ANKARA (İHA) - Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanlık Divanı, İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu başkanlığında toplandı.
Yüksel Caddesi'ndeki Başbakanlık Ek Binası'nda yapılan toplantı öncesinde salon krizi yaşandı. Kaboğlu, salonun Başbakanlık tarafından kendilerine tahsis edildiğini öne sürerken, salonda yapılan Başbakanlık Etik Kurulu toplantısının 1 ay önceden planlandığı bildirildi. Kaboğlu ve Danışma Kurulu üyeleri bir süre bina içinde bekledi ve Etik Kurulun toplantısının sona ermesinin ardından salona geçti. Etik Kurulun Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam, Etik Kurulu'nun ayda 4 defa toplandığını ve toplantı tarihlerinin bir ay önceden belli olduğunu ifade etti. Her zaman aynı salonda toplantı yaptıklarını belirten Sağlam, salonun Danışma Kurulu'na ait olduğu yönündeki iddiaların doğru olmadığını belirtti. Sağlam, bundan sonraki toplantılarının 11-12 Kasım ve 25-26 Kasım günlerinde yapılacağını açıkladı.
İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanlık Divanı toplantısından önce bir basın toplantısı düzenleyen Kaboğlu, İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun 4643 sayılı Kanunla insan haklarına ilişkin olarak devlet kuruluşları ile sivil toplum örgütleri arasında iletişimi sağlamak ve insan haklarını kapsayan ulusal ve uluslararası alanlarda danışma organı olarak görev yapmak üzere kurulduğunu söyledi. Yönetmelikte Danışma Kurulu'na insan haklarının geliştirilmesi konusunda görüş bildirmek, tavsiyelerde bulunmak, Anayasa ve yasaların insan hakları temel ilkeleri ile uyumlu hale getirilmesi için uygun görülen konularda görüş bildirmek gibi görevler verildiğini hatırlatan Kaboğlu, yönetmelik gereği Danışma Kurulu'nun 13 komisyon ve alt komite kurduğunu hatırlattı. Bu komisyon ve komitelerin demokratik yolla oluşturulduğunu ve Kurul üyesi olmayan uzmanlara da komisyonlarda yer verildiğini anlatan Kaboğlu, bu grupların kendi konularında raporlar hazırlamalarının kararlaştırıldığını bildirdi. Her birimin hazırladığı rapor ya da ön raporun Danışma Kurulu Genel Kurul toplantılarının gündemine alındığını kaydeden Kaboğlu, bu raporların tam bir ifade özgürlüğü ortamında tartışıldığını ve oylandığını ifade etti. 4643 sayılı Yasa'ya göre Danışma Kurulu'nun olağanüstü toplantı dışında olağan toplantılarını 4 ayda bir gerçekleştirebildiğine işaret eden Kaboğlu, bu nedenle yoğun gündemden dolayı alt çalışma gruplarının raporlarının zaman zaman sonraki toplantılara ertelenebildiğini ifade etti. Danışma Kurulu'nun 1 Ekim günü yapılan olağan toplantıda İnsan Hakları Raporu 2004/Ön Rapor Taslağı'nı ele alarak görüştüğünü ve oyladığını hatırlatan Kaboğlu, raporun daha önce görüş bildirmemiş olan üyelerin bildirecekleri görüşler ışığında tamamlanarak rapor haline getirilmesine oybirliğiyle karar verildiğini söyledi. Kaboğlu, aynı gün öğleden sonraki oturumda ise Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar çalışma grubunun raporunun görüşüldüğünü, tartışıldığını ve oylandığını anlattı. Raporun tartışmalar sırasında yapılan öneriler de gözönünde bulunarak bir kez daha revize edilmesi temennisiyle oy çokluğuyla kabul edildiğini kaydeden Kaboğlu, bu temenninin tarafından da alt komitenin başında bulunan Prof. Baskın Oran'a bildirildiğini söyledi. Danışma Kurulu toplantılarının toplantı üye tam sayısının yarıdan fazlası ile yapıldığını, kararların ise toplantıya katılanların bir fazlasıyla alındığını belirten Kaboğlu, eşitlik halinde Kurul Başkanı'nın oyunun iki oy sayıldığını dile getirdi. Danışma Kurulu toplantılarının çok önceden üyelere bildirildiğini ve üyelerin hangi konuların hangi saatte görüşüleceğini bilerek toplantılara geldiğini ifade eden Kaboğlu, bu toplantının da saat 10.00 ile 18.00 arasında yapılacağının önceden bilindiğini açıkladı.
