MÜNİH (İHA) - Türkiye'nin NATO büyükelçisi olarak görev yapan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Dr. Onur Öymen, Başbakan Erdoğan'ın AB komisyon raporunu daha okumadan imzaladığını iddia ederek, rapordaki yanlışlıklar düzeltilmeden Avrupa Birliği'ne üye olmanın yanlış olacağını iddia etti.
Dr. Onur Öymen, Münih'te Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle "Dış politikamızın dünü, bugünü" isimli bir konferansa katıldı.
Türkiye Halk Derneği tarafından organize edilen konferansı, Türkiye'nin Münih Başkonsolosu Babür Hızlan'ın yanı sıra yaklaşık 150 ilgili takip etti. 1 dakikalık saygı duruşunun ardından söz alan Türkiye Halk Derneği Başkanı Necip Şahin, konuşmasında günün önemine değinerek, tüm katılanların 81. Cumhuriyet Bayramı'nı kutladı. Ardından kürsüye çıkan Öymen, "Müzakerelerin ucu açık" dedi.
Öymen, "Avrupa'da, bildiğiniz gibi, Türkiye'nin üyeliğinden rahatsız olanlar var. Bunların bir bölümü, kültürel nedenlerle Türkiye'nin üyeliğine karşılar. Bir bölümü, Türk işçilerinin serbest dolaşımından endişe ediyor. Başka bir bölümü, Türk ekonomisinin rekabet gücünden çekiniyor" diye konuştu.
"Komisyon raporunda müzakerelerin ucunun açık olacağı gibi bir ifade hiçbir şekilde kabul edilemez" diyen Öymen, "Çünkü bunlar tam üyelikten başka seçeneklere de kapıyı açık bırakmaktadır. Ayrıca Fransız Parlamentosu'nda yapılan görüşmelerde de, bizzat Fransa Başbakanı ve pek çok siyasi parti temsilcisi özel statü sözünü dile getirdi. Bu da gerçekten Türkiye'nin hiçbir şekilde kabul edemeyeceği bir husustur. Kamuoyunda pek tartışılmayan başka ciddi sıkıntılar da var. Çünkü bazıları, 17 Aralık'ta bir müzakere tarihi alınmasının yeterli olduğunu düşünüyor ve bunun ilerisini pek göremiyor" şeklinde konuştu.
Türk işçilerinin serbest dolaşım haklarının sürekli olarak kısıtlanması koşuluna da değinen Öymen, "Bu koşul bugüne kadar hiçbir ülkeye uygulanmamıştır. Bir tek Türkiye için öngörülüyor. Oysa serbest dolaşım hakkı AB'nin 4 temel direğinden biridir. Bunu sürekli olarak kısıtladığınız zaman ortaya çıkacak sonuç tam üyelik olmaz, kısıtlı üyelik ya da özel statü olur" dedi.
Raporda başka unsurların da olduğunu ifade eden Öymen, "Bunlardan biri tarım sübvansiyonları. AB önümüzdeki 10 yıl içerisinde tarım sübvansiyonlarını tamamen kaldırmış olacak. Yani Türkiye muhtemelen 10 yıl sonra AB üyesi olduktan sonra, tarım sübvansiyonu gibi yasa tarihe karışmış olacak. Ayrıca raporun bir bölümünde, Türkiye'nin üyeliğinden sonra Dicle ve Fırat havzalarındaki barajların ve sulama tesislerinin uluslararası yönetiminden söz ediliyor. Aynı cümlenin içinde İsrail ve diğer bölge ülkelerinin de adları geçiyor. Acaba burada kastedilen, vaktiyle önerilen ama Türkiye'nin kabul etmediği Suriye'nin İsrail'e su vermesi karşılığında Türkiye'nin Suriye'ye ek su vermesi tavizi midir? Yoksa başka bir fikir midir? Bu muğlak bir biçimde kaleme alınmıştır" diye konuştu.
Raporda Kıbrıs Rum Kesimi'yle ilgili de bazı taleplerin olduğunu ifade eden Öymen, "Yalnız tanıma değil, bunun dışında Kıbrıs Rum bandıralı gemilerin Türk limanlarına girmeleri gibi istekler de var. Suriye'nin İsrail'e su vermesi ve Ermenistan ile gümrüklerin açılması gibi ifadeler de var" şeklinde konuştu.