Rojin'in menajeri, Akşam yazarı Nagehan Alçı'yı aramış. Rojin'e sürpriz doğum günü partisi yapacağını söyleyerek, Alçı'yı da mekana davet etmiş.
Nagehan Alçı da kendisine gelen davet üzerine partiye gitmiş. Herşey gayet normal süregelirken mekana aniden polisler dalmış! Alçı'nın anlatımına göre, öyle böyle bir baskın da değilmiş bu. Sanki içerideki herkes suçlu ve fuhuştan basılmış gibi hissetmiş kendini. Polislerin yaptığı baskının nedeni ise ne fuhuş ne uyuşturucu. Sadece kapalı alanlarda sigara yasağına uyulmaması.
İşte Nagehan Alçı yaşadıklarını şöyle anlatıyor; (...) İşte gecenin dönüm noktası o sıralarda yaşandı. Ne olduğunu anlayamadan içeriye bir grup polis daldı. Zannedersiniz, Türk filmlerinden aşina olduğumuz uyuşturucu ve fuhuş baskını! Öyle bir 'hepiniz suçlusunuz!' tavrı. Dört bir koldan dağıldılar ve 'duyum üzerine geldik. Burada sigara içiliyormuş' dediler. Ardından masaların fotoğrafını çekmeye başladılar. Birkaç kişi köşe bucak kaçamak yapmış olabilir ancak polisler geldiğinde bir grup insan kapı dışında donarak sigara içiyordu. Yani öyle aleni bir serbestlik söz konusu değildi.
Polislerle birlikte grubun neşesi açılan kapıdan dışarı süzülüverdi tabii. Hele bir de gecenin öznesi Rojin olunca... Sırf etnik kimliği yüzünden başı polisle dertten bir türlü kurtulmayan Rojin... Bir ara onun 'benim için mi geldiniz, yoksa hakikaten sigara için mi?' dediğini duydum.
Gecenin sonunda şu soruların cevabını bulamamış halde çıktım doğum gününden: Biz neden medeni olmanın şıklıktan geçtiğini bir türlü öğrenemeyen bir ülkeyiz? Tamam, sigara yasağı uygulanacak ancak bunu uygulatmanın daha şık yolları yok mudur? İnsanı insan yerine koymak bu kadar zor mudur? Ve 'güç'ü temsil etmek hep buyurgan olmayı mı gerektirir bu topraklarda?