İnsan Hakları Raporu ön taslağının henüz tamamlanmadığını ve üzerinde çalışmaların sürdüğünü kaydeden Kaboğlu, toplantının üzerinden geçen 3 haftalık süre içinde Prof. Dr. Oran'ın Azınlıklar Raporu'nu öneriler doğrultusunda gözden geçirerek rapora son şeklini verdiğini söyledi. Kaboğlu Azınlıklar ve Kültürel Haklar Raporu'nun bugün itibariyle Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'e teslim edilecek şekle getirildiğini duyurdu. Raporun temel ekseninin azınlık hakları alanında uluslararası alanda 2004 yılında gelinen aşama, Türkiye'de azınlıkların konumuna ilişkin tarihsel perspektif, Lozan'dan bugüne Türkiye'de azınlık hakları konusunda yaşanan ilerlemeler ve azınlıkların sorunları olduğunu kaydetti. Raporun sonuç bölümünde Anayasal ve yasal açıdan yapılması gerekenlerin sıralandığını anlatan Kaboğlu, bu raporun oy çokluğuyla alındığını tekrarladı. Danışma Kurulu raporlarının sözcüklerine dokunulamaz, değiştirilemez nitelik taşımadığını vurgulayan Kaboğlu, bu raporların sürekli tartışılan ve üzerinde konuşulan belgeler olduğunu söyledi.
Danışma Kurulu üyelerinin Türkiye'nin insan hakları sürecine ivme kazandırmak amacıyla katkılarını esirgemediklerini vurgulayan Kaboğlu, bu çalışmaların Türkiye'de yasama, yürütme ve yargının insan hakları alanında önünü açmak için yürütülen çalışmalar olduğunu dile getirdi.
Kaboğlu, açıklamalarının sonunda basın mensuplarının sorularını da cevapladı. 1 Ekim'de oylanarak kabul edilen Azınlıklar Raporu ile bugün tamamlanan raporun birbirinden farklı olup olmadığı sorusu üzerine Kaboğlu, raporlarda belirleyici olanın grupların araştırmaları ve doneleri olduğunu söyledi. Raporun arzuladıkları formata daha uygun hale getirildiğini kaydeden Kaboğlu, bu raporların tam bir düşünce özgürlüğü ve karşılıklı görüşlere saygı çerçevesinde hazırlandığını bildirdi.
Bu arada TİSK temsilcisi Ferhat İşler, 1 Ekim'de rapora muhalif oy kullandıklarını hatırlatarak raporun aldığı son şeklin Danışma Kurulu tarafından yeniden oylanması
gerektiğini öne sürdü. Ortada geçerli bir oylama olmadığını belirten İşler, oylama sırasında çoğunluğun bulunmadığını savundu. Bazı Kurul üyeleri de oylamanın geçersiz olduğunu öne sürdüler. Prof. Kaboğlu ise 1 Ekim'de yapılan toplantıya 67 üyenin katıldığını belirterek, toplantıdan sonra da oylamaya katılan üye sayısının yetersiz olduğu yönünde hiçbir itiraz gelmediğini vurguladı. Kaboğlu, bununla ilgili bir itiraz olması halinde önce Danışma Kurulu'na iletilip ardından yargıya gidilebileceğini ifade etti. Kaboğlu, Azınlıklar Raporu'nun Bakan Gül'e verilmesinden önce tekrar oylanmasının sözkonusu olmadığını açıkladı.
Raporla ilgili tartışmaları da eleştiren Kaboğlu, raporun hiç okunmadan ve yanlış anlaşılmak suretiyle çok farklı yerlere çekildiğini söyledi. Raporun Lozan Antlaşması ile ilgili bölümünde Lozan'ın saygınlığının vurgulandığı ancak Lozan'a aykırı uygulamalar yapıldığına dikkat çekildiğini kaydeden Kaboğlu, Anayasa'nın Lozan Antlaşması'na uygun hale getirilmesi için değiştirilmesi gereğine işaret edildiğini ifade etti. Ana dilde yayının Sevr'i geri getirir kuşkuları bulunduğunu hatırlatan Kaboğlu, bu kuşkuların yanlış olduğunu, 3. Uyum Yasaları ile o tartışmanın bittiğini dile getirdi.
