HABER

"Risk grubundakilere tarama, akciğer kanseri için önemli"

Türkiye'de erkeklerde görülme sıklığı açısından ilk, kadınlarda 5'inci sırada yer alan ve çoğunlukla erken evrede belirti vermeyen akciğer kanseri nedeniyle her yıl 22 bin kişi hayatını kaybediyor - Akciğer kanserinin en önemli nedeni ve akciğer kanserlerinin yüzde 90'ınından sorumlu olan sigara ve tütün ürünleri kullanma süresi ve miktarı arttıkça da kansere yakalanma riski artıyor - Türk Akciğer Kanseri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Başak Oyan Uluç: - "Akciğer kanserinin ölüm oranını azaltmak erken tanı ve tedavi ile mümkün olmaktadır. Erken evrede tanı koymak için risk altındaki kişilere tarama yapmak önemlidir. Ancak Türkiye'de tarama programları içinde henüz akciğer kanseri yer almamaktadır"

İSTANBUL (AA) - ANDAÇ HONGUR - Türk Akciğer Kanseri Derneği (TAKD) Yönetim Kurulu Üyesi ve Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Öğretim Üyesi İç Hastalıkları ve Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Başak Oyan Uluç, Türkiye'de akciğer kanseri nedeniyle her yıl 22 bin kişinin hayatını kaybettiğini belirterek, "Akciğer kanserinin ölüm oranını azaltmak erken tanı ve tedavi ile mümkün olmaktadır. Erken evrede tanı koymak için risk altındaki kişilere tarama yapmak önemlidir. Ancak Türkiye'de tarama programları içinde henüz akciğer kanseri yer almamaktadır." dedi.

Prof. Dr. Başak Oyan Uluç, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken akciğer kanserinin, dünyada erkek ve kadınlarda en sık görülen ikinci kanser türü olduğunu, dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon 800 bin kişiye tanı konulduğunu ve her yıl 1 milyon 59 bin kişinin bu hastalığa bağlı olarak hayatını kaybettiğini anlattı.

Çoğunlukla erken evrede belirti vermeyen akciğer kanserinin Türkiye'de erkeklerde görülme sıklığı açısından ilk, kadınlarda ise 5'inci sırada yer aldığını söyleyen Uluç, Türkiye'de her yıl yaklaşık 35 bin kişiye akciğer kanseri tanısı konulduğunu ve her yıl 22 bin kişinin bu hastalığa bağlı olarak hayatını kaybettiğini söyledi.

Uluç, "Akciğer kanseri sıklığı batı bölgelerimizde en yüksek iken, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerimizde en düşüktür. Ancak bu bölgesel farklar, kanser kayıtlarının batı bölgelerimizde daha iyi tutuluyor olmasından kaynaklanıyor olabilir." dedi.

Sigara ve diğer tütün ürünlerinin akciğer kanserinin en önemli nedenleri ve yüzde 90'ınından sorumlu olduğunu belirten Uluç, şöyle devam etti:

"Sigara içme süresi ve miktarı arttıkça kansere yakalanma riski de o oranda artış göstermektedir. Sigara kesildiği zaman risk azalmaktadır, ancak 20 paket-yıldan (günde kaç paket sigara içildiği ile sigara içme süresi çarpılarak bulunur) fazla sigara kullanıldıysa risk tamamen kaybolmamakta ancak azalmaktadır. Bunun dışında sigara dumanından pasif etkilenim, radon gazı, asbest maruziyeti, taş ocağı veya yer altında çalışanların maruz kaldığı silika, hava kirliliği akciğer kanser riskini artıran sebeplerdir. Ailesinde akciğer kanseri olması, akciğer kanser gelişme riskinde 2 kat artış yapmaktadır. Birinci derece akrabalarında akciğer kanseri bulunan hiç sigara içmemiş kişilerde, akciğer kanseri gelişme riski 2,7 kat artmaktadır."

- "Çoğunlukla erken evrede belirti vermiyor"

Uluç, akciğer kanserinin çoğunlukla erken evrede belirti vermediğine, bu nedenle sıklıkla ileri evrede tanı aldığına işaret ederek, en sık görülen belirtileri, "geçmeyen ve giderek kötüleşen öksürük", "kanlı balgam", "nefes darlığı", "uzun süren ses kısıklığı", "göğüs ağrısı", "sık tekrarlayan akciğer enfeksiyonları", "iştahsızlık" ve "kilo kaybı" şeklinde sıraladı.

Şikayeti olan hastalarda öncelikle akciğer grafisi çekildiğini, şüphelenilen bir durum varsa bir sonraki aşamanın tomografi çekimi olduğunu aktaran Uluç, akciğerde kitle göründüğü zaman kesin tanı için biyopsi gerektiğinin altını çizdi.

