanser riski testi konusunda bilgi verebilir misiniz?
Bazı kan testleri günümüzde bazı kanserlerin genetik yani aileden geçip geçmediği konusunda bilgi vermektedir. Bunun en meşhuru BRCA–1 ve BRCA-2'dir. BRCA–1 meme kanserinin kalıtsal olarak geçip geçmediği konusunda bize bilgi verir. BRCA–2 ise hem meme kanseri hem de yumurtalık kanserinin ailesel olup olmadığını bize bildirmektedir.
Kadın kanserlerinde meme kanseri, rahim kanseri, kısmen kalın bağırsak kanseri, yumurtalık kanserlerinde ailesel bir eğilim söz konusudur. Bu eğilim en kuvvetli olarak meme kanserinde mevcuttur. Annesi, kız kardeşi gibi birinci derece akrabalarında meme kanseri olan kişilerin kendilerine bu testin yapılması ve bunun pozitif bulunması durumunda kanserin geçen yakınında da bu testin yapılarak aynı genin onda da mevcut olup olmadığı araştırması çok önemlidir. Bu test yapılıp da kişide ailesel eğilim olduğu zaman da bundan korunmanın yolları kendisine detaylı bir şekilde anlatılır.
BRCA-2'nin pozitif olması durumunda da yumurtalık kanseri ile ilgili aynı yakınlık söz konusudur. Bu grupta da genellikle doğum kontrol hapı kullanma gibi yumurtalık kanserini önleyici tedbirlere başvurmak uygun olabilir ve kişinin kendi ailesini tamamlayıp da menopoza yakın yaşa geldiği zaman da her iki yumurtalığın alınarak bu kanserden hayat boyu kurtulması dahi düşünülebilir.
Aynı zamanda kanda Ca 125 gibi yumurtalık kanserini, CEA gibi kalın bağırsak kanserini ve Ca 19–9 ve Ca 15–3 gibi meme kanseri ile ilgili bir takım kan markerleri da bakılabilir ve bunlar da bu tarz kanserlerden korunma yönünde bize yardımcı olabilir.
Bu testin psikolojik etkileri var mıdır? Neden?
BRCA–1 ve BRCA–2 testinin yapılması ve pozitif bulunması durumunda bu testi yaptıran kişilerde psikolojik sıkıntıya, depresyona ve ölüm korkusuna yol açabilir. Bu yüzden testler yapılmadan kişi ile detaylı konuşup pozitif çıkması durumunda tutulacak yol detaylı bir şekilde anlatılmalıdır. Bu testlerin pozitif çıkması kişide hiçbir zaman o kanser olacak anlamına gelmemekte sadece şansının yüksek olduğunu söylemektedir. Dolayısı ile bu kişilerin hayatları boyunca alacakları tedbirlerle de bu kansere karşı önlenmeleri ve bu kanserden kurtulmaları söz konusudur.
Bu testin doğruluk oranı nedir?
BRCA–1 ve BRCA-2'nin pozitif çıkması durumunda kişilerde bu kansere yakalanma şansı hemen hemen yüzde 50'lere yaklaşmaktadır. Ancak kalan yüzde 50'de bu kanser olmamaktadır. Yine de bu oran önemli bir oran olduğu için mutlaka bir takım tedbirler alınmasını gerektirmektedir.
Genetik kanseri için en yakın aile bağlantısı nedir? Kimden kime daha yoğun geçiş olur?
Bu konulardaki en yaygın ailesel kanser meme kanseridir. Bütün kadınlar hayatlarında yüzde 10 civarında meme kanserine yakalanma şansı ile karşı karşıyadırlar. Özellikle birinci derecede akrabalarda bu kanser olduğu zaman meme kanserine yakalanma şansı 2 kat artmaktadır. Aynı oran yumurtalık kanserleri için de söz konusudur. Rahim ve kalın bağırsak kanserlerinde de yine anne tarafından kız çocuklarına geçiş görülebilir ve bu tarz kanserleri geçiren kişilerin çocuklarını da yakından takip etmek gerekmektedir.
Rahim kanserinde tanıya dönük dünyadaki son çalışmalar nelerdir ya da ne gibi çalışmalar yapılıyor?
Günümüzde rahim ağzı kanseri için artık yaygın pap smear kullanımından dolayı bu kanserin görülme sıklığı çok azalmıştır ve bundan dolayı ölüm çok nadirleşmiştir. Rahim tepesinin kanseri de yine daha önce de belirtildiği gibi kanama anormalliği yaptığı için çoğu kez hastayı korkutup doktora getirten erken bir belirtidir ve bu yüzden de erken tedavilerle rahim kanserlerinden kurtulma oranı yüzde 90'lar civarındadır.
Meme kanseri ise ailesinde meme kanseri olanlarda mamografi denilen yönteme
30–35 yaşlarında başlıyoruz ve ailesinde olmayanlarda 35 yaşından sonra başlıyoruz. Buna 2 yılda bir 50 yaşına kadar devam ediyoruz. 50 yaşından sonra ise yılda bir yapılmaktadır. Bu tarz incelemeler ve kişinin kendi memesini ayda bir muayene etmesi ve zaman zaman jinekologa gittiğinde de doktorun muayenesi ile erkenden tanı konabilir. Günümüzde artık meme kanserinin geç tanısı giderek azalmakta, erken tanı artmaktadır.
Erken tanı sayesinde memenin tabanı alınmamakta ve sadece küçük bir bölgesi alınmakta ve yapılan ilaç ve radyoterapi ile de kişinin sadece hayatının değil memesinin de kurtulması amaçlanmakta ve ulaşılmaktadır ve başarılmaktadır.
Kalın bağırsak kanseri içinse Amerikan Kanser Derneği 5 yılda bir kolonoskopi önermektedir ve bu sayede pek çok tümör erkenden yakalanabilir.