Kabul edilen bir raporun neden daha sonra değiştirildiği sorusu üzerine Kaboğlu, bundan önce de kabul edilen bazı raporların daha sonra değiştirildiğine dikkat çekti. Baskın Oran ise Başkanlık Divanı'nın oylama yapıldıktan sonra kendisinden bir dilekte bulunduğunu, bunun bir direktif olmadığını kaydetti. Oran, bu dilek üzerine raporun bazı bölümlerinin gözden geçirildiğini ve bazı düzeltmeler yapıldığını söyledi.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün 'biz böyle bir rapor talep etmedik' şeklindeki açıklamasının hatırlatılması üzerine Kaboğlu, yönetmeliğe göre Hükümet'in Danışma Kurulu'ndan görüş isteyebileceğini, ama Hükümet'in görüş istemesine bağlı olmaksızın rapor hazırlama ve Hükümet'e sunma yetkisine de sahip olduklarını açıkladı.
Kaboğlu, raporda yer alan demokratikleşmenin gerçekleştirilememesi halinde dış müdahelelere maruz kalınacağı yönündeki ifadelerle bir askeri müdahaleden söz edilip edilmediği sorusu üzerine, bunu tahayyül bile edemeyeceklerini belirterek, "Raporda yer alan husus reformlarımızı kendi iç dinamiklerimize göre yapmalıyız. Yapamadığımız zaman Avrupa devletleri müdahale ediyor" diye konuştu.
İnsan Hakları Raporu'nda türban sorununun tümüyle çözüldüğünün belirtildiğinin hatırlatılması üzerine Kaboğlu, bu raporun ön rapor taslağı olduğunu söyledi. Raporun henüz kamuoyuna açıklandığını belirten Kaboğlu, raporda 'türban sorunu tümüyle çözülmüş bir sorundur' şeklinde bir cümle de olmadığını vurguladı. 'Danışma Kurulu büyük ölçüde kamu kurumlarından oluşuyor. Kurul'un hazırladığı raporlar objektif olabilir mi?' sorusuna Kaboğlu şu karşılığı verdi: "Devlet birimleri yasayla buraya konulmuş. Farklı kimliklerimizle farklı görüşleri çatıştırarak görüş üretmeye çalışıyoruz. Bizim yaptığımız Anayasa, Kuran-ı Kerim ya da İncil yazmak değil".
Kaboğlu, Türkiye'nin 2001 yılından bu yana 8 Uyum paketi ile yapılan reformlarla daha ileriye gittiğine işaret ederek, yaşanan bu tartışmaların daha katedilecek çok yol olduğunu gösterdiğini vurguladı. Devlet organlarının sadece yasaları uygulayan ve onları tartışmayan bir yapıya sahip olmadıklarını ifade eden Kaboğlu, bu yönden de bir katkı sağlamaya çalıştıklarını ifade etti. Bağlı oldukları Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Gül'den sözlü ve yazılı olarak 1 eleman, 1 bilgisayar, 1 faks tahsis edilmesini istediklerini, bunlar tahsis edilmediği gibi İnsan Hakları Başkanlığı internet sitesindeki e-mail adreslerinin de kaldırıldığını anlatan Kaboğlu, İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun Avrupa ve Afrika ülkelerinde de bulunduğunu, Türkiye'ye özgü bir Kurul olmadığını bildirdi.
Kaboğlu, bir soru üzerine odalarından kovulduklarını ama yasal açıdan görevlerine devam ettiklerini söyledi. Hazırlanan raporların, içinde bulundukları kurumun imkanları ile yazılmadığını ifade eden Kaboğlu, asgari de olsa çalışma koşullarının düzeltilmesini istedi. Kaboğlu, Oran'la bazı Danışma Kurulu üyelerinin yaşadıkları tartışmadan sonra ise, "İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun böyle bir ortama sürüklenmesi gelişmelerin neresinde olduğumuzu gösteriyor" dedi.