HABER

"Risk grubundakiler, 40 yaşında ürolog tarafından muayene edilmeli"

Üroonkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Sinan Sözen: - "Erken tanıya yönelik klinik yaklaşımlar, risk grubundaki erkeklerde, ülkemiz için özellikle ailesinde prostat kanseri öyküsü bulunanlarda 40 yaşında ürologlar tarafından prostat muayenesi ve PSA testi yapılmasını, risk grubunda olmayan populasyonda bu kontrollerin 50 yaşında başlaması önerilmektedir"

İSTANBUL (AA) - Üroonkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Sinan Sözen, prostat kanseri konusunda erken tanıya yönelik klinik yaklaşımların, risk grubundaki erkeklerde, Türkiye için özellikle ailesinde prostat kanseri öyküsü bulunanlarda 40 yaşında ürologlar tarafından prostat muayenesi ve PSA testi yapılmasını, risk grubunda olmayan populasyonda bu kontrollerin 50 yaşında başlamasının önerildiğini belirtti.

Sözen, "15 Eylül Dünya Prostat Günü" dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, prostat kanserinin, erkek populasyonunda en sık görülen kanser türlerinden biri olduğuna işaret ederek, 2012 istatistiklerine göre dünya genelinde 1,1 milyon prostat kanserli olgu saptandığını, prostat kanserine bağlı ölümün 307 bin 481 kişide görüldüğünü kaydetti.

Derneğin yaptığı araştırmaya göre Türkiye'deki erkek populasyonunda prostat kanserinin, solid organ tümörü olarak en sık karşılaşılan tümör olduğunu aktaran Sözen, son bilgilerin Türkiye'de 12 erkekten birinin prostat kanseri olduğunu gösterdiğini anlattı.

Sözen, prostat kanserinin sık görülmesi ve kansere bağlı bağlı ölümlerde erkeklerde ikinci sırada yer alması nedeniyle 1990'lı yılların başından itibaren toplum bazında PSA (Prostat Spesifik Antijen) ile tarama çalışmaları yapıldığını ve taramanın özellikle metastatik hastalık (yaygın-sistemik hastalık) görülme oranlarında düşmeye yol açtığını belirterek, şu önerileri sundu:

"Erken tanıya yönelik olarak klinik yaklaşımlar, risk grubundaki erkeklerde, ülkemiz için özellikle ailesinde prostat kanseri öyküsü bulunanlarda 40 yaşında ürologlar tarafından prostat muayenesi ve PSA testi yapılmasını önerilirken, risk grubunda olmayan populasyonda bu kontrollerin 50 yaşında başlaması önerilmektedir."

- Tanı ve tedavi

Son yıllara kadar prostat kanseri şüphesi olan hastalara tanı koymak amacıyla ultrason eşliğinde sistematik biyopsi yapıldığına değinen Sözen, şöyle devam etti:

"Bu yöntemin dezavantajı, görüntülenemeyen bir kanser randomize alınan biyopsiler ile tanınmaya çalışılıyordu. Düşük doğruluk oranlarına sahip olan bu yöntem aynı zamanda gereksiz (klinik önemi olmayan-hastaya bir zarar vermeyecek) prostat kanseri tanısı koymamıza da sebep oluyordu. Günümüzde prostat kanserinden şüphelendiğimiz hastalara rutin testlerimiz yanında Multiparametrik Prostat MR çektiriyoruz. Bu özel prostat MR'ında prostat bezinde kanser için şüpheli bir alan olup olmadığı değerlendiriliyor. Eğer varsa, kanser şüphesi saptanan bölümler işaretlenip daha sonra özel bir yazılım sayesinde ultrasona yerleştiriliyor. Biyopsi yaparken MR ve ultrason görüntülerinin birleşmiş halini görüp doğru noktadan, doğru hedeften biyopsi yapılabiliyor. Bu yöntemin adı Prostat MR Füzyon Biyopsisi.
Yeni yöntemin sağladığı iki avantaj var; gereksiz tanı oranını düşürüyor, klinik önemsiz hastalık tanı oranı azalıyor ve yüzde 90'lara varan oranlarda yüksek dereceli, hayatı tehdit eden prostat kanseri teşhisi koymamıza sağlıyor."

Sözen, prostat kanserinin tedavisinin hastalığın evresine göre değişiklikler gösterdiğini ifade ederek, organa sınırlı hastalıkta son 10 yıldaki en önemli değişiklerden biri olan ve düşük risk grubundaki hastalara yapılan-önerilen "aktif izlem" tedavi protokolüyle hastaya zarar verme riski düşük olan hastalığın tedavisinde görülecek olası komplikasyonlardan sakınmanın amaçlandığını belirtti.

Prostat kanseri tedavisinde klasik yaklaşımlar dışında izlem protokollerinin önemli bir yer tutmaya başladığını anlatan Sözen, şunları kaydetti:

"Lokalize hastalıkta dünya genelinde en çok başvurulan tedavi yöntemi cerrahidir. Radikal prostatektomi ameliyatı sadece ABD'de yılda 80 bin vakaya uygulanmaktadır. Bu cerrahi teknikle ilgili olarak son yıllardaki en önemli gelişme bu cerrahi yönteminin robot yardımıyla laparoskopik olarak yapılmasıdır. ABD'de bu yöntem lokalize hastalığın cerrahi tedavisinde yüzde 90'lar oranında uygulanmaktadır. Ülkemizde de robotik cerrahi çeşitli merkezlerde prostat kanserinin tedavisinde aktif olarak kullanılmaktadır."

- "Multidisipliner yaklaşımla tedavi edilmesi gereken bir hastalık"

Üroonkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Sinan Sözen, prostat kanserinin, diğer birçok kanser türü gibi multidisipliner yaklaşımla tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğuna, üroonkologlar, medikal onkologlar, radyasyon onkologları, nükleer tıp uzmanları, radyologlar, pataloglar, moleküler genetikçilerin bu takımın içinde yer aldığına işaret etti.

Derneğin kurulduğu 1999'dan itibaren 2 yılda bir üroonkoloji kongrelerini düzenlediğini hatırlatan Sözen, geçen yıl Türkiye'de American Society of Clinical Oncology ve Üroonkoloji Derneği işbirliğiyle "GenitoÜriner Kanserler" toplantısı düzenlenmeye başlandığını ve toplantılardaki amacın, bu multidisipliner takımın aynı amaç etrafında birleşmesini sağlama ve güncel bilimi hastaların yararına kullanma becerisini artırma çabası olduğunu belirtti.

En Çok Aranan Haberler