TAKD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Başak Oyan Uluç, akciğer kanserini erken evrede teşhis etmenin yolunun, "akciğer kanseri için yüksek risk taşıyan kişilerde tarama yapılması" olduğunu belirterek, "Yüksek riskli kişiler, hayat boyu en az 30 paket-yıl sigara içmiş olan, sigara içmeyi bırakmış olsa da 15 yıldan az süredir bırakmış olan, 55-74 yaş arası sağlıklı kişiler olarak tanımlanmıştır. Bu risk grubundaki kişilere yıllık düşük doz akciğer tomografisi ile tarama yapıldığında, akciğer kanserine bağlı ölümlerde azalma olduğu görülmüştür." diye konuştu.

- "Sağkalım diğer kanserlere göre daha kısa"

Akciğer kanseri tanısı alan kişilerde sağkalımın, kanserin evresi ve tümörün moleküler özelliklerine göre değişkenlik gösterdiğine dikkati çeken Uluç, "Akciğer kanseri, meme kanseri ve bağırsak kanseri gibi sık görülen diğer kanserlerle karşılaştırıldığında sağkalımın daha kısa olduğu görülmektedir. Bunun en önemli sebebi akciğer kanserinin erken evrede belirti vermemesi sebebiyle ileri evrede teşhis edilmesidir." dedi.

Uluç, hastalığın tedavi yöntemlerine ilişkin ise şu bilgileri paylaştı:

"Akciğer kanseri tedavisi, kanserin evresi ve kanserin tipine göre değişmektedir. Hasta erken evrede başvurduysa ön planda cerrahi düşünülmektedir. Cerrahinin uygun olmadığı durumlarda ise kemoterapi ve radyoterapinin birlikte kullanılması ile iyi sonuçlar alınmaktadır. İleri evre akciğer kanserinde ise günümüzde kemoterapi, hedefe yönelik ajanlar ve immünoterapi gibi seçenekler, uygun hastalar seçilerek kullanılmaktadır. Son yıllarda ileri evre akciğer kanseri tedavisinde çok önemli gelişmeler olmuştur. Akciğer kanseri tedavi kararında hastaları eskiden küçük hücreli ve küçük hücreli olmayan olarak ikiye ayırmak yeterli kabul edilirken, son yıllarda çok farklı akciğer kanseri alt tipleri olduğu anlaşılmıştır."

- "Erken evrede tanı koymak için tarama önemli"

İmmünoterapi alanında son yıllarda çok hızlı gelişmeler yaşandığına dikkat çeken Uluç, "Bir kişiye kanser tanısı konulmuşsa, bu bağışıklık sistemi hücrelerinin kanserleşmiş hücreleri tanıma veya yok etmesinde bir eksikliği olduğu anlamına gelmektedir. Tümör, normal hücrelerden farklı özelliklerini saklayabilmekte ve bağışıklık sisteminden kaçabilmektedir. Bağışıklık sisteminden kaçmanın diğer bir yolu ise, tümör hücrelerinin, hücre yüzeyine salgıladığı proteinler (PD-L1) ile kendisine saldıran bağışıklık sistemine, hücrelerine 'dur' mesajı vermesidir. Bu durumda bağışıklık sistemi saldırmaktan vazgeçer." diye konuştu.

Bağışıklık sistemi hücrelerinin tümör tarafından bir nevi kandırıldığını ifade eden Uluç, "Günümüzde bu durumu tersine çeviren immünoterapi ilaçları vardır. Şu anda metastatik küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde etkinliği kanıtlanmış, sağkalımı uzattığı gösterilmiş ve ruhsatlanmış üç immünoterapi ilacı vardır. Bu ilaçların toksik etkileri kemoterapiye göre oldukça düşüktür ve yanıt veren hastalarda yanıt süresi kemoterapiye göre çok daha uzun süreli (en az 3 kat uzun) olmaktadır." bilgisini verdi.

Prof. Dr. Başak Oyan Uluç, akciğer kanserinin görülme sıklığını azaltmanın en etkili yolunun, sigara ve tütün ürünlerinin kullanılmaması, kullanılıyorsa bırakılması olduğunu belirterek, "Akciğer kanserinin ölüm oranını azaltmak erken tanı ve tedavi ile mümkün olmaktadır. Erken evrede tanı koymak için risk altındaki kişilere tarama yapmak önemlidir. Ancak Türkiye'de tarama programları içinde henüz akciğer kanseri yer almamaktadır." dedi.

En Çok Aranan Haberler