Yapıtaşları olan bir veya birden fazla çeşit aminoasidin dizilişi ile meydana gelen proteinler, kendisini oluşturan aminoasitlerin diziliş sırası ve şekline göre çeşitlenerek sınıflandırılırlar. Çocukluk çağında gelişim ve büyümenin sağlıklı devam etmesi açısından, erişkin döneminde ise hücre yapımı, onarımı ve bazı vücut fonksiyonlarının devam ettirilmesi açısından oldukça önemli olan proteinlerin diyetteki yeri tartışılmazdır.
Ramazan’da protein tüketiminin son derece önem arz ettiğini belirten Acıbadem Fulya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk, “Ramazan ayı boyunca sahurdan sonra başlayan ve iftar saatine dek süren, uzun süreli açlık ve susuzluk, gün içinde enerji kaybına neden olarak halsizlik yaratabilir. İftar ve sahur sofralarında tercih edilen besinler, gün içinde tok kalma süresinin uzamasını sağlarken, enerji kaybı yüzünden yaşanan halsizliklerin giderilmesini olumlu yönde etkiler. Bu nedenle Ramazan ayında dengeli ve yeterli miktarda protein almak, gün içinde gelişebilecek halsizliğin, yorgunluğun önüne geçmenin yanında, proteinlerin görev aldığı tüm fonksiyonların düzenli biçimde devam ettirilmesini sağlamak için önem taşımaktadır” dedi.
DENGE ÖNEMLİ
Beslenmede önemli bir yer tutan proteinlerin az miktarda tüketilmesinin getireceği olumsuzluklar kadar fazla tüketimin getireceği dezavantajlar olduğunun altını çizen Dr. Cem Arıtürk sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle erişkin çağdaki insanlarda günlük enerji ihtiyacının yaklaşık %15 kadarı çeşitli kaynaklardan alınabilecek proteinler ile karşılanmalıdır. Diğer bir deyişle, normal fiziksel aktiviteye sahip, sağlıklı, 70 kg ağırlığındaki bir yetişkinin günde yaklaşık 60 g protein alması gerekmektedir. Spor yapan kişilerde, büyüme çağındaki çocuklarda, gebelerde ve emziren annelerde, hastalıkların, sakatlıkların iyileşme sürecindeki kişilerde bu ihtiyaç çok daha fazladır. Bunun yanı sıra her tür gıdadan farklı özelliklerde aminoasit içeriğinin alınabileceği unutulmamalıdır. Hayvansal protein kaynaklarının içeriğindeki doymuş yağların fazlasının getirebileceği olumsuz etkiler ve bitkisel protein kaynaklarının içeriğindeki lif, mineral gibi diğer maddeler göz önünde bulundurulmalı ve her besin ögesinde olduğu gibi protein tüketiminde de dengeli dağılımlı bir beslenme düzeni kerteriz alınmalıdır.”
HAYVANSAL VE BİTKİSEL PROTEİN KAYNAKLARI
Proteinlerin temel olarak bitkisel kaynaklı ve hayvansal kaynaklı olmak üzere iki sınıfta incelendiğinin altını çizen Dr. Cem Arıtürk sözlerini şöyle noktaladı: “Hayvansal proteinler, vücudun ihtiyacı olan tüm aminoasitleri içermektedirler. Buna karşın bitkisel kaynaklı proteinler, ihtiyacımız olan aminoasitlerin tamamını içermezler ki bu nedenle sağlıklı bir beslenmede diğer besinlerle birlikte tüketildikleri zaman, tamamlayıcı etkileri ile ön plana çıkarlar. Bununla birlikte hayvansal gıdalar protein açısından zengin olmasına rağmen içerdiği doymuş yağlar açısından (geçen haftaki yazımda detaylı olarak anlattığım nedenlerle) dikkatli tüketilmeleri gerekmektedir. Hayvansal proteinlerin vücutta sindirilip işlenerek kullanılır hale getirilmesi, bitkisel kaynaklı proteinlere oranla daha kuvvetli ve hızlı gerçekleştiği bilinmelidir. Tüm bu nedenler göz önünde bulundurulduğunda; dengeli ve düzgün bir diyet programı için hem hayvansal hem de bitkisel protein kaynaklarının gerekli miktarlarda tüketildiği bir beslenme biçiminin benimsenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Hayvansal proteinlerden en sağlıklı olanı yumurtadır. Çok pişirildiğinde protein değeri kaybolan yumurta içerdiği D vitamini açısından da önemli kaynaktır. Protein açısından yumurtadan sonra gelen kırmızı etlerin tüketimine içeriklerindeki doymuş yağlardan dolayı dikkat etmek gerekmektedir. Bununla birlikte balık, özellikle içeriğindeki Omega-3 içeriğinden dolayı beyin fonksiyonlarına sağladığı olumlu katkılar ile, dengeli ve faydalı protein kaynaklarındandır. Bunlar dışında süt ve süt ürünleri, hayvansal protein kaynakları arasında sayılabilir.
Bitkisel protein kaynakları dendiğinde akla ilk sırada kuru baklagiller gelmektedir. Miktar olarak hemen hemen hayvansal besinlerle eşdeğer proteine sahip olan baklagiller lif ve mineral içerikleri açısından da önemlidirler. Yulaf ezmesi, kara buğday gibi besinler de kuru baklagiller gibi, protein içeriklerinin yanı sıra lif ve mineral içerikleriyle ön plana çıkarlar. Bununla birlikte uzun süre tokluk hissi oluşturmaları da gereksiz ve fazla yeme alışkanlığının önüne geçebilmek açısından önemlidir. Fındık, fıstık ve badem gibi kuruyemişler de kalp damar hastalıklarına karşı koruyan, zihinsel etkinlikleri destekleyen yüksek protein içerikli gıdalardır. Son yıllarda adı duyulan chia tohumu ve kinoa da bitkisel protein kaynakları arasında sayılabilirler.”